Quantcast
Channel: Girişim Haber
Viewing all 7107 articles
Browse latest View live

İTİCÜ Girişimcilik Topluluğu Girişimcileri Geleneksel Kahvaltıda Buluşturuyor

$
0
0

İstanbul Ticaret Üniversitesi Girişimcilik Topluluğu 6 Kasım 2016 Pazar günü Cemile Sultan Korusu'nda kahvaltı organize ediyor. Topluluk bu yıl geçen senelerde düzenlemiş olduğu kahvaltı programına yeni bir konsept getirerek sektörünün en iyi girişimcilerini topluluk üyeleriyle buluşturuyor.

Girişimcilerle katılımcıların aynı masada birlikte kahvaltı edeceği aynı zamanda girişimcilerin hayat hikayelerini, karşılaştıkları zorlukları anlatacakları, deneyimlerini paylaşacakları bu etkinlik genç girişimci adaylarına yeni bir bakış açısı katacak.

Peki bu organizasyonda yer alacak girişimciler kimler?

Kahvaltıya katılacak başarılı girişimcilere baktığımızda kendi alanlarında liderlik eden isimler olduğunu görüyoruz.

  • Murat Yalçıntaş (17. ve 18. Dönem İTO Başkanı)
  • Emil Güzeliş (ZEN Pırlanta, Kurucu ve Yönetim Kurulu Başkanı)
  • Serhat Tatlı (TeQen, Kurucu ve Yönetim Kurulu Başkanı)
  • Erdem Genç (M3 Works, Park Kitap, Kurucu-Yazar)
  • Hakan Elbir (Karanlıkta Diyalog, Kurucu Ortak, Genel Müdür)
  • Abdulsamet Temel (TOBB İGGK Başkanı)
  • Yavuz Fettahoğlu (Genç MÜSİAD Başkanı)
  • Ekim Alptekin (Türkiye ABD İş Konseyi Başkanı)
  • Özgür Bayraktar (Bayraktar&Partners Kurucusu)
  • İdris Cin (Girişim Haber Kurucusu)
  • Fatih Coşkun (Codevist Kurucusu)

Bu başarılı isimlerin katılımcı gençlerle aynı masada birlikte kahvaltı edecek. Başarılı isimler aynı zamanda hayat hikayelerini ve karşılaştıkları zorlukları anlatacaklar. Deneyimlerini paylaşarak genç girişimci adaylarına bu etkinlik vesilesi ile yeni bakış açıları sunacaklar.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Girişimcilik Topluluğu 6 Kasım 2016 Pazar günü Cemile Sultan Korusu'nda düzenleyeceği Geleneksek Tanışma Kahvaltısı'na katılmak için https://goo.gl/IZFKi8 linkindeki formu doldurmanız gerekiyor.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Girişimcilik Topluluğu ve çalışmaları hakkında detaylı bilgi için www.girisimtic.com web adresini ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca topluluğun çalışmalarını Facebook ve Twitter hesaplarından takip edebilirsiniz.

Haberimizi genç girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Enerjide İnovatif Girişimlerin Önemi Giderek Artıyor!

$
0
0

Uluslararası Enerji Ajansıİcra Direktörü Fatih Birol, geçen yıl Paris’te iklim değişikliğiyle mücadele konusunda alınan kararlara değinerek, “Küresel anlamda enerjide verimlilik hızla artıyor. Yenilenebilir enerji de kömürün yerini almaya başlıyor, ancak bu gelişmeler yeterli değil. COP21 hedeflerinin hayata geçirilmesi için çok daha fazla çaba göstermek gerekiyor.” dedi.

Teknoloji girişimcileriyle, iş dünyasını bir araya getiren global inisiyatif HelloTomorrow ile Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen "Enerjinin Geleceği" başlıklı toplantıya Paris'ten video bağlantısıyla katılan Birol, inovatif çabaların hız kazanmasında bağımsız girişimcilerin rolüne dikkati çekti.

Paris'teki COP21 anlaşmasının ardından, bir yıl içerisinde taraf olan tüm hükümetlerin anlaşmayı onaylamasının çok önemli olduğunu, ancak hedeflere ulaşmak için çabaların çok daha hızlandırılması gerektiğini vurgulayan Birol, "Küresel anlamda enerjide verimlilik hızla artıyor. Yenilenebilir enerji de kömürün yerini almaya başlıyor. Ancak bu gelişmeler yeterli değil. COP21 hedeflerinin hayata geçirilmesi için çok daha fazla çaba göstermek gerekiyor. Bunda da enerji alanındaki bağımsız, inovatif girişimciler ve akademik kurumlar büyük rol oynayacak." ifadelerini kullandı.

Birol, Kyoto protokolünün onaylanmasının neredeyse 10 yıl sürdüğüne dikkat çekerek, COP21'in ardından belirlenen hedeflere ulaşmak için bu kadar hızlı harekete geçilmesinin, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir başarı sayılabileceğini sözlerine ekledi.

Sabah kaynaklı haberimizi enerji sektöründe inovatif girişimleri veya fikirleri olan tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Girişimciler, İşbaşı Eğitim Programı'nın Avantajlarını Biliyor musunuz?

$
0
0

Türkiye, son yıllarda gerek sosyal güvenlik gerekse de istihdam alanında önemli reform ve düzenlemelere imza atmakta, istihdamla alakalı Türkiye iş kurumuönemli bir görev yapmaktadır.

Bildiğiniz gibi Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) iş gücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda; iş ve işçi bulmaya aracılık hizmetini etkin bir şekilde sunmak, iş gücünün istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik aktif programlar yoluyla istihdamı kolaylaştırmak, korumak, geliştirmek, çeşitlendirmek ve işini kaybedenlere geçici bir süre gelir desteği sağlamak amacıyla faaliyet gösteren bir kurumumuzdur.

İşte bu amaçla İŞKUR aktif iş gücü hizmetleri kapsamında işsizlerin istihdam edilebilirliğini arttırmak için; mesleki eğitim kursları, işsizler ile öğrencilerin iş tecrübesi eksikliğini gidermek için İşbaşı Eğitim Programı ve kendi işini kurmak isteyenler için Girişimcilik Eğitim Programı başta olmak üzere kurs, program ve projelerle işsizlikle mücadele etmektedir.

Bu programlar içerisinde son zamanlarda “İş Başı Eğitimi” diye nitelendirdiğimiz program dikkat çekmektedir. Dikkat çekici oluşunun temel sebebi de; bu eğitime başlayanların % 75′ lik diliminin 4-5 aylık süreçte iş imkanına kavuşmasıdır. Bu yüzden bu yazımızda bu programın tüm ayrıntılarını sizlerle paylaşacağım.

İşbaşı Eğitim Programı Nedir?

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından işsizliğin azaltılmasına yönelik olarak yürütülen aktif iş gücü piyasası programlarından birisi olanİşbaşı Eğitim Programı, kuruma kayıtlı işsizlerin yine kuruma kayıtlı iş yerlerinde sahip oldukları mesleki bilgilerini uygulama yaparak pekiştirmelerini, iş ve üretim süreçlerini bizzat görerek öğrenmelerini sağlamayı amaçlayan bir işi işbaşında öğrenme programıdır.

Program ile Neler Amaçlanmaktadır?

Programın temel amacı; mesleki deneyimi veya iş tecrübesi olmayan kişilere ve öğrencilere mesleki deneyim ve iş tecrübesi kazandırılarak bu kişilerin istihdam edilebilirliklerinin arttırılmasıdır. Programın bir diğer amacı ise nitelikli iş gücü temin etmekte zorlanan işverenlere işe alacakları kişileri iş yerinde belli bir süre gözlemleyerek ve eğitim vererek kişiler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olma ve bu kişileri işe alma konusunda isabetli bir karar verme imkanı sunmaktır. Bu sayede, iş arayan ancak iş tecrübesi olmadığı için iş bulamayan kişiler ve öğrenciler iş tecrübesi kazanmakta, işverenler ise ihtiyaç duydukları iş gücünü kendileri yetiştirme imkanına kavuşmakta olduğundan hem iş arayanlar hem de işverenler doğru iş ve doğru işçi bulma olanağı elde etmektedirler.

Programdan Hangi İşverenler Yararlanabilirler?

Mevcut düzenlemeler kapsamında;

  • İlgili mevzuatı gereğince en az iki sigortalı çalışanı olan ve kuruma kayıtlı olan iş yerleri,
  • Kuruma kayıtlı işverenler, dernekler, vakıflar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, meslek birlikleri, sendikalar, ticaret ve sanayi odaları, noterler, vb. işverenler işbaşı eğitim programlarından faydalanabilmektedir.

İşverenler, Programa Nasıl Başvuru Yapabilirler?

Belirlenen şartları sağlayan işverenler, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından kendilerine tahsis edilen iş ve meslek danışmanları veya görevlendirilecek personel aracılığıyla ya da doğrudan il müdürlüklerine taleplerini iletebilirler. İşverenin program düzenleme talebi, ivedilikle değerlendirilerek gerekli şartların sağlanması durumunda program düzenlenir.

Programa Kimler Katılabilirler?

İşbaşı eğitim programına katılmak için gerekli şartlar;

  • 15 yaşını doldurmak,
  • Kuruma kayıtlı olmak,
  • İşsiz olmak.

 Ancak;

  • İşverenin birinci veya ikinci derece kan hısımı veya eşi olanlar ile,
  • Programın başlama tarihinden önceki 3 aylık dönemde programı düzenleyecek olan işverenin çalışanı olan kişiler, bu işveren ile düzenlenecek olan işbaşı eğitim programına katılamamaktadırlar.

    Programa Katılmak İçin Nereye Müracaat Etmeli?

    İşbaşı eğitim programına katılmak isteyen kişiler, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) internet sayfasında, Hizmet Merkezi veya İl Müdürlüğü ilan panosunda yayımlanan ilanlara hem internet üzerinden hem de Hizmet Merkezi veya İl Müdürlüğüne giderek başvuru yapabilirler.

    Programa Katılacak Kişiler Nasıl Belirlenir?

    Program düzenlemek isteyen işverenler, programa katılacak kişileri doğrudan kendileri seçerek program düzenleyebilirler. Eğer işverenler tarafından program düzenlenecek kişi bulunamamışsa ve Türkiye İş Kurumu (İŞKUR)‘dan katılımcı talep edilmişse kendilerinin belirlemiş olduğu özel şartları taşıyan kişiler arasından işverene yönlendirilen katılımcı adaylarından işverenler istedikleri kişileri seçerek program düzenleyebilirler.

    Programın Süresi Ne Kadardır?

    İşbaşı Eğitim Programı en fazla 320 fiili gün olarak düzenlenebilir. Program günde en az 5, en fazla 8 saat olmak üzere ve haftada 6 günü aşmamak kaydıyla haftalık 45 saati geçmeyecek şekilde planlanabilir. Bunun yanı sıra Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) İl Müdürlüğü veya Hizmet Merkezince uygun görülmesi halinde vardiyalı olarak çalışılan iş yerlerinde normal mesai saatleri dışında da program düzenlenmesi mümkündür.

    Programın İşverene Faydaları Nelerdir?

    İşverenler, programa katılan işsizlere ve özellikle üniversite öğrencilerine işi öğreterek istihdam etmek istedikleri kişiyi işbaşında görme ve mesleki deneyim ve becerilerinin gelişip gelişmediğini gözlemleme şansına sahip olmakta ve bu sayede doğru işçiyi seçme imkanına kavuşarak hem işçi arama maliyetlerinden kurtulmakta hem de işçi ararken zaman kaybetmemektedir. Diğer yandan program kapsamında işverenlerin herhangi bir maddi yükümlülüğünün olmaması işverenlere iş gücü maliyet avantajını da sağlamaktadır.

    Programın Katılımcıya Faydaları Nelerdir?

    • İşbaşı Eğitim Programı katılımcılara eğitim aldıkları meslekte veya başka bir alanda mesleki deneyim ve beceri kazanma şansı sunmaktadır.
    • Programa katılan öğrenciler ise hem zorunlu stajlarını hem de isteğe bağlı stajlarını bu program aracılığıyla yapma şansına sahip olarak iş arama sürecinde bu deneyimlerine öz geçmişlerinde yer vermek suretiyle iş bulma sürecinde yaşanan deneyim eksikliği engeli aşmaktadırlar.
    • Program süresine bağlı olarak katılımcılara net asgari ücret düzeyinde (1.300 TL) gelir elde etme imkanı da sağlanmaktadır.
    • Halen günlük 50 TL zaruri gider ödemesi İŞKUR tarafından yapılmaktadır. Diğer yandan üniversite öğrencilerinin program süresince burs veya öğrenim kredileri kesilmediğinden öğrenciler burs veya kredilerini almaya devam edebilmektedirler.
    • Ayrıca program süresince katılımcılar adına iş kazası ve meslek hastalığı ile genel sağlık sigortası primleri de Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından karşılanarak katılımcıların sağlık hizmetlerinden faydalanmaları da sağlanmaktadır.

      İşbaşı Eğitim Programına Katılan İşe Alınır İse Sağlanan Teşvikler Nelerdir?

      31.12.2016 tarihine kadar başlayan işbaşı eğitim programını tamamlayan;

      • 18 yaşından büyük, 29 yaşından küçük olanlardan program sonrasında üç ay içinde işe alınması durumunda işe alan işverenler imalat sanayi sektöründe faaliyet gösteriyorsa 42 ay, diğer sektörlerde faaliyet gösteriyorsa 30 ay süre ile SGK işveren primi İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmaktadır.
      • Ayrıca işverenler 30.06.2015 tarihine kadar başlayan işbaşı eğitim programlarına katılan kişileri işe almış olurlarsa 42 aylık süre 48 aya; 30 aylık süre ise 36 aya uzamaktadır.
      • 30 yaşından büyüklerin istihdam edilmesi durumunda ise, katılımcının cinsiyetine göre (4447 sayılı Kanun Geçici 10.madde) 6 aydan 30 aya kadar işveren sigorta primi İŞKUR tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca, programa katılan kişilere İŞKUR’un yaptığı ödemeler dışında programın düzenlendiği işveren tarafından yapılan ve aylık brüt asgari ücretin yarısını geçmeyen fiili ödemelerin Gelir Vergisi Kanunu gereğince vergi matrahından indirilmesi imkanı getirilmektedir. (Gelir Vergisi Kanunu 40/11.madde)

      Dünyanın Geleceğini Düşünen Şirketler Kazanıyor

      $
      0
      0

      Şirketler; küreselleşen ekonomik sistemin itici gücü karşısında, sürdürülebilir iş modellerine geçiyor. Bu geçiş; hem ekonomik hem de ekolojik kazanç sağlıyor, yeni nesil Y ve Z kuşağı ise çalışmak için bu şirketleri tercih ediyor.

      Dünyada çok kazanan şirketler, sadece karlılık oranlarına göre değil, sosyal, çevresel, yönetişim ve kurumsal sürdürülebilirlik gibi konularda da birbirleriyle rekabet halindeler.

