Quantcast
Channel: Girişim Haber
Viewing all 7107 articles
Browse latest View live

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi “Cazibe Merkezleri” Projesi İle Kalkınacak!

$
0
0

Hükümet, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin geliştirilmesi için yürüttüğü teşvik hazırlıklarını sürdürüyor. “Cazibe Merkezleri” projesi raftan indiriliyor. Teşvikler daha önce ilan edilmiş politikaları içerecek. Bunlar içinde en çok üzerinde durulan ise fabrika binalarının inşa edilerek girişimcinin kullanımına verilmesi ya da çok avantajlı biçimde kiralanması- satılmasına yönelik uygulama olacak.

Cazibe Merkezleri projesi kapsamında yapılan analizlerde İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinden iller de yer almıştı. Bu proje kapsamındaki Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illeri ise Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa ve Van olarak seçilmişti.

Sanayi de Dahil Oluyor

Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda ilk olarak gündeme gelen ve daha sonra pilot olarak Diyarbakır’da uygulanan proje, turizm ve sosyal içerme (insanların toplumsal katılım kapasitesinin ve sivil toplumun geliştirilmesi için uygulanan sosyal projeler) olarak 12 ilde başlatılmış ancak bölgesel kalkınma planlarının hayata geçirilmesiyle uygulama yavaşlatılmıştı. Temel olarak “büyüme kutupları” olarak adlandırılan yaklaşıma dayalı geliştirilen Cazibe Merkezleri yaklaşımı, bu kez sanayi ve ticareti de kapsayacak şekilde genişletiliyor. Hükümet, tek tek projeleri derleyerek programa dönüştürmeyi planlıyor.

DÜNYA’nın edindiği bilgilere göre, programın hangi illerde ağırlıklı olarak uygulanacağına dair son karar verilmedi. Mevcut illere ilave olarak Kars’ın da programa dahil edilmesi olasılığı üzerinde duruluyor. Program içindeki en önemli yenilik, yasal düzenlemesi yapılan teşvik unsurları olacak.“Anahtar teslimi fabrika” olarak adlandırılan ve Onuncu Kalkınma Programı ile birlikte kamuoyuna duyurulan proje ilk kez bu program çerçevesinde hayata geçirilecek. Seçilecek bazı illerde OSB ya da uygun yerlerde devlet fabrika binaları inşa edecek ve kamunun yoğun olarak alımını yaptığı bazı malların üretimi için girişimcilere ücretsiz ya da uzun vadeli tahsis yapılacak. Ayrıca, belirli sürelerle ve belirli miktarlarda üretilen mallara alım garantisi verilecek.

Tüm Araçlar Kullanılacak

Münhasıran cazibe merkezlerinde büyük ölçekli olarak nitelenebilecek ya da ihracatının da söz konusu olabileceği yatırımları özendirmek için hükümet, nitelikli personelin ücretinin ödenmesi, kredilerin faizlerinin hibe edilmesi, fabrika-arsa tahsisi araçlarının tamamı kullanılacak. DÜNYA’ya bilgi veren kaynaklar, tekstil, plastik ve enerji sektörlerinde bu yönde niyet belirten birkaç firma olduğunu, bunların hayata geçirilmesini istediklerini belirtti.

Doğu'ya Ziyaretler Artacak

Hükümetin açıklayacağı programın duyurulmasına yönelik özel bir iletişim kullanılacak. Başbakan Binali Yıldırım’ın hükümetin önem verdiği Yüksekova Havalimanı açılışından başlayarak bölgeye yönelik ziyaretlerini sıklaştıracağı kaydedildi. İlgili Bakanlar da kamu projelerinin açılış ya da temel atma törenlerine yönelik ziyaretlerini sıklaştıracak. Özel sektör yatırımlarına yönelik törenlere de üst düzey katılımlar yapılacak. Kamu kurum ve kuruluşlarının bölgedeki toplantıları ve etkinlikleri yoğunlaştırılacak, sayıları artırılacak. Program kapsamında, hali hazırda yürürlükte olan çok sayıda altyapı projesi, ekonomiyi geliştirmeye yönelik sulama vb. tarım altyapı yatırımları ile KÖYDES vb. yerel-bölgesel destek programlarının ödenekleri artırılacak, uygun olanlarına bu yıl içinde ek ödenek çıkarılacak.