      “Sürdürülebilirlik” kavramının şirketler açısından önemine değinen Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa; bugüne kadar kısa vadeli bakış açısının, birçok şirketin sonunu getirdiğini, uzun vadeli bakabilen şirketlerin ise hayatta kaldığını söyledi. Yeni iş modellerinin oluşması için geleneksel iş yapış şeklinin terk edilmesi gerektiğini belirterek, sürdürülebilir şirketlerin bu anlayışla büyüdüğüne dikkat çekti.

      İş dünyasının dönüşümünü gerçekleştirmek amacıyla çalışan Sürdürülebilirlik Akademisi'nin önemli bir hareket olduğunu belirten Murat Sungur Bursa;“Türkiye’de küresel ticarete ve uluslararası bir operasyon ağına dâhil olan şirketler başta olmak üzere, sürdürülebilirlik konusunda bir hareket ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Türkiye ekonomisinde, sürdürülebilirlik vizyonu ile hareket eden şirket sayısında ciddi bir artış vardır. Sürdürülebilir iş modellerini benimseyen şirketler, sadece kendilerini değil, kendi iş alanlarında bulunan küçük veya büyük ölçekteki tüm şirketleri dönüşümüne katkı sağlamaktadır. Gittikçe daha da büyüyecek bir değişim dalgası içindeyiz. Türkiye’deki değişimi, 3 yıldır vermekte olduğumuz “Sürdürülebilir İş Ödülleri” başvurularında da yakından takip ediyoruz. Artan proje sayıları ve iş dünyasının dünya liderlerinin oluşturdukları platformlar, dönüşümün hızını gösteriyor. Sürdürülebilirlik stratejisi; aslında bir ölçüm ve raporlama terbiyesini de beraberinde getiriyor. Bu disiplini alan bir şirket daha ölçülebilir değerler ile güven veren bir konuma geliyor. Günümüzde güven ilişkisi, itibar ve kârlılık arasındaki ilişkiyle bağlantılıdır. Özellikle yeni nesil olan Y ve hatta artık Z kuşağı sadece kâr odaklı çalışmalar yapan yüksek cirolu şirketleri değil, sürdürülebilirlik kriterleri ile kâr yaratırken aynı zamanda çevresel etkilerini kontrol eden, sosyal faydayı önemseyen şirketleri tercih etmektedir. İnsan kaynakları bakımından çalışılmak istenen şirket olmak gibi avantajlar yaratmasının yanı sıra kurumsal hedef ve politikaları benimseyen çalışanlar yaratarak güçlü bir kurumsal yapı oluşturmasına ve böylece diğer kurumlara karşı rekabet avantajı sağlamasına yardımcı olmaktadır” diye konuştu.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      KAMU Girişimci Olmamalı, Esnaf Haksız Rekabete Maruz Kalmamalı

      $
      0
      0

      Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin ürettikleri ürünleri mağaza açıp satmaya kalktıklarında haksız rekabet olduğunu belirtti.

      Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin ürettikleri ürünleri, açtıkları mağazalarda satmalarının haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, "Esnafın uğradığı haksız rekabet sona erdirilmelidir." ifadesini kullandı.

      Yazılı açıklamasında, kamu kurumlarının yiyecek-içecek, giysi, ev eşyası gibi pek çok çeşit mamul ürettiğine dikkati çeken Palandöken, "Üretilen bu ürünleri mağaza açıp satmaya kalktıklarında haksız rekabet oluyor. Bu tür organizasyon ve satışlar açıldıkları çevredeki esnaf ve sanatkara zarar vermektedir. Rekabet Kurumu bu konu ile ilgili çalışma yapmalı. Çünkü serbest piyasa kurallarına uygun değil. Esnafın uğradığı haksız rekabet sona erdirilmelidir." değerledirmesinde bulundu.

      Palandöken, esnafın, devlet desteği ile ticaret yapan işletmelerle rekabet etmesinin mümkün olmadığını vurgulayarak, bu işletmelerin, esnafın işlerini sekteye uğrattığını belirtti.

      Geliri azalan esnafın işçi çalıştıramadığına ve çırak yetiştiremediğine işaret eden Palandöken, esnaf ve sanatkarların uğradığı bu haksız rekabetin bitirilmesi gerektiğini kaydetti.

      AA kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı 2017 Başvuruları Başladı

      $
      0
      0

      EY Türkiye, Girişimci Kadın Liderler Programı’nın ikinci yılı için başvuru sürecini başlattı. Vizyon sahibi girişimci kadınların iş dünyasında yükselmesi ve küresel pazarda rekabet edebilmesini desteklemek amacıyla yürütülen programa seçilen girişimciler; EY Türkiye’nin desteğiyle hiçbir ücret ödemeden 1 yıl boyunca eğitim, mentorluk, iş geliştirme ve networking (ağ oluşturma) desteği alıyor.

      EY‘nin küresel çapta düzenlediği Girişimci Kadın Liderler Programı, Türkiye’de bu yıl ikinci kez düzenleniyor. Programın ilk yılında 10 kadın girişimciye destek veren EY Türkiye; bu yıl da işini büyütme hedefi, tutkusu ve potansiyeli olan kadın girişimcileri destekleyerek, uluslararası pazarlarda etkin faaliyet göstermeye ve rekabet etmeye hazırlamayı amaçlıyor.

      24 Ekim 2016’da başlayan EY Girişimci Kadın Liderler Programı’nın 2017 dönem başvuruları 4 Ocak 2017 tarihinde sona erecek. EY Türkiye, başvurular arasından bağımsız bir jürinin seçeceği ve kriterlere uygun olan kadın girişimcilere, bir yıl boyunca ücretsiz eğitim verecek; kadın girişimcilere şirketlerini büyütmek için ihtiyaç duydukları alanlarda destek ve koçluk sunacak. Aynı zamanda sosyal sorumluluk niteliği de taşıyan program, kadın girişimcilerin; iş dünyasının başarılı yöneticilerinin bilgi ve deneyimlerinden yaralanabilecekleri bir ağa katılmalarına şirketlerini ciro ve istihdam anlamında büyütmelerine imkan sağlayacak.

      Geçtiğimiz yıl başlattıkları program ile çok iyi sonuçlar aldıklarını dile getiren EY Türkiye Kurumsal Finansman Şirket Ortağı ve EY EMEIA (Avrupa, Orta Doğu, Hindistan, Afrika) Büyüyen Pazarlar Lideri Demet Özdemir, program ile ilgili şöyle konuştu:

      “Dünya Ekonomik Forumu (WEF), 2015 Küresel Cinsiyet Farkı Raporu ile kadınların girişimcilik dünyasında erkeklerle eşit temsil edilebilmesi için tüm dünyada 117 yıla ihtiyaç olduğunu açıkladı. Aynı raporda Türkiye kadın ve erkek arasındaki eşitsizlikte 130'uncu sırada yer aldı. Kadın-erkek eşitliğinin özellikle ekonomik alanda yakalanması için EY olarak global çapta Women Fast Forward inisiyatifimizi hayata geçirdik. Araştırmalar gösteriyor ki, cinsiyet eşitliğini daha hızlı yakalamak adına alınabilecek aksiyonlardan biri de kadınlara hali hazırda sahip oldukları beceriler konusunda güven aşılanması ve mentorluk yapılması. Bu bağlamda EY’nin dünya genelinde bu sene itibariyle 45 ülkede uyguladığı Girişimci Kadın Liderler Programı’nı geçen sene Türkiye’ye getirdik. Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz program, Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika’yı kapsayan EMEIA bölgesi için çok önemli bir adım. Türkiye’deki programın başarısını yeni lanse ettiğimiz Avrupa Birliği programı ve arkasından bölgedeki diğer ülkelere taşımak istiyoruz.”

      EY Türkiye Kurumsal Finansman Şirket Ortağı ve EY Girişimci Kadın Liderler Programı TürkiyeLideri Özge Gürsoy“Türkiye’de geçen yıl uygulamaya başladığımız EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı’yla, kadınların yeni girişimci olmalarına ve şirket kurmalarına odaklanmış programlardan farklı olarak, kadınların belli bir noktaya ulaştırdıkları, var olan şirketlerini büyüterek pazarda öncü ve sektöründe lider konuma ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Program ile kaynaklarımızı kadın girişimcilerin şirketleri için hayalini kurdukları tam potansiyele ulaşabilmeleri için kullanıyoruz. 2016 sınıfı katılımcılarımız, uluslararası vizyona sahip bu programın, kendilerine güvenlerini ve cesaretlerini pekiştirdiğini, program sayesinde iş networklerinde ve büyüme potansiyellerinde artış gördüklerini ifade ediyorlar. Ayrıca sınıfta bir “kız kardeşlik ruhu” hakim, kadın girişimcilerimiz birbirlerine her konuda destek oluyorlar. Bu da bizi iş hayatında kadınların güçlenerek var olması hedefimize yaklaşmak adına daha da heyecanlandırıyor. Bu sınıflardan dünya markaları çıkarmak istiyoruz” dedi.

      Ekonomik Eşitlik İçin Kadınların Desteğe İhtiyacı Var

      EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı EMEIA (Avrupa, Orta Doğu, Hindistan, Afrika) Direktörüİmge Kaya Sabancı, “Kadın girişimcilerin, liderlik becerilerini geliştireceği koçluk ve mentorluk programlarına, yönetsel yetkinliklerini artıracağı eğitimlere, finansal ve hukuksal konularda danışmanlığa ve iletişim ağlarını genişletebileceği programlara ihtiyacı var. Girişimcilere yönelik danışmanlık ve rehberlik alanında bir dünya lideri olarak başarılı rol modellere ve iş geliştirme çevrelerine erişimin, girişimcilerin işlerini büyütmeleri için ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz. EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı, kadın girişimcilere, alanında uzman eğitmenlerden alacakları eğitimler sayesinde vizyonlarını geliştirme ve iş stratejilerini iyileştirme imkanı ve EY şirket ortağı olan mentorları ile bir sene boyunca birebir çalışarak şirketlerine özel konulardaki ihtiyaçlarına çözüm üretme fırsatı sunuyor. Girişimci kadınların işletmelerinin operasyonlarını programdan sağlayacakları kazanımlarla büyütmelerine yardımcı olmak ve böylece EY olarak Türkiye ekonomisine sağladığımız katkıyı artırmak en büyük amacımız” ifadelerini kullandı.

      Program Katılımcılarının Şirketleri %54 Büyüdü

      Babson College Kadın Girişimci Liderliği Merkezi tarafından düzenlenen bağımsız etki değerlendirme araştırmasının sonuçları Girişimci Kadın Liderler Programı’nın girişimciler için hızlı bir büyüme sağladığını gösteriyor. Programa Kuzey Amerika'dan katılan şirketlerin 2014 yılı toplam cirosu programa katılmadan önceki yıllara göre %54 artış gösterdi. Katılımcılar yıllık ortalama %20 civarında ciro artışı sağlarken, ikinci yılında şirket büyümeleri %50'ye ulaştı.

      Program Kadın Girişimcilere Ne Sağlıyor?

      • Türkiye’nin en iyi girişimcileri ve yüksek büyüme göstermiş şirketlerinin liderlerinin de dahil olduğu seçkin bir ağa katılma imkanı,
      • Güncel sektör haberleri, araştırmalar, işletme stratejileri ve uygulamaları hakkında bilgi alışverişi ile bilgi birikimini artırma fırsatı,
      • Potansiyel ortaklıkları, stratejik işbirliklerini, yeni müşteri ve tedarikçiler ile muhtemel sermaye kaynaklarını keşfetme olanağı,
      • Üst düzey danışmanlar ve tanınmış girişimcilerle diyaloglar kurarak liderlik, yöneticilik ve işletme becerilerini geliştirme imkânı,
      • Kendilerinin ve şirketlerinin kurumsal yöneticiler, yatırımcılar ve medya karşısındaki görünürlüğünü artırma şansı.

      Kimler Katılabilir?

      EY Girişimci Kadın Liderler Programı'na katılmak isteyen girişimci kadınların şirketlerinin Türkiye merkezli ve en az 3 yıldır faaliyette olması, son 2 yılda en az yıllık 1 milyon TL ciroya sahip olması gerekiyor. Kadın girişimcinin şirkette en az yüzde 25 hisse sahibi olması ve ana karar vericiler arasında yer alması da koşullar arasında yer alıyor.

      Unutmayın, 2017 dönem kayıtları 24 Ekim’de başlayan EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı’na başvurular 4 Ocak 2017’ye kadar yapılabiliyor.

      EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programıhakkında daha detaylı bilgi edinmek istersenizwww.ey.com web adresini ziyaret edebilirsiniz. 

      Haberimizi kadın girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Şirket ve Çalışanların Çıkarlarını Korumak İçin Dijitalleşmek Şart

      $
      0
      0

      Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, Türkiye’de KOBİ’lerin dijitalleşmesinin önemi ve STEM kapsamında kodlama eğitiminin yaygınlaştırılması konusundaki vizyonunu paylaştı.

      Geçtiğimiz yıl eylül ayında Microsoft Türkiye Genel Müdürü olarak atanan Murat Kansu’nun köklü bir teknoloji sektörü geçmişi var. Dünya Gazetesi yazarı Murat Yıldız, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu ile Microsoft Türkiye’nin eğitim yatırımları ve dijitalleşme üzerine sohbet gerçekleştirdi. Murat Kansuözellikle KOBİ’lerin dijitalleşerek kalkınmasına yönelik Microsoft’un vizyonu ve çocuklara yönelik kodlama eğitimi konusundaki çalışmalara dikkat çekti.

      - Microsoft Türkiye eğitim konusunda yoğun çaba gösteriyor. Bu alandaki yatırımlarınız nedir?

      "Microsoft Türkiye olarak bu ülkeye birçok yatırım yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Küresel bilişim üretiminde binde 8 düzeyinde pay alan Türkiye’nin zaman kaybetmeden bu alanda güçlü bir dönüşüme imza atması lazım. Microsoft olarak Türkiye’nin küresel bilişim pazarındaki payını daha yukarılara çekerek dijital dönüşümü yakalamasını ve bir adım daha atarak bir bilişim merkezine dönüşmesini arzuluyoruz.

      Bu amaçla 2012 yılında Microsoft Türkiye olarak sosyal sorumluluk bilinciyle hayata geçirdiğimiz Açık Akademi, ilkokuldan başlayarak her yaşta bireye online olarak kod yazmayı öğretmeyi hedefliyor. www.acikakademi.com web sitesi, bugün Türkiye'nin en büyük programlama eğitim platformu haline geldi. 190 binden fazla kayıtlı kullanıcının bulunduğu Açık Akademi'de toplamda 110 saatin üstünde online video olarak programlama eğitimi bulunuyor.

      Geçtiğimiz yıl Finansbank ve HABİTAT ile bir araya gelerek, “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” adı altında başlattığımız projeyle bütün bir yıla yayılan faaliyetler yürüttük. Eğitimlerin başladığı Haziran 2015’ten bugüne kadar Siirt’ten İstanbul’a 22 farklı ilde; 8-12 yaş arası 5 bin çocuk, 16 saatlik kod yazma eğitimi aldı.

      Bilgisayar programlama, öğrenilmesi kolay bir beceri değil. Ancak erken yaştan başlayarak temellerin verilmesi ve kolaydan zora doğru ilerleyen bir müfredatın takip edilmesiyle herkes programcı olabilir. Programlama eğitimine erken yaşlarda başlanıldığında ve eğitim hayatı boyunca devam edildiğinde algoritmik düşünme becerisinin geliştiğini ve bu beceriden kişinin hayatın her alanında faydalanabileceğini görüyoruz."

      - Dijital Dönüşüm son yıllarda çokça konuşulan başlıklardan biri. İşletmelerin ve bireylerin yaşantısı nasıl değişecek?

      "Teknoloji, gerekli deneyime sahip olan çalışanların ortaya çıkabileceği süreden çok daha hızlı ilerliyor. 2025’e kadar dijitalleşmenin neredeyse 12 milyon orta-becerili çalışanı ortadan kaldıracağı düşünülüyor. Gelişimi hızlandırmak ve verimliliği övmek adına dijital becerinin herkese sunulması, dijital araçlar hakkındaki bilginin yayılması ve özellikle dijital gelişmelerin müşteriler ile çalışanlar tarafından kullanılması çok önemli. Bir başka Sanayi Devrimi’nin ortasındayız. Buhar gücünün 18. yüzyılda, elektriğin 19. yüzyılda, IT ve otomatik üretimin 20. yüzyılda alıp götürdüğü gibi bu sefer ise Dijital Çağ Sanayi Devrimi’ni alıp götürüyor.

      Yaşadığımız bu devrimin sonucunda yaşayış, çalışma ve iletişim kurma biçimimiz tamamen değişecek. Her CEO ve her şirket dijitali önceliğe dönüştürmek için yeniden yapılanıyor. Dijital yayılma ile hızlı hareket ederek şirketlerini dijital kültür şokunu atlatarak yeni dijital kültürler oluşturmaya iten yönetimler avantajlı olacak. Gerçek liderler insanları öncelik sayarak bu kültürel değişimde deneme yanılma yollarıyla risk alacak, teknolojiyi insanları sonsuz değişime iten bir araç olarak kullanacak. Değişimi hızlandırmak ve dengeyi bozabilecek etkenlere karşı çıkmak için, şirketler iş yerlerinde dijital stratejilere başvurarak şirket ve çalışanların çıkarlarını koruyacak.

      Girişimcilerin ve küçük işletmelerin en büyük problemi rekabet koşullarında maliyeti azaltıcı tedbirleri hayata geçirebilmek. Bu nedenle günümüz dünyasında ayakta kalabilmeleri ve rekabet avantajı elde edebilmeleri için teknolojiyi çok yakından takip etmeleri gerekiyor. Maliyet avantajı sağlayan ürünlerin yanında müşteriyi tanıyarak doğru analiz ve teklifl erle gitme, müşteriye ulaşma konusunda da teknoloji KOBİ’lerin en büyük yardımcısı."

      - Bu dijital dönüşümden KOBİ’ler nasıl faydalanacaklar?

      "Gelişen bulut teknoloji ile birlikte artık KOBİ’lerin en iyi teknolojiden çok uygun maliyetlerle faydalanması çok kolaylaştı. KOBİ’ler artık kullandıkları kadar ödeyerek istedikleri teknolojiye erişebiliyorlar. Microsoft’un bulut çözümlerinin başında gelen Off ice 365 bulut üretkenlik çözümü artık bilinen Off ice uygulamaları Word, PowerPoint, Excel’in yanında KOBİ’lerin günlük iş ihtiyaçlarına katkıda bulunan çözümlerle geliyor. Off ice 365 bir bulut çözümü olduğundan, Off ice 365 ile birlikte gelen SharePoint portali üzerinde geliştirilmiş, KOBİ’lerin iş hayatlarını kolaylaştıracak e-fatura, e-izin, e-eğitim gibi farklı çözümlerle geliyor. Yani KOBİ’lerimiz artık Off ice 365 satın alırken sadece en güncel Off ice uygulamalarını kullanmakla kalmıyor, e-izin formuna da sahip oluyor. Böylelikle çalışanlarının izin tarihlerini Off ice 365’in içerisinde takip edebiliyor ya da Off ice 365 ile birlikte gelen e-fatura çözümüne sahip oluyor. 2015 yılında Gelirler İdaresi Başkanlığı’nın yayınladığı tanım ile senelik cirosu 10 Milyon TL ve üzerinde olan tüm KOBİ’ler artık e-fatura mükellefi sayılıyor. Türkiye’de e-fatura mükellefi olduğu düşünülen 20.000 KOBİ bulunmakta. İşte KOBİ’lerimiz Off ice 365 satın aldıklarında SharePoint üzerinde geliştirilen e-fatura çözümüne de otomatikman sahip oluyor. KOBİ’ler yine Off ice 365 üzerinde geliştirilen e-eğitim çözümü ile kolaylıkla İngilizce öğrenebiliyor. ISV dediğimiz bağımsız yazılım evleri tarafından Microsoft ürünleri üzerinde geliştirilen bu çözümler ile KOBİ’lerimizin işlerine daha fazla güç katıyoruz."

      - Yeni teknolojilerin maliyet avantajı sağlaması da mümkün mü?

      "KOBİ’lerin bulut bilişimin sunduğu “kullandığın kadar öde” imkânını kullanması özellikle mevsimselliği olan sektörlerdeki işletmelere büyük bir maliyet avantajı sunuyor. Turizm, lojistik gibi çalışan sayısının ve iş yoğunluğunun dönemsel olarak değiştiği şirketler Azure tabanlı çözümlerden çok daha yüksek fayda görüyorlar. Ancak verimliliği artıran ve üretime hız kazandırdığı için tüm sektörler açısından bulut çözümlerimiz KOBİ’lere katma değer yaratmaktadır.

      Ayrıca, siber saldırı ve felaketlere karşı KOBİ’nin verisini koruması da onun açısından önemli bir avantaj ve olası mali kayıpların önüne geçen bir uygulama. Türkiye’den örnekler verecek olursak çok az çalışanı olmasına rağmen ayda 1 Milyon kişi tarafından ziyaret edilen Zargan. com, internet sitesini Azure platformunda tutuyor, böylelikle olası felaketlerden her zaman korunuyor. Ya da yaklaşık 50 çalışana sahip Beyaz Fırın, Off ice 365 Exchange Online mail çözümünü ve Skype for Business iletişim çözümünü kullanarak çalışanları arasındaki iletişimi güçlendiriyor ve işini hızlandırıyor. Microsoft Kobi Çözümleri Simit Sarayı, Saint Benoit Lisesi, Yatsan, Ege Yapı vs gibi inşaat, gıda, lojistik, eğitim sektörlerinden birçok küçüklü büyüklü firma tarafından kullanılıyor ve tüm kullanıcılarımız işlerini güçlendiriyor. Türkiye’de KOBİ’lerin teknoloji kullanımı yüzde 10 arttığında, 15 milyar USD ek gelir ve 360 bin yeni istihdam fırsatı çıkıyor. Türkiye’de teknolojiye yatırım yapan KOBİ’lerin %95'i verimlilik artışı yaşarken, %93'ü iş süreçlerindeki maliyetini düşürüyor."

      Açık Akademi İle Geleceği Programlıyoruz

      "Açık Akademi’de olduğu gibi Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor eğitimlerinde de çocuklar ve gençlerin programlamaya eğlenceli bir şekilde giriş yapabilmeleri için basit bir dille oyun programlama öğretiliyor. Microsoft'un, çocuklar ve gençlerin programlama öğrenmesi içi özel olarak geliştirdiği “Kodu” programını kullanarak bilgisayar programlamanın temellerini edinen gençler, daha sonra gerçek programlama dilleriyle tanıştırılıyor. Kodu eğitimlerimiz pek çok özel okul tarafından kullanılıyor ve öğrencilere tavsiye ediliyor. Üstelik, Kodu Game Lab ile beraber, Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor projesinde, çocuklara oyun programlarken algoritma geliştirmeyi, senaryo yazmayı, yazılan senaryoya uygun müzik seçmeyi, oyuna tasarımsal bir gözle bakmayı öğrettik. Böylece, yalnızca kodlamaya giriş değil, 21. Yüzyıl yetenekleri arasında en önemlilerinden olan multidisipliner düşünceyi, ekip çalışmasını ve analitik düşünceyi bir araya getirdik. Bu dönem boyunca yerel eğitimlerle 5 bin kişi eğitim alırken, Açık Akademi’den online eğitimlerde 21 bin kişi eğitimlere kavuştu.

      Kodu Cup, Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor projemizin ilk senesini taçlandıran, müthiş bir yarışma oldu. Nisan ayında duyurduğumuz ve mayıs ayında tamamlanan ve tüm Türkiye’den 8-14 yaş arasına açtığımız bu yarışmaya, öğrenciler 3’er kişilik ekipler halinde katıldılar.

      Bu ekiplerle ilgili özet bilgiler:

      • Katılan ekiplerin sayısı: 165
      • Yarışmaya katılanların 20’si devlet okulu, 130’u özel okul, 15’i ise eğitim merkezi kurumu."

      Dünya Gazetesi yazarı Murat Yıldız tarafından kaleme alınan alıntı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Türk KOBİ’leri İran'a Van Üzerinden Açılacak

      $
      0
      0

      Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) desteğiyle 27-30 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen ‘İran İhracat Zirvesi ve Fuarı’İranlı ve Türk işadamlarını bir araya getirdi. Zirvede Van’ın İran’a açılan kapı olarak bölgedeki ticaret hayatının merkezi olması için görüşmeler gerçekleştirilirken, 2.500 İranlı ve Türk işadamı çeşitli görüşmeler ve anlaşmalara imza attı.

      TÜMSİAD, Türkiye ile İran arasındaki ekonomik ilişkilerin ve karşılıklı ticaretin geliştirilmesi amacıyla Van'da düzenlenen ‘İran İhracat Zirvesi ve Fuarı’na çıkarma yaptı. 27-30 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen organizasyona, TÜMSİAD Genel Başkanı Yaşar Doğan, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Van Milletvekili Beşir Atalay, Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Çiftci, Van TSO Başkanı Necdet Takva ve birçok KOBİ ve işadamı katıldı. Başbakan Binali Yıldırım’ın açıkladığı ‘Doğu ve Güneydoğu Yatırım Teşvik Paketi’nin ardından bölgedeki proje ve yatırım çalışmalarını hızlandıran TÜMSİAD’ın tüm yönetim ekibiyle katıldığı zirvede, bölgedeki teşvik paketlerinin hayata geçirilmesi, Van’ın İran’a açılan kapı olarak bölgedeki ticaret hayatının merkezi olması için görüşmeler gerçekleştirildi.

      Van Yeni Yatırımlar Çekecek

      Van’daki iş imkânlarını değerlendiren Başkan Yaşar Doğan‘’Van şehrimiz deniziyle, tarihiyle, birçok inanca yaptığı ev sahipliğiyle ciddi bir turizm potansiyeline sahip. Deniz, kara ve hava ulaşımının kesiştiği bir noktada. İran’ın başta Tebriz, Hoy, Urmiye şehirlerine açılan kapımız. Başbakanımız Binali Yıldırımı’ın açıkladığı teşvik paketiyle de bu potansiyel artık işe dökülmeye başlanmalı. Bu amaçla Van’a geldik, iyi ki geldik diyoruz’’ dedi. Van’dan ayrılan her bir iş adamının Van’dan ayrıldığı için pişman olacağını, teşvik paketiyle sağlanan kamu ve özel sektör yatırımlarıyla Van’ın yeni yatırımlar çekeceğini söyledi. Başkan Doğan, ilin düşünülenden çok daha iyi bir yatırım ve ticaret ortamına sahip olduğunu belirterek “Biz Van’da bulunmaya, yatırımcılarımızı da yönlendirmeye devam edeceğiz. Ancak şunun da üzerinde durmamız gerekli, buraya yatırımcı çekmek istiyorsak Van iş dünyasının ve STK’larının da üzerine görev düşüyor. Diğer illerimizi ve komşu ülkeleri gezmeli, Van’daki iş ve yatırım imkânlarımızı anlatmamız gerekli’’ dedi.

      İran’la İlişkilerimizi Geliştirmeliyiz

      Toplantıda konuşan Cevdet Yılmaz‘’TÜMSİAD KOBİ’lerimizin hamiliğini yapan önemli sivil toplum kuruluşlarımızdan birisi. Özellikle Doğu ve Güneydoğu vilayetlerimizde yatırımların artırılması, uluslararası ticaretin geliştirilmesi için yapılan bu organizasyonda da ciddi bir katılım göstererek Van’ın potansiyelinin ortaya çıkarılmasını sağladı” dedi.

      Van TSO Başkanı Necdet Takva ise “Biz bölgemizde ne kadar çok istihdam yaratırsak, üretime ne kadar çok katkıda bulunursak, gençlerimizi ne kadar çok iş hayatına yönlendirebilirsek, çatışmalı ortamının bununla doğru orantılı olarak azalacağını söyleyebiliriz” diye konuştu.

      Zirve açılışında konuşan Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Çiftci de "Ambargoların kaldırılması ile İran'ın sahip olduğu tüm ekonomiyi kullanarak, Ortadoğu’da büyüyen bir ekonomi olmalıyız. Bunu ön görmek ve buna göre çalışmak zorundayız. Bu anlamda da İran’la daha güçlü ilişkiler içerisinde olmak zorundayız” açıklamasında bulundu.

      2.500 İşadamı Bir Araya Geldi

      İhracat Zirvesi ve Fuarı'nın Van iş hayatı için bir ilk olduğunu belirten Van TÜMSİAD Başkanı Süleyman Güler de “Gerçekleştirdiğimiz iş zirvesi ve fuar; enerji, yapı malzemeleri, inşaat, mobilya, tekstil, gıda, madencilik ve otomotiv sektörlerinden yurtiçinden ve yurtdışından 2.500 iş adamını bir araya getirdi. İranlı yatırımcılarımız tekrar gelmek, yaptıkları görüşmeleri biran önce hayata geçirmek istediklerini belirtti. Şimdiden tekstil, mobilya ve inşaat sektörlerimizde iş anlaşmaları yapıldı. Bizim ticaret ve üretimde potansiyelimiz var. Bunu herkes gördü. Güneydoğulu vatandaşlarımızın hayallerinin ötesine giden bir organizasyonu gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyuz” dedi.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


      Otomotiv ve Mobilite, Gelecek 35 Yılda 111 Yıldakinden Fazla Yol Alacak!