Yeniden İnşası Hızlandırılıyor

Son dönemde terörizme karşı yürütülen operasyonlar çerçevesinde olumsuz etkilenen il ve ilçelerin şehir altyapı çalışmaları ile konut ve diğer şehircilik yatırımları hızlandırılacak. Bu il ve ilçelerin görsel olarak da öncekine kıyasla daha güzel görünmesi ve bunun da halka gösterilmesine yönelik iletişim kanalları kullanılacak.

Hükümetin, daha önce ilan ettiği cazibe merkezleri projesi tam olarak uygulanamamıştı. Politika metinlerine girdiği 2007 yılından sonra uygulama aşamasına geçişte, bölgedeki siyasal ve güvenlik ortamındaki bozulma, küresel ekonomide yaşanan sıkıntı, politikanın temel parametrelerine yönelik endişeler ve ihracat imkanlarının kısıtlanması üzerine önce turizm ve sosyal içerme projeleriyle başladı ve sanayiticarete yönelik girişimler hayata geçirilemedi.

Teşvik ve bölgesel kalkınmada, kalkınma kutbu ve sektörel destek yaklaşımları bulunuyor. Cazibe merkezi-kalkınma kutbu yaklaşımı, uygulandığı yerlerde insan kapasitesini de geliştirmesi ve göreli olarak gelişmiş kentler üzerindeki göç baskısını azaltması yanında bölgesel iletişim-ulaşım ağının gelişmesini sağlıyor ancak bu yaklaşımla gelişen illerin daha çok ihracat ve diğer gelişmiş illerle iş yapması nedeniyle çevre illerindeki ekonomik aktiviteyi yavaşlattığı da gözleniyor. Uygulamasının da karmaşık ve sonuçlarının kestirilmesinde zorluklar bulunduğu belirtiliyor. Sektörel destekler ise illerin sürdürülebilir gelişmesine ve bölgedeki ekonomik aktiviteyi desteklemesine karşılık, sınırlı bir alanda gelişme sağladığı için ekonomik aktivitenin dar bir alandaki faaliyete bağımlılık yaratması risklerini taşıyor.

Dünya kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Hobilerini Girişime Dönüştürüp Tavuk Çiftliği Kurdular!

$
0
0

Zonguldak'ta bir yıl önce hobi amacıyla 5 tavuk beslemeye başlayan 2 genç girişimci, kısa sürede bin 200 tavuğun bulunduğu ve günlük 800 yumurta aldıkları bir çiftlik oluşturdu.

Alaplı ilçesinde yaşayan Volkan Can Ünal (35) ve Evren Altay (28),  geçen yıl bahçelerinde hobi amacıyla 5 tavuk beslemeye başladı. Bir süre sonra çiftlik kurmaya karar veren 2 arkadaş, yaptıkları  araştırmaların ardından borç aldıkları parayla ilçede atıl durumdaki 500  metrekarelik ahırı kiralayarak onardı. Ahır ve çevresini tavuk çiftliği haline getiren, aldıkları 600 köy  tavuğunun yumurtalarından çıkan civcivlerle kısa sürede bin 200 tavuk sahibi olan  girişimciler, günde 800 yumurta üretmeye başladı. Ünal, yaptığı açıklamada, bir süre işsiz gezdiklerini ve  asgari ücretle çalışmak yerine tarım ve hayvancılık yapmayı düşündüklerini söyledi.