      $
      0
      0

      Dünyada Otomotiv Sanayii’ne yön veren mühendisler, otomotiv sanayiinin küresel geleceğini konuşmak üzere İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda biraraya geldi. Konferansta dünyanın önde gelen otomotiv mühendisleri, 2050 yılına kadar ulaşımdaki değişimi tartıştı.

      Ana sanayi başta olmak üzere tedarik sanayiinden dünya otomotiv devlerinin Ar-Ge ve ürün geliştirmeden sorumlu mühendisleri otomotivde hafifleştirmeyi tartışmak üzere İstanbul’da OİB’nin desteği, OSD, OTEP ve TAYSAD ortaklığı ve SAE işbirliği ile düzenlenen Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda biraraya geldi. Başta Otomotivde Hafifleştirme olmak üzere 2050 yılına kadar otomotiv ve ulaşımda yaşanacak değişimlerin araç gövde parçalarına yansımasının görüşüldüğü konferansın açılış konuşmasını SAE (Society of Automotive Engineers-Otomotiv Mühendisleri Birliği) Başkanı Cüneyt L. Öge yaptı.

      Öge: “Otomotiv ve Mobilite, Gelecek 35 Yılda 111 Yıldakinden Fazla Yol Alacak”

      Kuruldukları 1905 yılından bu yana dünyanın dört bir yanında otomotiv sanayiinin mühendislerini bünyesinde barındıran SEA’nin Başkanı Cüneyt L. Öge, “Otomotiv dünyasına yön veren derneğimiz bugün artık yeni bir mücadele ile karşı karşıya: Mobilite kavramı değişiyor. Artık araçlarımızı nasıl bir kaynakla çalıştırdığımız, nasıl sürdüğümüz, nasıl sahip olduğumuz ve hatta nasıl uçtuğumuz tartışılıyor. Bu ortam içerisinde biz otomotiv mühendisleri, 2050 yılı için tüm bu soruların cevaplarını bulmaya gayret ediyoruz. Şunu söylemeliyiz ki geleneksel içten yanmalı fosil yakıtlı motorlar kullanılmaya devam edecek, zira hala emisyon ve tüketim düşürülme noktasında potansiyel var. Buna ilave olarak otomotivde hafifleştirmenin de tüketimi düşürme ve emisyon azaltma noktasında önemli avantajlar sağladığını söylemek gerekiyor. Geleneksel çelik kullanımı son 37 yılda yüzde 75 seviyesinden yüzde 60’lara düşse de 2035 yılında bu oranın yüzde 20’lere düşeceğini tahmin ediyoruz” dedi.

      Tüketicilerin mobilite konusundaki tercihlerindeki değişime de değinen Öge sözlerini şöyle sürdürdü:“Otonom sürüş sistemleri gün geçtikçe daha da gelişiyor. Daha 5 yıl önce sektörde fısıldayarak konuştuğumuz konu bugün kamuoyunda tartışılır hale geldi. Birçok otomotiv üreticisi konuyla ilgili çalışmalar yürütse de, Google gibi sektör dışı kuruluşların da ciddi testler gerçekleştirmesi, mobilitenin geleceğini gösteriyor aslında. Günümüz tüketicilerinin tercihleri dikkate alındığında otomotiv sanayiinin dikkatle takip ettiği bir başka konu da paylaşımlı kullanım. Günümüzde yavaş yavaş otomobil sahip olma oranı düşüyor ve Uber gibi bir platformun bugün pazar büyüklüğünde ABD’nin en büyük otomotiv şirketi GM’i geride bırakması şaşırtıcı ve izlenmesi gereken bir gelişme.”

      Konferansın Düzenleme Kurulu Başkanlığı’nı üstlenen OTEP Başkanı Ali Göktan, bu yıl ilki gerçekleştirilen Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’na yoğun ilgi gösterildiğini ve hem ulusal hem de uluslararası katılımın oldukça yüksek olduğunu ifade etti.“Türkiye otomotiv alanında önemli mesafeler kat etti ve sektördeki kuruluşların Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki başarıları, otomotiv mühendisliği alanında artan iş olanakları, otomotiv mühendisliği alanında Türk üniversitelerinin çalışmaları küresel otomotiv arenasında ülkemizin dikkate alınan bir ülke olmasını sağladı. SAE gibi köklü geçmişe sahip bir birliğin sunduğu işbirliği yadsınamaz ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Hiç kuşkusuz ülkemizin içerisinden geçtiği zor dönemlerde bize ve Türkiye’ye güvenerek gelmeleri ve bilgi birikimlerini Türk mühendis ve mühendislik öğrencileri ile paylaşmalarına da müteşekkiriz” diyen Göktan, bir sonraki konferansa da yoğun ilgi olacağına emin olduğunu belirtti.

      Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.iaec.ist web adresini, konferansın gerçekleştirilmesine öncülük eden ve katkı sağlayan OİB, OSD, OTEP ve TAYSAD ve SAE için ise verilen linkleri ziyaret edebilirsiniz.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      2017 Yılına Damgasını Vuracak Dijital Trendler

      $
      0
      0

      Halkla ilişkiler, sosyal medya iletişimi ve dijital pazarlama ajansı Ajans Dijital Kalem, 2017 yılında dijital alanda öne çıkacak trendleri açıkladı. Trendlerle ilgili bilgi veren Ajans Dijital Kalem Başkanı Özkan Özbey, mecraların farklılaşmasına ve çeşitlenmesine rağmen, içeriğin her zaman kral olarak kalmaya devam edeceğini ifade ederek, özellikle video tabanlı içeriklerin 2017 yılında hızla yükselmeye devam edeceğini belirtti.

      Özkan Özbey, tüm dünyada mobil kullanımının hızla artmasının, yaklaşık 2 milyar insanın aktif olarak kullandığı sosyal medya ağlarının çoğalmasının, nesnelerin interneti ve yapay zeka gibi teknolojilerdeki büyük yükselişin, 2017 yılında dijital alandaki pazarlama uygulamalarının önemini daha da artıracağının altını çizdi.

      2017 Yılına Damgasını Vurması Beklenen Dijital Trendler

      1- Live streaming videolar

      İçerik her zaman kraldı ancak şimdi videolu içerikler daha da bir kral. Tüm sosyal medya platformlarının “live streaming” destekli bir altyapıya dönmeleri ile birlikte “izle ve geç” kavramı bu alanda iyice oturmaya başlayacak. Facebook’un ardından Twitter’ın da video içeriklerine dair düzenlemeleri, kullanıcıların ve bu alana ilgi duyan markaların daha sık şekilde video paylaşmalarını sağlayacak.

      2- Sosyal medyada süreli içerik zamanı

      Kullanıcıların birebir olarak yönlendirdikleri ve arşivlenen içeriklerle dolu bir sosyal medya ağlarını artık unutmanın vakti geldi. Periscope ile başlayan ve Snapchat, Scorp gibi uygulamalarla devam eden kısa süreli içerik kavramı, sosyal medyaya yön vermeye devam ediyor. Paylaşılan içeriklerin belirli bir süre ile yayında kalması, markaların da stratejilerini bu hızlı tüketim çağına göre düzenlemesini gerektiriyor. Facebook’un canlı yayınları, Instagram Stories gibi uygulamalar “hızlı ve sonlu içerik” kavramını destekliyor.

      3- Sanal gerçeklik deneyimi

      Pazarlama uzmanları uzun zamandır, hedef kitleleri ile nasıl empati kuracaklarını ve onların davranış biçimlerini nasıl daha iyi anlayacaklarını bulmaya çalışıyorlar. Son dönemde teknolojisi iyiden iyiye artan sanal gerçeklik, bu alanda yepyeni bir yol açmış gibi duruyor. Müşteriye sunulacak deneyimin önceden görülmesi ve hissedilmesi ile birçok kurum müşteri ile daha sıkı bağlar kurma yoluna gidecek. Pazarlamacılar, müşteri deneyiminin en uç noktaya çıkarıldığı sanal gerçeklik ile yepyeni bir mecra ile daha yakından tanışmaya hazırlanıyorlar.

      4- Yeni reklam mecrası; Mesajlaşma Aplikasyonları

      MIRC ile başlayan mesajlaşma geleneği, son dönemde Whatsapp ile hızla yükselişini sürdürüyor. Facebook’un Mobil Messenger’ı, Snapchat, WeChat gibi uygulamalar artan mobil kullanımıyla birlikte her geçen gün yaygınlaşmaya devam ediyor. 2017 yılında bu uygulamaların sayısının ve içerisindeki reklam alanlarının artması bekleniyor. Mobil uygulamaların artması ile birlikte hızla yükselecek kullanıcı sayısı da şimdiden medya satın almacıların iştahını kabartıyor. Yakın zaman önce Snapchat’te reklam döneminin başlaması, Whatsapp’in paralı ilanlara olan bakış açısını biraz yumuşatması bu trendin göstergeleri.

      5- Bulut servisleri üzerinde pazarlama

      Bulut uygulamaları 2016 yılına damgasını vurdu. Birçok kurum pazarlama, satış, lojistik, insan kaynakları gibi faaliyetleri bulut uygulamaları ile yönetmeye başladı. Üstelik sadece kurumlar değil, akıllı telefonlardaki geniş bant internet kullanımının artması, bu alan üzerinde yapılabilecek pazarlama çalışmaları için de ışık tutuyor. Bir adım ileriye giden uzmanlar, yapay zeka ile bulut servislerini üzerinde neler yapılabileceği üzerinde çalışmalar yapıyorlar.

      6- Fijital pazarlama

      Dünya’da bu süreç yaklaşık beş sene önce başlamış olsa da Türkiye’de fijital kavramının geçmişi henüz çok yeni. Yaklaşık 2 senedir Türkiye’de konuşulan fijital kavramı, tüketici ve marka arasında oluşan ekosistem içerisinde fiziksel ve dijital pazarlama dünyalarının bir araya gelmesinden oluşuyor. Fijital kavramı, fiziksel ile dijital deneyimleri harmanlayarak tüketiciye en doğru yoldan ve ölçümlenebilir şekilde ulaşılmasını sağlayacak yöntemlerden biri olacak.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      TÜBİTAK MAM Zamanda 50 Bin Yıl Geriye Gidilebiliyor!

      $
      0
      0

      Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi’nde (TÜBİTAK MAM), kurulan Karbon 14 Laboratuvarı’nda organik kalıntıların tarihlendirilmesi ve yaş tayini alanlarında 50 bin yıl geriye gidilebiliyor.

      Türkiye’nin en büyük araştırma merkezlerinden TÜBİTAK MAM’a bağlı Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde, Ortadoğu ve Balkanların en gelişmiş “Karbon 14 Laboratuvarı” faaliyete geçti. Laboratuvarda ilk olarak Hatay Aççana Höyük’ten alınan 4 bin yıllık bir çitlembik tohumu ile bir zeytin çekirdeğinin gerçek yaş tayini yapıldı. Laboratuvar, başta arkeolojik kazılar olmak üzere yaş tayini konusunda pek çok alana hizmet verecek.

      50 Bin Yıl Geriye Gidilebiliyor

      TÜBİTAK MAM Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdullah Karaman, karbon 14 yöntemi ile organik kalıntıların tarihlendirilmesi ve yaş tayini alanlarında 50 bin yıl geriye gidilebildiğini söyledi. Karbon 14 yöntemi analitik kimya ve fizik bilimlerine dayansa da uygulama alanlarının sınır tanımadığını belirten Karaman, “Örneğin, geçmişte bir fay hattında hangi aralıklarla deprem meydana geldiğini ya da eski bir eserin yaşını tayin edebilir ya da karbon elementini iz olarak kullanarak ilaçların vücudumuzdaki seyrini takip edebiliriz” dedi.

      Prof. Dr. Karaman, şunları kaydetti:“Arkeoloji alanında son yılların en büyük keşfi olan Göbeklitepe, Çatalhöyük ve diğer Anadolu yerleşimlerinin tarihlendirilme çalışmaları hep Karbon 14 yöntemiyle yapıldı. İstanbul’daki metro çalışmalarında ortaya çıkan Yenikapı’daki kalıntılar, Tarihi Yarımada'nın yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8.500 yıl geriye taşıdı. Aynı şekilde, Ölü Deniz Parşomenleri ya da Torino kefeni gibi uluslararası alanda yankı bulan konuları aydınlatma da Karbon 14 ile tarihlendirmeye başvuruldu.”

      Ortadoğu ve Balkanların En Gelişmiş Laboratuvarı

      Karbon 14 Laboratuvarı’nın ülkemiz için önemi hakkında bilgi veren TÜBİTAK MAMİş Geliştirme Yöneticisi Nuh Yılmaz ise bu teknolojinin dünyada yalnızca 19 ülkede aktif olarak hizmet verdiğini söyledi. Yılmaz, laboratuvarın Türkiye gibi tarih öncesi ve sonrası birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve ender jeolojik ve tektonik bir coğrafyada yer alan bir ülke için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti. Tesisin Balkanlar ve Ortadoğu’da alanındaki en gelişmiş laboratuvar olması nedeniyle yalnızca ülkemize değil tüm bölgeye hizmet vereceğini belirten Yılmaz,“TÜBİTAK MAM bu laboratuvar ile çok yüksek meblağlara yurtdışında yaptırılan yaş tayini testlerini çok daha ucuza ve daha süratli bir şekilde gerçekleştirme olanağına kavuştu” dedi.

      TÜBİTAK MAM, belli bir sıra dâhilinde numune kabullerine başlanan laboratuvar için arkeolojik kazı ekipleri ve müze müdürlükleriyle görüşmelere başladı.

      Bu Teknolojinin Ülkemizde Kurulum Aşaması Nasıl Gelişti?

      Karbon 14 yöntemi, Hızlandırılmış Kütle Spektroskopisi (AMS) teknolojisine dayanıyor. AMS ile atomları düz bir çizgide 20 metrelik bir hat üzerinde seyahat ettiriyor. Temel mantığı, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısında kullanılan teknolojiyle benzer. Atomik boyutta çalışıldığı için laboratuvarın kurulumu büyük bir titizlik ile gerçekleştirildi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde kurulan Karbon 14 Laboratuvarının kurulum aşamasında, tersine beyin göçü ile ülkemize Japonya ve Amerika’da çalışmalar yapmış bir ekip yer alıyor.

      TÜBİTAK MAM Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz ydbe.mam.tubitak.gov.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Girişimciler, Global Girişimcilik Haftası Başlıyor Kaçırmayın!

      $
      0
      0

      Her yıl Kasım ayında 160 ülkede aynı anda kutlanan ve girişimcilik adına dünyadaki en büyük seferberlik kampanyası olarak adlandırılan Global Girişimcilik Haftası (GGH), bu sene 14 - 20 Kasım tarihleri arasında gerçekleşiyor.

      Ekonomik kalkınma ve istihdam yaratmanın en verimli araçlarından biri olan girişimcilik, belirsizlik ortamlarında daha da fazla önem kazanıyor. Girişimcilik ekosistemindeki tüm paydaşları bir araya getirmeyi misyon edinen Global Girişimcilik Haftası’nın genel koordinasyonunu 2016 yılında Endeavor Türkiye ve Uluslararası Girişimcilik Merkezi üstleniyor. 2015 yılında düzenlenen GGH Türkiye kampanyasında 300’e yakın paydaş desteğiyle 41 ilde 400 etkinlik düzenlenmiş, bu etkinliklerle 192 bin kişiye ulaşılmıştı.

      Gençlere girişimciliği bir kariyer seçeneği olarak sunmak amacıyla yola çıkan Global Girişimcilik Haftası, seneler içerisinde ekosistem içindeki dayanışmanın gelişmesine ön ayak oldu. Yerel ve uluslararası ekosistemde yer alan önde gelen STK, üniversite, girişimci, yatırımcı, öğrenci, yerel yönetimler, devlet kurumları, özel sektör temsilcileri ve medya grupları GGH vesilesiyle bir araya gelerek Türkiye’nin girişimci gücünü ortaya çıkaran ortak bir seferberliğe sahip çıkıyor. GGH 2016 Türkiye kampanyasında, bu kurumlar arası gerçekleşen işbirliği ile 50’ye yakın ilde paneller, konferanslar, oturumlar, çalışma atölyeleri, fikir yarışmaları, eğitim programları, web buluşmaları vaka çalışmaları, film gösterimleri ve şenlikler düzenlenecek.

      Her yıl artan ilgiyle katlanarak büyüyen Global Girişimcilik Haftası, etkinlikler ile birlikte girişimciliğe adım atacak her yaştan katılımcıyı cesaretlendirmeyi, donatmayı ve geliştirmeyi hedefliyor. TBWA İstanbul tarafından gönüllü olarak hazırlanan GGH 2016 iletişim kampanyası “Herkesin gördüğünü değil, kimsenin göremediği fırsatları görebiliyorsan, Global Girişimcilik Haftası seni bekliyor” söylemiyle yola çıkıyor.

      Global Girişimcilik Haftası hakkında daha detaylı bilgi edinmek isteyen okurlarımız www.globalgirisimcilikhaftasi.com web adresini ziyaret edebilirler.

      Haberimizi ekokistemimizdeki tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Türkiye Gaz Ticaret Platformu İçin Düğmeye Bastı!

      $
      0
      0

      EIF 2016 9. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı enerji sektörü üst düzey şirket yöneticilerini, karar alıcıları, enerji sektörü kanaat önderlerini, sivil toplum kuruluşları yöneticilerini, akademisyenleri ve düzenleyici kuruluşları bir araya getirdi. Dünya Enerji Koridorlarında yer alan Türkiye’nin ileriye yönelik gelişme sürecine sağlayacağı katkıların açıklandığı açılışın ardından yoğun katılım ile sektör liderleri bir araya geldi. Açılışta konuşma yapan T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez, Türkiye’nin gaz ticaret platformu için düğmeye bastığını açıkladı.

      Kongre ve fuarın açılışını; TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Sayın Ziya Altunyaldız, TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Sayın Fatih Dönmez, Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Sayın Besim Şişman ve Global Enerji Derneği – EIF Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Av.Çiğdem Şelli Dilek gerçekleştirdi.

      Orta Düzeyden Kurtulmak İçin “Yeka Modeli Önemli”

      TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez: "Ülkemizin daha hızlı büyümesi için birkaç hususa dikkat etmeliyiz. Tüketim kadar üretebiliyor olmalıyız. Özel sektör hem içerde hem dışarda daha aktif olmalı. Enerji dünyası uzun dönemli değişime girdi. Daha çok istihdam daha düşük cari açık söz konusu. Yerli kaynaklar ve yerli teknolojiler önceliğimiz. Bu noktada YEKA Modeli çok önemli. Türkiye’de YEKA Modeli orta gelir düzeyinden kurtulması için çok önemli. Teknoloji entegreli enerji yatırımları önceliğimiz. Kömür kalkınmada bir basamak kendi kaynağımız. Rüzgar da . Doğalgazda da son 10 yılda en hareketli döneme girdik. Türkiye gaz ticaret platformu için düğmeye bastı. 2017de bu platform hazır olacak. Botaş ticareti bölgesel de oyuncu olacak. Dünya enerji sektöründe sarsılmayan taş kalmadı. Pazarı büyütüp teknolojik lider olmak için çalışmalıyız." dedi.

      Küresel Enerjinin Kuralları Belirlenirken Türkiye Cumhuriyeti Adımlarını Doğru Atmalı

      TBMM Enerji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız ise "Uluslararası enerji ajansı yakın zamanda bir rapor açıkladı. 2017de enerji yatırımlarında düşme beklendiğini dile getirdi. Türkiye enerji bağımlısı bir ülke. Yeni politikalar belirleniyor. Reel politiği kazandırma ve dönüştürme çalışmaları yapılıyor. Enerjide son 13 yılda tüketim 2.5 arttı. OECD içinde 1. Olduk. Dünyada Çin’den sonra 2.olduk. Yenilenebilir enerjiye öncelik vermek zorundayız. Nükleer uzun dönem tartışılmasına rağmen özellikle Paris’ten sonra olmazsa olmaz oldu bizim için. Enerji arz güvenliği de bir o kadar önemli. Küresel enerjinin kuralları belirlenirken Türkiye Cumhuriyeti adımlarını doğru atmalı. Dönüşüme hızlı ayak uydurabilmeli. Yerli ekipmanlarla yatırımların gerçekleşmesi için çalışıyoruz. Küresel enerji akımının merkezi olma yolunda hızla ilerliyoruz” dedi.

      Dünyada Kaynaklar Üzerinden Savaş Var "Enerji Savaşın Sebebi Değil Aracı"

      Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Besim Şişman: "Türkiye Petrolleri olarak petrol ve gaz potansiyelini ortaya çıkarmak en önemli misyonumuz. Dünyada kaynaklar üzerinden savaş var. Enerji savaşın sebebi değil aracı. Enerjiye hükmeden savaşı kazanıyor. Enerji kaynaklarına sahip olma konusunda agresif olmalıyız. Petrol fiyatları ciddi anlamda sıkıntı yaratıyor. Yenilenebilir konusunda çok güzel adımlar atılıyor. Keşke rüzgarla güneşle sorunları çözsek de bizlere de gerek kalmasa." dedi.

      Global Enerji Derneği Başkanı Av. Çiğdem Şelli Dilek ise konuşmasında “Büyüyen Türkiye hamlesinde büyük önem taşıyan enerji, yapılan son çalışmalarla birlikte dışa bağımlılıktan kurtuluyor. Enerjinin özel sektöre açılmasın ardından gelişen yenilenebilen enerji üretimi, muasır medeniyetlerin kullandığı nükleer enerji yatırımları ile Türkiye enerji alanında kendi kendine yetebilen ülke konumuna geliyor.” dedi.

      9. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.enerjikongresi.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      KPMG Küresel İnşaat Araştırması İle Sektör İçin Yol Haritası Çıkardı

      $
      0
      0

      KPMG tarafından hazırlanan “Teknoloji Üstünlüğünü İnşa Etmek” başlıklı 2016 Küresel İnşaat Araştırması, sektörün teknolojiyle sınavını gözler önüne serdi. Araştırmaya göre firmaların sadece yüzde 8’i ileri teknoloji vizyonuna sahip. İnşaatta yüzyılın hızına yetişmek için teknolojinin sağladığı inovatif fırsatlara yatırım yapmak şart.

      KPMG’nin inşaat sektörünü ele aldığı 2016 Küresel İnşaat Araştırması’na tüm dünyadan 200’den fazla üst düzey inşaat sektörü yöneticisi katıldı. Araştırmaya katılan firmaların sadece yüzde 8’i “ileri teknoloji vizyonuna sahip” olarak sınıflandırıldı. Yüzde 69’u ise “sektör takipçisi” ya da“zamanın gerisinde” kategorilerinde değerlendirildi. Katılımcıların sadece yüzde 20’si yeni teknoloji ya da yeni sistem için mevcut iş modellerini değiştirdiklerini belirtti. Araştırmadan çıkan sonuçlar hayli ilginç.

      Orta Ölçekli Firmalarda İleri Teknoloji

      “İleri teknoloji vizyonuna sahip” sınıfına giren firmaların büyük çoğunluğu 1-5 milyar dolar cirolu. Orta ölçekli bu firmalar, teknolojinin rekabet avantajı sağlama potansiyelinin oldukça farkında ve buna uygun olarak teknolojiye hatırı sayılır ölçüde yatırım yapıyorlar. Büyüklükleri daha yönetilebilir olduğundan yeni fikirleri daha hızlı benimseyebiliyor, teknolojik adımları daha hızlı atabiliyorlar.

      Yapı projelerinde bilgi teknolojilerinden yararlanmanın çok çeşitli yolları bulunmasına rağmen ankete katılanların sadece üçte biri mobil teknolojileri rutin şekilde kullandıklarını ifade ediyor.

      Araştırmaya katılan pek çok proje yöneticisi için entegre-anında proje raporlama modeli hayal geliyor. Bu yöneticiler manuel ve farklı sistemlerin kullanımı nedeniyle organizasyonlarının geri kaldığını belirtiyor. Proje yöneticilerinden sadece yüzde 20’sinde tam entegre Yönetim Bilgi Sistemi (PMIS) bulunuyor.

      Açık Veriden Faydalanmıyorlar

      Mühendislik ve inşaat firmaları ile proje sahipleri ellerinin altındaki veriden tam anlamıyla yararlanmıyor. Katılımcıların neredeyse üçte ikisi gözetim, denetim ve performans izlemede gelişmiş veri analitiğini kullanmadığını ifade ediyor. Tek tuşa basarak proje verilerine ulaşabilenler sadece yüzde 25 ile sınırlı kalıyor.

      Dünyanın her yerinde inşaat projeleri giderek büyüyor. Daha iddialı ve kompleks bir hal alıyor. Bu nedenle mevcut anlayışla ve eski teknolojiyle iş yapma alışkanlığının devam etmesi durumunda riskler artıyor.

      Modern Çağın İnşaatçıları

      Oysa teknoloji, sektör için çok sayıda inovasyon fırsatı sunuyor. Örneğin teknolojik tasarım araçlarıyla artık daha etkileyici ve cesur yapılar planlamak mümkün. Veri analitiği, projelerin ilerleyişi hakkında sunduğu gerçek zamanlı tablolarla olası sorunların çözümü için hızlı aksiyon alınmasını sağlıyor. Mobil uygulamalarla yapılan modelleme; inşaat, malzeme ve tedarik zinciri hakkında daha sağlıklı, bilgiye dayalı kararlar verilmesine destek oluyor. Mobil izleme, hataların takibine olanak tanıyor. Araç ve cihaz otomasyonu, verimliliği artırıp kazaları azaltıyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde işin doğası gereği var olan riskler azalıyor.

      Yıkıcı inovasyonu tetikleyen güçler şöyle sıralanıyor:

      • 'Verimlilik, planlama ve maliyet düşürme',
      • 'Rekabet ve piyasa güçleri',
      • 'Yeni pazarlar, büyüme ve karlılık',
      • 'Müşteri ihtiyaçları, talebe karşılık vermek',
      • 'Teknoloji ve yetenek',
      •  'Artan regülasyon.'

      Katılımcıların çoğu yıkıcı inovasyon ihtiyacını kabul ediyor, ama bunu nasıl başaracakları konusunda farklı düşüncelere sahipler. Araştırmaya katılanların yalnızca yüzde 22’si agresif şekilde iş modellerini yıkıp değiştirdiğini söylüyor.

      Teknolojide muhafazakarlık hakim KPMG Türkiye Denetim Sektörü Şirket Ortağı ve İnşaat Sektör Lideri İsmail Önder Ünal, sektörün teknolojinin potansiyelinden neden faydalanmadığına ilişkin şu yorumu yaptı: “Konu yeni teknolojileri benimsemeye geldiğinde sektördeki muhafazakar refleksler ortaya çıkıyor. Muhafazakar bakış kendini koruyor ve şirketler öncü olmaktansa takipçi olmayı kabulleniyor. Kimi şirket için yeni teknolojileri benimsemenin maliyet ve riski, algılanan faydasından ağır basarken kimileri konfor alanlarından çıkmakta çok istekli olmayabiliyor. Ancak inşaat şirketlerinin rekabetçiliklerini koruyabilmek için mutlaka inovasyona odaklanması ve değişimi harekete geçirmesi gerekiyor.”

      Mühendislik ve İnşaatta Devrimin Eşiğindeyiz

      İnşaat firmalarının ve proje sahiplerinin, teknoloji vizyonu ve stratejisi konusunda daha açık olması gerektiğini vurgulayan Ünal, şöyle devam etti:

      “Yurtdışındaki gelişmelere baktığımızda mühendislik ve inşaat alanında bir devrimin eşiğinde olduğumuzu söylersek aslında abartmış sayılmayız. İnsansız hava araçları şantiyelerin üzerinde uçup son derece detaylı görüntüler yakalıyor ve bunlar gerçek zamanlı olarak, belki de insan müdahalesi olmadan harekete geçebilecek akıllı, otomatize sistemlere aktarılıyor. Diğer yandan robotlar sondaj ve kazı, tuğla örme, kiriş bağlama gibi her tür işi yaparak hem güvenliği artırıyor hem de hata oranını azaltıyor. Üstelik mobil izleme sayesinde yaptıkları iş dünyanın herhangi bir yerinden takip edilebiliyor. Buna bir de tedarik zinciri sürelerini kısaltabilecek ve modüler birleştirmeyi mümkün kılabilecek karmaşık tasarımların yaratılmasını sağlayan 3D baskı yeteneğini eklediğinizde gelişmelerin niye bu kadar heyecan yarattığını anlayabilirsiniz."

      İnovasyon İçin Temel Adımlar

      KPMG Türkiyeİnşaat Sektörü Lideri İsmail Önder Ünal’ın, inovasyona kapı açmak isteyen şirketlere önerileri ise şöyle:

      1- Önce temel konuları halledin;

      Güçlü iç kontrolleri hayata geçirin. Bir sonraki adımda sistemlerinizin birbirine bağlı olduğundan ya da en azından ortak veri formatlarını kullandığından emin olun. Yeni teknolojilere giriş yapmadan önce organizasyonunuzun mevcut teknoloji çözümlerinden tam anlamıyla yararlandığından emin olun.

      2- Veri analitiğini DNA’nıza işleyin;

      Veri analitiğini benimsemek için fazla beklemeyin. Şimdi faydalanmaya başlamazsanız, rekabetin gerisine düşebilirsiniz. Verinizi temizleyin; unutmayın ki temiz, doğru ve herkesin anlayabileceği ortak formatta olmayan veriler pek işinize yaramaz. Verinizden ne beklediğinizi gözünüzde canlandırın. Beyin fırtınası yaparken veri bilimcilerden yardım alırsanız proje yönetiminizi geliştirmek için yepyeni yollar keşfedebilirsiniz.

      3- Bir teknoloji stratejisi ve vizyonu geliştirin:

      Stratejisi olmayan bir şirket yeni teknolojileri değerlendirme, benimseme ve kendi sistemlerine entegre etmede başarılı olamaz. Proje performansını geliştirmek, devamlı iyileşme ve verimliliği sağlamak istiyorsanız; stratejiniz için öncelikle organizasyonunuzdaki teknoloji liderlerinin desteğini alın ve birlikte bir gelecek durum modeli ve teknoloji yol haritası oluşturun.

      Haberimizi inşaat sektöründe faaliyet gösteren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Türk ve Alman Yatırımcılar "Berlin Yatırımcı Etkinliği"nde Buluştu!

      $
      0
      0

      Alman Ekonomisi’nin Türkiye’deki resmi temsilcisi olarak Berlin eyaletini Türkiye'deki faaliyetlerinde destekleyen Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, melek yatırım ağı BIC Angels ile işbirliğinde önemli bir etkinliğe imza attı. 1 Kasım 2016 tarihinde Kolektif House Levent'te gerçekleşen Berlin Yatırımcı Etkinliği’nde, Berlin’de yatırım yapmak isteyen yatırımcılar ve Türk şirketleri Berlin Yatırım Ajansı yetkilileri ile birebir görüşme imkânı buldu.

      Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, BIC Angels işbirliği ile Türk şirketlerin Berlin eyaletindeki ticari faaliyetlerini arttırmak ve onları eyalete yatırım hakkında bilgilendirmek üzere 1 Kasım 2016 tarihinde bir yatırımcı etkinliği düzenlendi.

      Türk yatırımcılara Almanya pazarına girme ve burada başarılı olma konularında birçok destek sunan Berlin eyaleti ile ilgili önemli bilgiler katılımcılar ile paylaşıldı. Düzenlenen etkinlik kapsamında Berlin eyaleti yetkilileri ve Türk iş adamları ikili iş görüşmeleri yapmak üzere bir araya geldiler. Özellikle Berlin’in yatırım olanakları kapsamında bölgesel bilgiler, teşvikler, girişimciler için avantajlar ve fırsatlar hakkında detaylı bilgi paylaşımında bulunuldu. Bu konularda katılımcıların soruları yanıtlandı.

      Etkinliğin önemli katılımcıları arasında Berlin Ticari Temsilcilik Ofisi Yetkilisi Zafer Koç, Berlin Eyaleti‘nin Ekonomi, Teknoloji ve Araştırma Ajansı’ndan Christian Treichel ve Thomas Einsfelder; BIC Angels yatırımcılarından Mehmet Onarcan veÖmer Erkmen, BIC Angels’ın yatırım direktörü Mehmet Akalın da yer aldı.

      BIC101 Hızlandırma Programı ile erken aşama startupları destekleyen ve bu doğrultuda girişimcilere Berlin ekosisteminde iş modellerini test etme fırsatı sunan BIC Angels; destek olduğu Influanza ve Local Guddy girişimcilerini de Alman yatırımcılar ile buluşturdu. BIC101 programı ile Berlin ve İstanbul’da girişim pazarlama ve yönetimi konusundaki deneyimlerini paylaşan Local Guddy ve Influanza kurucuları Emre Semercioğlu ve Sercan Lir, global pazarı hedefleyen startuplar için, Berlin ekosisteminin ilk adım olarak en doğru adres olduğunun altını çizdi. Berlin’de global rakipleri ile de görüşme fırsatını yakalayan girişimciler, Türkiye’yi Avrupa ekosisteminde temsil edebildikleri için çok mutlu olduklarını belirttiler.

      Zafer Koç, Christian Treichel, Thomas Einsfelder, Ahmet Onur ve Mehmet Akalın tarafından gerçekleştirilen açılış konuşmaları ile başlayan program, Berlin Partner sunumu ve Berlin ekosisteminin tanıtımı ile devam etti. Berlin’deki yeni nesil Türk girişimcilerin başarıları, BIC Angels tarafından katılımcılar ile paylaşıldı. Programda yer alan panel ile etkinliğe katılanlara Berlin’deki en iyi girişimcilik uygulama örnekleri hakkında bilgi verildi. Doğan Taşkent moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde Ömer Erkmen, Mehmet Onarcan ve Thomas Einsfelder konuşmacı olarak yer aldı.

      Panelde yatırımcılar, Türk ve Alman ekonomileri çerçevesinde girişimcilere ve şirketlere sunulan fırsatları değerlendirdi. Katılımcılar arasında yer alan Türk ve Alman yatırımcılar, BIC Angels’ın ve Berlin Partner’ın ekosistemi güçlendirmek adına içinde bulundukları faaliyetleri inceleyerek sorularını panelistlere yönelttiler.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


      7. İngiltere-Türkiye İş Forumu İki Ülke Arasındaki Ticareti Arttıracak

      $
      0
      0

      Türk-İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası (Turkish-British Chamber of Commerce and Industry (TBCCI)) Başkanı Emma Edhem, 2 Aralık 2016'da İstanbul'da gerçekleşecek olan 7. İngiltere-Türkiye İş Forumu'nu duyururken, Türk ekonomisinin gücünün ve direncinin, Türk-İngiliz ikili ticaretine ve yatırımına karşı ilginin ve bunlardaki gelişimin kesintisiz bir hızla kendini gösterdiğini söyledi.

      TBCCI Başkanı Emma Edhem, Türkiye'deki kümülatif İngiltere yatırımının 21 milyar ABD dolarına ulaşmış olduğunu ve iki ülkenin karşılıklı ticaretinin son yıllarda artmayı sürdürdüğünü belirtti. 2012'de İngiltere ile Türkiye arasındaki ticaret 14,3 milyar ABD doları iken, 2013'te 15,0 milyar ABD doları, 2014'te ise 15,8 milyar ABD doları oldu. 2015'te 16,1 milyar ABD dolarına ulaşan karşılıklı ticaret, iki ülke arasındaki en yüksek hacmine ulaşmış oldu.

      Edhem, ticaret hacminin, 2016'nın ilk sekiz aylık dönemi olan Ocak-Ağustos ayları arasındaki dilimde %9'luk bir artışla 11,7 milyar ABD dolarına ulaştığını ekledi. Emma Edhem, Türk-İngiliz ikili ticari faaliyetlerine ilginin ve bunun gelişim hızının sürdürülebilir olarak görüldüğünü ifade etti.

      Edhem, TBCCI'ın İngiltere-Türkiye iktisadi ilişkilerinin gelişimine olan katkısının seminerler, davetler, iş çevresi geliştirme, sektör forumları ve raporları ile sınırlı kalmayıp, Genç Girişimciler ve Profesyoneller Platformu, Genç Şehir Finansörleri Platformu ve TBCCI Brexit Komitesi gibi girişimleri de içerdiğini açıkladı.

      TBCCI Başkanı, 2 Aralık 2016'da İstanbul'daki Swissotel The Bosphorus'ta TBCCI'ın organize edeceği İngiltere-Türkiye İş Forumu'nun anlam ve önemine dikkat çekti.

      Bu yılın odak noktası, hem Türkiye'deki hem de İngilteretaki üyeler, kurumlar ve iş dernekleri tarafından bildirilen en güncel ve acil konular olacak. Bunlar:

      • İngiltere-Türkiye Ticaret ve Yatırım Hukuk Gündemi
      • Üretim
      • Teknoloji Gündemi
      • İngiltere ve Türkiye’deki İş Modelleri

      Foruma katılan katılımcılar ve konuşmacılar, küresel sektör uzmanlarını ve resmi yetkilileri dinleyecek, onlarla bağlantılar kuracak ve her iki ülkeden geniş yelpazedeki temsilcilerle tanışacaklar. Konuşmacılar arasında Türk ve İngiliz Büyükelçileri, İstanbul'daki İngiltere Konsolosu, Londra Ticari Faaliyetlerden Sorumlu Belediye Başkan Vekili, DEIK, HSBC, ISPAT, Rolls-Royce, BAE, BP, Arçelik, No5 Chambers, IBM, KoçSistem, ODTÜ Teknokent, Zenium Technology, Ernst & Young, APCO Worldwide, London and Partners, RadcliffesLeBrasseur, Shakespeare Martineau, Legal Attorney & Counsellors ve Rational Foreign Exchange yer alıyor.

      Derneklerin, şirketlerin, profesyonellerin, resmi yetkililerin, akademisyenlerin ve Türkiye ile İngiltere arasında ticari faaliyetlerde bulunan veya bulunmak isteyen bireylerin bu büyük davete katılmaları tavsiye ediliyor.


      7. İngiltere-Türkiye İş Forumu hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.tbcci.org web adresini ziyaret edebilirsiniz.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Sermaye Piyasaları Kongresi: "Güçlü Sermaye Piyasaları, Güçlü Türkiye"

      $
      0
      0

      Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından düzenlenen Sermaye Piyasaları Kongresi, T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. İki gün (4-5 Kasım) süren kongrede, Türkiye’den önemli isimlerle birlikte dünyadan finans guruları, akademisyenler, piyasa temsilcileri, kurumsal ve bireysel yatırımcılar bir araya geldi.

      Varlık fonu ve altyapı yatırımlarının finansmanı, İslami finans ürünleri, halka arzlar, finans teknolojiler, yabancı yatırımlar, gayrimenkul yatırımları, türev ürünler, özel sektör tahvilleri ve sermaye piyasalarında kariyer fırsatları gibi birçok değişik konunun panellerde ve eğitim seanslarında işlendi. Kongrenin en önemli başlığı ise ‘Güçlü Sermaye Piyasaları Güçlü Türkiye’.

      Sermaye Piyasaları Kongresi, T.C Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Wyndham Grand Hotel Levent’te gerçekleştirildi. Kongrenin açılış konuşmasını TSPB Başkanı İlhami Koç yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Kongreyi şereflendiren bütün katılımcıları saygıyla selamlayan Koç, “Sermaye piyasalarının asıl fonksiyonu girişimlerin finansmanıdır. Bu kapsamda, 2016 yılında şirketlere 22 milyar dolar kaynak sağlandı. 2010’dan bu yana sağlanan kaynak tutarı ise 164 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bunun 18 milyar doları özkaynak, 146 milyar doları ise borçlanma aracı şeklinde oldu” dedi.

      ‘Yurtiçi Tasarrufları Artırmak Çok Önemli’

      Ülkemizin yatırım dünyasında yüksek büyüme oranlarıyla dikkat çektiğinin altını çizen Koç, sözlerine şöyle devam etti: “Mevcut yurtiçi tasarruflarımızın seviyesi büyümenin finansmanında yeterli olmadığı için yurtdışından tasarruf ithal ediyoruz. Yabancı yatırımcılar, ülkemizin temel ekonomik gerçeklerinde olumsuz bir gelişme olmadığı halde sadece jeopolitik nedenlerle ülkemize gelmekten çekinmekte ya da daha yüksek risk primi talep etmektedir. Bu da ülkemizde varlık fiyatlarının düşmesine neden oluyor. Dolayısıyla, yurtiçi tasarrufları artırabilmemiz çok önemli.” İstanbul Finans Projesine de değinen Koç, “Bu kapsamda Borsa İstanbul ve Sermaye Piyasası Kurulumuzun teşvikleriyle Birliğimiz çatısı altında bir İslami Sermaye Piyasası Araçları Danışma Kurulu kurulması kararını aldık. Bu kurul, uluslararası alanda otorite olarak kabul edilen kişilerden oluşacak. Burada hedef kitlemiz sadece Türk şirketlerinin ihraç edeceği kıymetlerle sınırlı değil. Asıl hedefimiz, yabancı şirketlerin ihraçları. Dünyanın başka şirketlerince ihraç edilecek kıymetler için de görüş verecek bir uluslararası otorite oluşturmak istiyoruz.” dedi.

      İlhami Koç’tan sonra konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, faiz indirim kararları nedeniyle bankaları tebrik ettiğini belirterek, "Faizdeki düşüş trendi sürmek, devam etmek zorundadır. İnşallah devam edecektir. Hiçbir şekilde piyasaya müdahale edecek bir durumun söz konusu olmayacağının altını çiziyorum, açık olarak ifade ediyorum. Aynı şekilde rekabet şartlarının da hiçbir şekilde ihlali söz konusu olmayacaktır." dedi.

      Nurettin Canikli, İstanbul Finans Merkezi Kanunu'nu kısa süre içinde çıkaracaklarını da bildirdi. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nin açılışında konuşan Canikli, Türkiye'nin güçlü büyüme performansını sürdüreceğini ve bundan taviz vermeyeceğini vurguladı. Canikli, "Son 14 yılda Türkiye ekonomisinin en belirgin özelliği, iç ve dış tüm zorlu şartlara rağmen büyümesini sürdürebilmiş bir ekonomi olması. Türkiye'nin bu belirgin vasfı devam edecek, devam etmesi zorunlu." dedi.

      Bunun için iki temel araca ihtiyaç duyduğunu ifade eden Canikli, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yatırımın önündeki engellerin kaldırılması... En büyük engel yüksek finansman maliyetleridir. Yani yatırımcının finansmana makul bir fiyatla erişebilmesi gerekir. Özellikle küresel ölçekte faizlerin sürekli düştüğü bir ortamda TL bazında yüzde 15-16 ile finansman kullanmak zorunda kalan Türk yatırımcısının uluslararası alanda rekabet etme şansı elbette zordur. Bu nedenle o konudaki problemleri gidermemiz gerekiyor. Buna yönelik olarak sayın Cumhurbaşkanımızın uzun zamandan beri ısrarla altını çizerek talimatlandırdığı bu hususu hayata geçirmek için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz. Elbette piyasa koşullarına, piyasa işleyişine kesinlikle müdahale etmeden, buyurgan, talimat veren bir yaklaşım içinde olmadan... Bankacılık sektöründe aşırı rekabetin ortaya çıkardığı mevduatlara yüksek faizin önünü alarak bu meseleyi halletmeye çalışıyoruz."

      Nurettin Canikli, bütün bu çalışmaların sonunda Türk bankalarının ciddi adımlar attıklarını, bunun da kamuoyu ile paylaşıldığını, geçilen sürecin hassasiyeti de dikkate alındığında böyle bir dönemde bankaların bu tür rasyonel karar vermelerinin son derece anlamlı, önemli ve takdire şayan olduğunu vurguladı.

      Canikli, şunları kaydetti: "Bankalarımızı bu kararları nedeniyle tebrik ediyoruz. Faizdeki düşüş trendi sürmek, devam etmek zorundadır: İnşallah devam edecektir. Hiçbir şekilde piyasaya müdahale edecek bir durumun söz konusu olmayacağının altını çiziyorum, açık olarak ifade ediyorum. Aynı şekilde rekabet şartlarının da hiçbir şekilde ihlali söz konusu olmayacaktır. Tamamen istişari bir yöntemle, karşılıklı görüşerek bu meseleyi halletmeye çalışıyoruz. Bu yöntemin de başarılı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız; talimatınızı inşallah önümüzdeki dönemde ivme kazandırarak hayata geçirmeye çalışacağız, bu son derece önemli. Dünya, küresel anlamda sıkıntılı bir dönemden geçiyor ama Türkiye, bütün zor şartlara rağmen yoluna yürümeye devam ediyor."

      Başbakan Yardımcısı Canikli, küresel çapta yaşananların Türkiye ekonomisi için son derece önemli olduğunu vurgulayarak, özellikle son yıllarda gelişen piyasalara yönelik yatırımcılar nezdinde ciddi kuşkular ortaya çıktığını, gelişmiş piyasalarda yatırım yapan Körfez sermayesinin son yıllarda rahat olmadığını, oralarda kendini güvende hissetmediğini söyledi.

      ‘Kısa Süre İçinde İstanbul Finans Merkezi Kanunu'nu Çıkaracağız’

      Gelişen piyasalarda bu güvensizliği körükleyecek çok sayıda olay olduğunu belirten Canikli, şöyle devam etti: "Bu sermaye kendisine yeni güvenli liman aramaktadır. En azından riski dağıtabileceği yeni güvenilir piyasa peşinde ve ciddi anlamda bu noktada bir arayış söz konusu. İşte, Türkiye ekonomisi ve İstanbul Finans Merkezi, güvenli liman olarak buna adaydır. 1,2 trilyon dolarlık kapasitesi, bin 500 oyuncusu ile Türkiye ve İstanbul Finans Merkezi, bu tür talebi karşılayacak yeterli derinliğe ve güvenirliğe sahiptir, biz buna adayız. Zaten güvenli liman arayan, gelişen piyasalardan rahatsızlık duyan sermayenin de yönü kesinlikle Türkiye'dir. O nedenle herkesin kullanabileceği yeni finansal araçları hayata geçiriyoruz. Hem faizsiz finans araçları hem de klasik finans araçlarının sayısını artırarak daha fazla talebe cevap vermek için gereken her türlü gayreti gösteriyoruz. Kısa süre içinde İstanbul Finans Merkezi Kanunu'nu çıkaracağız."

      Başbakan Yardımcısı Canikli’den sonra kürsüye T.C Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan davet edildi.

      Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, küresel finans krizi başladığında, bunun Türkiye'yi teğet geçeceğini ifade ettiğini hatırlatarak, "Birileri bu sözümü o zaman kendilerince hafife almıştı. Sonuçta ülkemiz 2009 yılındaki küçülme dışında, bu kriz dönemini rekor büyüme oranlarıyla atlattı." dedi.

      Erdoğan, Sermaye Piyasaları Kongresi'nde yaptığı konuşmada, kongrenin ülke ekonomisi, yatırımcılar ve tüm dünya için hayırlı olmasını diledi. İstanbul'u finans merkezi yapma yönündeki çabalarının, bu kongreyle bir adım daha ileriye gittiğini belirten Erdoğan, küresel bir platforma dönüşeceğini düşündüğü bu kongrenin, gelecek yıllarda daha geniş katılımlarla ve daha etkili tartışma konularıyla devam edeceğini ümit ettiğini söyledi.

      Kongrenin katılımcı dosyasının yüksekliğine değinen Erdoğan, "Ancak bu salon bin kişi alacağı düşüncesiyle 3 bin katılımcı sayısı bu rakama indirildi. Demek ki bundan sonraki toplantı çok daha farklı merkezde, farklı salonda yapılmak suretiyle inşallah katılımı arttırmak, katılımla birlikte düşüncelerini, fikrini ortaya koymak suretiyle neticeyi daha da bereketlendirmek gerekiyor." diye konuştu.

      Küresel finans krizinin, geride kalan 8 yılı aşkın süreye rağmen etkilerini hala sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, krizin yol açtığı olumsuz tabloyu ortadan kaldırmaya yönelik adımların atılması, reformların yapılması konusunda arzu edilen ilerlemenin henüz kaydedilemediğini aktardı.

      Krizin müsebbibi olan ülkelerin, sorunun çözümü konusunda yeteri kadar gayret sarf etmediğini, gereken fedakarlığı yapmadıklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünya ekonomisi bu sebeple hala kriz öncesi büyüme oranlarına ve istikrar ortamına kavuşamadı. Küresel finans krizi başladığında, bu krizin Türkiye'yi teğet geçeceğini ifade etmiştim. Birileri bu sözümü o zaman kendilerince hafife almıştı. Sonuçta ülkemiz 2009 yılındaki küçülme dışında, bu kriz dönemini rekor büyüme oranlarıyla atlattı. 2003-2015 yılları arasındaki ortalama büyüme oranımız yüzde 4,7 olmuştur. Geçtiğimiz üç yılda çok ciddi sıkıntılar yaşamamıza rağmen, büyüme rakamlarımız ortalamanın üzerinde gerçekleşti. Örneğin üst üste iki seçim ve ciddi terör olayları yaşadığımız 2015 yılını, yüzde 4 büyümeyle kapattık. Geçtiğimiz yıl büyümede dünya ortalaması yüzde 3,1'iken, gelişmiş ülkelerin büyüme oranı yüzde 2'dir. Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları da yüzde 2 civarında kalmıştır. Ülkemizin bu yıl da ona benzer bir büyüme oranını yakalayacağına inanıyorum."

      Türkiye için geride kalan yılın en önemli göstergelerinden birinin ihracat olduğuna değinen Erdoğan, ihracatın maalesef yüzde 8,7 gerilediğini ama yine geçen yıl dünya ihracat hacminin yüzde 11 daraldığını anlattı.

      Dolayısıyla Türkiye'nin durumunun dünya genelinden, özellikle de Avrupa'dan çok daha iyi olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Üstelik ülkemiz, diğerlerinden farklı olarak Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkasya, Karadeniz gibi kriz bölgelerinin çok yakınında bulunuyor. Bilhassa komşularımız Suriye ve Irak'taki her gelişme bizi çok yakından etkiliyor." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu derin istikrarsızlık ortamına rağmen, Türkiye'nin hedefleri doğrultusunda ilerlemeyi sürdürmesinin taktire şayan olduğunu kaydetti.

      Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bakıyorsun ABD'ye faiz oranları daha geçen yıla kadar 0,25'ti. Şimdi 0,50 filan. Geliyorsun Avrupa'ya 0,50, 1, 1,50. Japonya eksi, İsrail hakeza oralarda. Bize bakıyorsun, aman yarabbi... 15, 16, 17 buralarda. Bununla yatırımcı bu piyasaya nasıl girsin?" dedi. Sermaye Piyasaları Kongresinde kentsel dönüşüm çalışmalarında hedeflerinin 20 yılda 6,5 milyon konutun yenilenmesi olduğunu anlatan Erdoğan, terör nedeniyle Güneydoğu, Doğu Anadolu bölgelerindeki kentsel dönüşüm çalışmalarının, altyapı, üst yapı olarak hızlanarak devam ettiğini dile getirdi.

      Türkiye'nin yatırımlar bakımından bir başka önemli özelliğinin de dünyadaki en yaygın ve başarılı kamu özel sektör işbirliği projelerine ev sahipliği yapması olduğunu belirten Erdoğan, büyük altyapı yatırımlarının sadece kamu kaynaklarıyla yapılabilmesinin mümkün olmadığını, özellikle finansman konusunda mutlaka özel sektörün devreye sokulması gerektiğini ifade etti.

      ‘Parayı Yastığın Altında Saklamak Bir Gaflet’

      Türkiye'nin bir yandan uluslararası yatırım şirketleri için cazip imkanlar sunarak, diğer yandan kendi bankacılık sistemini güçlendirerek, yatırımların finansmanı konusunda şu ana kadar sıkıntı çekmediğini ancak Türkiye'nin çok büyük hedefleri olduğunu dile getiren Erdoğan, "Büyük düşünmeye mecburuz. Biz küçük düşünemeyiz. İşte bu adım şu anda bunun en önemli göstergesidir. 2023 hedeflerimize ulaşmak için yatırımlarımızı çok daha fazla artırmak, hızlandırmak mecburiyetindeyiz. Bunun için de yerli ve yabancı tüm yatırımcıların finansman kaynaklarına erişimlerini kolaylaştırmak için harekete geçtik." diye konuştu.

      Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti: "Önümüze bariyer oluşturmak istediler. İşte bunu Körfez geçişinde yaptılar. Önce küresel sermaye buraya destek vermedi ve yerli sermaye, hatta yerli finans sektörü de önce girmedi. Önce kamu finans sektörüyle başlandı, daha sonra özel sektör finans olarak buraya katıldı. Aynı durumu havalimanında da yaşadık. Burada bir şeyi açık konuşmam lazım, o da şudur; ben paranın siyasetinde Nurettin kardeşim kadar kabiliyetli değilim. Açık konuşacağım o da şudur; bir defa bu ülkenin değerlerine, bu ülkenin ayağa kalkmasına hep birlikte destek vereceğiz. Çünkü parayı yastığın altında saklamak nasıl bir gafletse, finans sektörünün de parasını kasalarda tutması, hayata, piyasaya sürmemesi o denli gaflettir."

      Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu paranın büyük bir çoğunlukla finans sektörünün kendi öz sermayesi olmadığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öz sermayesi olanlar çok nadir, onlar geçmişte kaldı veya öz sermayesi var, vatandaşın mevduatıyla ne yapıyor? Kendisine güç aktarıyor. Biz de diyoruz ki madem bu gücü bu şekilde elde ettin, şimdi bir de dünya piyasalarına bakacaksın. Dünya piyasalarında finansta faiz oranları nedir Türkiye'de nedir? Başbakan Yardımcımız ifade etti, 15, belki daha da ileri. 16, 17, hatta hatta adeta tefecilerle yarışanları da var kusura bakmasınlar. Biz diyoruz ki burada tefecilerle yarışmak değil, tam aksine 'Ben ülkem için ne yaptım? Bu yıl sonu itibarıyla benim bankam şu kadar para kazandı', diyeceğimize 'Hem kazandım hem de bu ülkenin kalkınmasına şu kadar finans desteği verdim.' diyebiliyor muyuz? Önemli olan bu. Bu çok önemli. Birçok yatırımcımız parayı ucuza mal edemediği için ne yapıyor? Çok ciddi sıkıntılar çekiyor ve onun için de giremiyor. Zaten sözleşme kağıdına baktığı zaman karınca gibi, zavallı sıkışmış, daralmış onu okumaya bile fırsat bulamıyor. Okumuyor, hemen önüne getirildiği zaman imzayı atıyor ve ödemesi gereken faiz neyse ondan sonra bir de onu başlıyor ödemeye.”

      Bu konuda sermaye piyasaları olarak çok ciddi bir adım atılması gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İnşallah şimdi finans merkezi olarak İstanbul'un bu yeni atacağı adımlarla dünya finans merkezleriyle bir yarışın içerisinde olacağını ben inanıyorum. Burada en ufak bir şüphem yok ve bunu örnek hale getirmemiz lazım. Bir diğer adımın da İslami finans noktasında, "Ben faize paramı yatırmam" diyenler için de bir kapı açılması gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Nedir bu? İşte bütün katılım şirketlerinin de bu sektörde yerini alması. Bu da büyük önem arz ediyor. Şu anda varlık fonu bana göre Türkiye'nin çok geç kalmış bir projesidir. Varlık fonuyla beraber tabii ortada oluşacak Asset'ler inanıyorum ki bizim gücümüzü ulusal, uluslararası bütün bu bazda artıracaktır. Bu konuda da hükümetimize ben başarılar diliyorum. Varlık fonunu yönetecek olan arkadaşlarımıza da şimdiden başarılı bir süreç temenni ediyorum."şeklinde konuştu.

      Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, faize dayalı küresel finans sisteminin, sukuk gibi, alt yapı gayrimenkul yatırım ortaklığı gibi insaflı finans araçlarıyla yeni bir yörüngeye oturtulmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.

      Erdoğan, Sermaye Piyasaları Kongresi'ndeki konuşmasında, 2013'te yürürlüğe giren Sermaye Piyasaları Kanunu ile birçok konuda yeni yöntemlerin devreye alındığını söyledi.

      Bankaların yanında hisse senedi, tahvil, bono, sukuk, gayrimenkul yatırım ortaklığı, alt yapı gayrimenkul ortaklığı, gayrimenkul sertifikası gibi çok sayıdaki formülün yatırımcıların hizmetine sunulduğunu ifade eden Erdoğan, "Yatırımcılara çağrımız şudur: Banka kredisi yanında veya onun yerine bu yöntemleri kullanarak, gelin faiz yükünüzü, yani maliyetinizi düşürün. Böylece hem kamunun finansman yükü azalacak, hem de özel sektörün verimliliği artacaktır." diye konuştu.

      Erdoğan, bu yılın ilk 10 ayında Sermaye Piyasası Kurulunun bu tür araçları ihraç eden şirketlere verdiği izin tutarının 300 milyar lirayı bulduğunu anlatarak, şirketlerin, bir kısmını yurt dışında, bir kısmını da yurt içinde sattıkları bu senetlerle kendileri için önemli bir kaynak girişi sağladıklarını kaydetti.

      Çok yakında sermaye piyasası araçlarıyla sağlanan finansmanın banka kredilerinin tutarını aşacağına inandığını ifade eden Erdoğan, Türkiye'deki faizlerin hala çok yüksek olduğunu da belirtti.

      Erdoğan, şunları söyledi: "Faize dayalı küresel finans sisteminin, sukuk gibi, alt yapı gayrimenkul yatırım ortaklığı gibi insaflı finans araçlarıyla yeni bir yörüngeye oturtulmasına ihtiyaç vardır. Faizden para kazanmak yerine gelin, yatırımdan para kazanmak, sadece insaflı değil aynı zamanda sürdürülebilir bir modeldir. Bunun üzerinde duralım. Bu finansman araçlarını ön plana çıkartamayan ülkelerin halen yaşadıkları krizden daha uzun yıllar çıkamayacaklarına inanıyorum. Türkiye diğer tedbirlerle birlikte yatırımcılara güvence sağlayacak hukuki alt yapı kurma konusunda da son 14 yılda ciddi bir atılım yapmıştır. Tüm önemli kanunlar ve alt düzenlemeler yenilenmiş, hedeflerimize uygun yeni kanunlar çıkartılmıştır. Aynı şekilde tasarruflarımızı güçlendirecek önlemler alınmıştır."

      Yılbaşında hayata geçirilecek Türkiye Varlık Fonu'nun önemli bir kaynağa ev sahipliği yapacağını anlatan Erdoğan, yaklaşık 13 milyon kişiyi kapsayan otomatik katılımlı bireysel emeklilik sisteminin de yılda 100 milyar liralık bir kaynak oluşturacağını kaydetti.

      Erdoğan, böylece yatırımlar için gereken uzun vadeli ve düşük maliyetli finansman ihtiyacını karşılayacak imkanlara kavuşulacağını belirterek, kongrede bugün ve yarın yapılacak toplantılarda bu konuların enine boyuna tartışılmasını, kamu ve özel sektör için ufuk açıcı görüşlerin ortaya konulmasını özellikle dilediğini söyledi.

      Sermaye Piyasaları Ödülleri

      Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözlerini Kongrenin başarılı geçmesi temennisinde bulunarak konuşmasını tamamladı. Ardından, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, İstanbul’un dünyanın önemli finans merkezlerinden biri olması vizyonu sebebi ile plaket ve hat sanatının güzel bir örneği takdim edildi. Erdoğan da finans sektöründe ödüle değer bulunan 7 şirketin temsilcilerine plaketlerini verdi.

      Finans Sektöründe Ödüle Layık Görülen 7 Şirket

      • Finans Sektörü En Büyük Yurt İçi Tahvil İhracatçısı İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali,
      • Finans Sektörü En Büyük Yurt Dışı Tahvil İhracatçısı Garanti Bankası Genel Müdürü Ali Fuat Erbil,
      • Reel Sektör En Büyük Yurt Dışı Tahvil İhracatçısı Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç,
      • Reel Sektör En Büyük Yurt İçi Tahvil İhracatçısı Başkent Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Göçmen,
      • En Büyük Sukuk İhracatçısı 1,3 Milyar TL Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan,
      • En Büyük Emeklilik Fonu Kurucusu Aviva SA Genel Müdürü Meral E. Kurdaş,
      • 15 Temmuz sonrası En Büyük Tahvil İhracatçısı Vakıflar Bankası Genel Müdürü Halil Aydoğan

      “Güçlü Sermaye Piyasaları, Güçlü Türkiye’’ ana teması ile düzenlenen Sermaye Piyasaları Kongresi hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.sermayepiyasalari.com web adresini ziyaret edebirsiniz.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Türk Markaları Ortadoğu'ya Çıkarma Yapıyor

      $
      0
      0

      The Global Franchise Market Fuarı, 14-15 Kasım tarihleri arasında, Dubai Fuar ve Kongre Merkezi'nde Türk markaları ile Ortadoğu’lu yatırımcıları buluşturuyor.

      14-15 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek fuar kapsamında, kendi alanında başarılı işlere imza atan Oses Çiğköfte, Dry Clean Express, Bursa Kebap Evi, Biev, Tatlıses Çiğköfte ve Mapro World gibi önemli markalar da fuarda yer alıyor. Ufrad Franchising Derneği, Üye markalarından ve Yönetim Kurulundan oluşan heyet Ortadoğu Pazarını incelemek üzere fuarda önemli çalışmalarda bulunacak.

      Birleşik Arap Emirlikleri’nin önemli şirketlerinden INDEX Holding bünyesindeki Index Fuarcılık tarafından organize edilen ve Türkiye’deki tek yetkilisi Medyafors Fuarcılık A.Ş olan The Global Franchise Market Fuar; Dubai Turizm Ajansı, Dubai Ticaret Odası ve Ortadoğu’nun en büyük franchise danışmanlık firması Francorp tarafından destekleniyor. Fuarda katılımcılar, Franchise Danışmanlık Firmaları, Ticaret Odaları, Katar Kalkınma Bankası yetkilileri ve diğer devlet kuruluşları ile de görüşme olanağına sahip olacaklar. Fuarda, ziyaretçilerin büyük bir bölümü Ticaret odaları üyelerinden ve Francorp’un kayıtlı yatırımcılarından oluşuyor. Sadece Dubai’de değil tüm Ortadoğu’da ziyaretçi çalışması yapılan fuar, Dubai’nin en önemli fuar merkezi Dubai Uluslararası Zirve ve Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Fuar ayrıca, bu yıl 9.’su düzenlenecek olan "Licensing Dubai Fuarı" ile eş zamanlı organize edilecek.

      Eğitim ve network çalışmalarına da önem verilen fuarda sektöre yön verecek konferanslar, Markalar ve Girişimciler için 2 gün boyunca organize edilecek. Franchising alanında farkındalık yaratacak konferanslar; ekonomistler, hukukçular, franchise uzmanları, önemli markaların üst düzey yöneticileri ve üniversite eğitmenleri tarafından verilecek.

      The Global Franchise Market Fuarı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.globalfranchisemarket.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

      Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Savunma Sanayisinde Artık Milli Yazılıma Geçiliyor!

      $
      0
      0

      HAVELSAN Genel Müdürü Ahmet Hamdi Atalay, verilen talimat doğrultusunda savunma sanayisinde milli işletim sistemi PARDUS'a geçişi sağlamak için çalışma başlattıklarını bildirdi. Şirket bünyesinde gerekli hazırlıkları yaptıklarını ifade eden Atalay, gelecek yıldan itibaren diğer kurumlarda yaygınlaştırma faaliyetleri yürüteceklerini belirtti.

      Atalay, yaptığı açıklamada, kritik altyapılarda yazılım yoğun teknoloji çözümleri geliştirmeye çalıştıklarını, böylece dışa bağımlılığı ortadan kaldırmayı ve yerli katma değeri en üst seviyeye çıkarmayı amaçladıklarını söyledi.

      Uygulama alanında pek çok kurumun yazılım ve bilişim ihtiyaçlarını karşıladıklarına işaret eden Atalay, son olarak milli bir işletim sisteminin yaygınlaştırılması konusunda görev üstlendiklerini vurguladı.

      Milli işletim sistemi olan PARDUS'un yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, idame ettirilmesi konusunda TÜBİTAK'la çalışacaklarına değinen Atalay, "Öncelikli olarak Milli Savunma Bakanlığı (MSB), ilgili ve ilişkili kurumları, savunma sektörü ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) öncelikli olarak PARDUS'un yaygınlaştırılması konusunda bir anlaşma imzaladık." diye konuştu.

      Atalay, milli bir işletim sisteminin geçişinin diğer sistemlerin lisans maliyetlerinin çok altında olduğuna dikkati çekerek, "Milli bir işletim sistemimiz varken neden onu kullanmayalım, niye dışarıya bir işletim sistemi için kaynak aktaralım." ifadesini kullandı.

      Atalay, bir diğeri önemli gerekçenin ise güvenlik olduğunu vurguladı. Siber güvenlik, bilgi güvenliği, iletişim güvenliği denilince akıllara mevcut işletim sistemleriyle ilgili soru işaretleri geldiğini, kaygılar oluştuğunu belirten Atalay, şöyle devam etti: "Milli işletim sistemiyle bu kaygıların ortadan kaldırılması ve bir arka kapı kaygısı duyulmaması kritik önemde. Özellikle kritik altyapı ve kurumlarda milli işletim sistemine sahip olmak bütün ülkelerin istediği bir şey. Pek çok ülke de bu konuda çalışmalar yapıyor."

      PARDUS'un geliştirilmesine karar verilmesinin isabetli olduğunu ancak yakın zamana kadar yaygınlaştırılamadığını dile getiren Atalay, TÜBİTAK ile yaptıkları anlaşma doğrultusunda PARDUS'u yaygınlaştıracaklarını, kurulması, işletimi ve kullanımında görev alacak insanların yetiştirilmesine katkı sağlayacaklarını belirtti.

      Dönüşüm sürecinin kurumların durumuna göre farklılık göstereceğine değinen Atalay, şu görüşlere yer verdi:

      "Kurumların mevcut uygulamaları var. O uygulamalar mevcut işletim sistemiyle uyumlu uygulamalar. Onların PARDUS'a uyumlu hale getirilmesi bazen imkansız. Bir uygulama yazılmış böyle bir firma yok. Kurum, o uygulamayı kullanıyor. Onun yenisini yazana kadar o işletim sistemine bağımlılığı devam ediyor. Bazı kurumlarda aynı anda ikisi birden olabilecek. Geleneksel işletim sistemlerinin derinleşmiş köklerini dönüştürmek zor. Ama burada bu işe başlamak önemli."

      Atalay, PARDUS'un uzun süredir MSB'de kullanıldığına işaret ederek, bu süreçte bakanlığın yazılımın yeni halini kullanmasının sağlanacağını bildirdi.

      "Güvenlik Hassasiyeti Kolaylaştırıcı Olacak"

      PARDUS'a geçiş sürecinin nasıl yürütüleceğini TÜBİTAK'tan öğrendiklerini dile getiren Atalay, bir yandan da HAVELSAN bünyesindeki uygulamaların hangilerinin uyumlu olduğu, olmayanların ne kadar sürede uyumlu hale getirilebileceği konusunda envanter çıkartıp dönüşümü gerçekleştireceklerini belirtti.

      Atalay, şunları ifade etti: "Fiili olarak çalışmaları kendimizde başlattık. Yılbaşına kadar kendi içimizde bu çalışmaları tamamlayacağız. Savunma sanayisine bu bildirimi yaptık. Zaten Sayın Milli Savunma Bakanımız Fikri Işık'ın talimatı var. Bize, PARDUS'un savunma sanayisinde, öncelikli olarak MSB, SSM, Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı şirketleri, bakanlığın ilgili ve bağlı kuruluşları ve kuvvet komutanlıklarında yaygınlaştırılması yönünde talimat verildi. İlk adım olarak da TÜBİTAK'la anlaştık ve bu görevi üstlendik.

      İkinci adımda bunun eğitimini alıp kendi içimizde uygulayacağız. Sonra da buradaki tecrübe ve öğrendiklerimizi diğer kurumlara uygulayacağız. Yılbaşına kadar kendi iç eğitimimizi ve yapacaklarımızı tamamlayarak önümüzdeki yıl kurumlara yaygınlaştırma planı ortaya koyabileceğiz. Savunma sanayisinde güvenlik hassasiyetleri önemli olduğu için milli işletim sistemi ihtiyacı hep duyuldu, duyulacak. Bu sektörün böyle bir hassasiyetinin olması da yapacağımız çalışmalarda kolaylaştırıcı bir faktör olacak."

      Atalay, güvenlik konusundaki farkındalık düzeyinin savunma sanayisinde daha yüksek olduğu için buralarda PARDUS yönünden ilerlemeler kaydedildiğini vurguladı. Atalay, yapılacak çalışmalarla mevcut uygulamaların bir düzene sokulacağını, işletim sistemi için sunulan desteğin kurumsal hale getirileceğine işaret etti.

      Atalay, kamu otoritesinin milli işletim sistemini yaygınlaştırma kararlılığının önemine dikkati çekerek, "Bu pazarın diğer oyuncularına, ekosisteme dahil olmak isteyenlere çok önemli bir mesaj... Kendinizi buna hazırlayın, ürünlerinizi buna uygun hale getirin, gelecekte özellikle, öncelikle kamuda ve kamunun kritik altyapılarında milli işletim sistemimiz çalışacak, bugünden ürünlerinizi hazır hale getirin deniliyor. Eğer bir ekosistem oluşmazsa bu sadece TÜBİTAK ve bir firmanın çabalarıyla başarılabilecek bir iş değil." dedi.

      PARDUS'un yaygınlaştırılmasıyla piyasadaki pek çok uygulamanın buna uygun hale getirilmesi gerekeceğine değinen Atalay, milli işletim sistemine uyumlu uygulama sayısının artmasın da bu yaygınlaşma sürecine olumlu katkı yapacağını, üreticilerin bu konuda hassasiyet göstermesini gerektiğini kaydetti.

      TÜBİTAK tarafından ilk versiyonu 2003'te piyasaya sürülen PARDUS, şimdiye kadar 5 ana ve 2 kurumsal sürümüyle kullanıcılarıyla buluştu. TÜBİTAK BİLGEM bünyesinde yürütülen PARDUS Projesi, kamu kurumlarıyla yakın çalışma ortamı oluşturulması amacıyla geçen yıl TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi'ne (ULAKBİM) dahil oldu.

      PARDUS, yüksek performanslı, Türkçe destekli uygulamaların barındığı, sürekli güncellenen, yüksek güvenlik ve düşük maliyetli, işlevsellik ve görselliğin ön planda tutulduğu bir işletim sistemi olarak kullanıcılara sunuluyor.

      PARDUSve HAVELSAN hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.pardus.org.trve www.havelsan.com.tr web adreslerini ziyaret edebilirsiniz.

      AA kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      KOSGEB 50’nin Üzerinde Ülke İle İş Birliği Yapıyor!

      $
      0
      0

      KOSGEB’in dış ülkelerle yaptığı iş birliğine Kazakistan’da dahil oldu. KOSGEB Başkanı Recep Biçer, “50’nin üzerinde ülkelerle iş birliği yapan başkanlığımız, bugüne kadar muadil kurumlarla 65 mutabakat zaptı imzaladı” dedi.

      KOSGEB'in KOBİ’ler alanındaki deneyimlerini diğer ülkeler ile paylaşmak amacıyla gerçekleştirdiği çalışmalara Kazakistan’da katıldı. KOSGEB ile Kazakistan Uluslararası Ticaret Odası (ATAMEKEN) arasında imzalanan mutabakat zaptı kapsamında Kazakistan’dan Yernazar Syzdyk başkanlığındaki 10 kişilik heyete bilgilendirme programı düzenledi.

      KOSGEB Başkanı Recep Biçer, Kazakistan heyetinin KOSGEB’e yaptığı ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, KOSGEB’in yapısı ve misyonu ile uluslararası faaliyetleri hakkında bilgi aktardı.

      KOSGEB’in kardeş ülke Kazakistan ile her türlü iş birliğine hazır olduğunu ve mevcut protokolün eylem planı ile taçlandırılması gerektiğini vurgulayan Recep Biçer, KOSGEB’in 50’den fazla ülke ile işbirliği yaptığını ve bugüne kadar muadil kurumlarla 65 mutabakat zaptı imzalayarak işbirliği faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi. Biçer, KOSGEB’in çalışma ziyaretleri, bilgi paylaşımı, kurumsal kapasitenin artırılması, teknik eğitim desteği ve B2B faaliyetleriyle de ülkeler arasındaki işbirliklerine de katkı sağladığını belirtti.

      Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TİKA, Kredi Garanti Fonu, TÜBİTAK gibi ilgili kurum kuruluşları da ziyaret eden Kazakistan Heyeti, Türk KOBİ’leri ile işbirliğine hazır olduklarını ve KOSGEB’i tanımaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

      KOSGEB'in İş Birliği Yaptığı Ülkelerden Bazıları

      -Kazakistan, Senegal, Somali, Endonezya, Almanya, İran, Kore, Polonya, Güney Afrika, Pakistan, Peru, Kırgızistan, Belarus, Kolombiya, Japonya, Litvanya, Hollanda, Özbekistan, Slovakya.

      KOSGEB hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.kosgeb.gov.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

      Haberimizi KOSGEB desteklerini ve işbirliklerini fırsata dönüştürmek isteyen tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

      Viewing all 7107 articles
      Browse latest View live