İlk olarak gerek hobi gerekse deneme amaçlı 5 tavuk alarak beslemeye  ve bir süre sonra kurdukları tavuk çiftliğinde köy yumurtası üretimi ve satışı  yapmaya başladıklarını anlatan Ünal, "Bölgemizde köy yumurtası çiftliği  olmadığını düşünerek 5 tavuk ile başladığımız işi büyütmeye karar verdik. Eski  bir ahır kiralayarak kendi imkanlarımızla onardık. Sonra arkadaşlarımızdan borç  alarak yaklaşık 600 tavuk satın aldık ve çiftliğimizi kurduk. Kendi ürettiğimiz  civcivlerden 1 yılda bin 200 tavuğa ulaştık." dedi.

Hayvanları çok sevmeleri kedi, köpek ve arıların da bulunduğu çiftliklerinde tavukların stresten arınmaları için 10 dönümlük doğal bahçe  oluşturduklarını belirten Ünal, şöyle devam etti: "Tavukların kapalı ortamda kalmamaları için 10 dönümlük bir bahçe  oluşturarak doğal beslenmelerini ve gezerek stresten arınmalarını sağlıyoruz.  Gezen tavuk daha çok yumurta üretiyor. 50 tane horozumuz var. Kendi kuluçka  makinelerimizde civciv üretimi yapıyoruz. Birçok farklı cinste tavuk beslediğimiz  çiftliğimizde günde ortalama 800 yumurta üretir hale geldik. Batı Karadeniz  Bölgesi'nde birçok market, otel ve kahvaltı dükkanlarına yumurta veriyoruz."

Ünal, amatör ruhla başladıkları bu işte bu kadar kısa sürede  büyüyebileceklerini hiç tahmin etmediklerini sözlerine ekledi.

Milliyet kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

İSO: "Tüm Reform Paketleri Ekonomiye Işık Tutacak"

$
0
0

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, İstanbul Sanayi Odası Ağustos Ayı Meclis Toplantısına Katıldı. Toplantıda İstanbul ve Türkiye için Neler Yapılabileceği Konuşuldu.İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, “Yeni ekonomi hikayemizde, teknolojinin ağırlığının daha yüksek olduğu bir üretim ve ihracat kompozisyonu oluşturmak zorundayız” dedi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü'nünde katıldığı toplantıda, İstanbul ve Türkiye için Neler Yapılabileceği ile Ar-Ge ve Üretim Reform Paketleri hakkında konuşuldu.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, yeni üretim alanları ve sanayi parselleri oluşturacaklarını belirterek, "Sanayicinin lojistik açıdan uygun yerlerde ve uygun şartlarda sanayi parseli bulmasını sağlayacağız. Sanayi parsellerinin gayrimenkul sektörünün elinde bir yatırım aracı olarak görülmesine son vereceğiz. Sanayi parseli olan üretim yapacak, üretim yapmıyorsa, o parseli elinde tutamayacak." dedi.

Özlü,İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin "Türkiye İçin Ekonomide Yeni Bir Başarı Hikayesi Planlanırken Sanayimizin Geleceği ve Üstleneceği Rol" ana gündemiyle gerçekleşen aylık olağan toplantısında, bugün sanayicilerin de hükümetin de gündeminin ortak olduğunu, bunun da "nitelikli üretim" olduğunu vurgulayan Özlü, otomotiv, makine ve metal gibi klasik diyebilecekleri sektörlerin rekabet gücünü artırmak için yeni teknoloji ve tasarımlar geliştirilmesi, markalar oluşturulması gerektiğini kaydetti.

Özlü, enerji, sağlık, havacılık, uzay, otomotiv, raylı sistemler, bilişim ve savunma gibi öncelikli sektörlerdeki teknoloji-yoğun yatırımları artırmaları gerektiğine işaret ederek, "Bunları yaparken, geleceğe yön verecek sektörlere, yeni sanayi devrimine de şimdiden hazırlıklı olmalıyız." şeklinde konuştu.

Hükümet olarak, özel sektörün atılım yapması ve rekabet gücünü artırması için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarının altını çizen Özlü, "Son iki ay içinde TBMM gündeminde ele aldığımız konulara bakmanız dahi, hükümetimizin bu konudaki kararlılığını görmek için yeterlidir." değerlendirmesinde bulundu.

Özlü, son yıllarda ülkedeki Ar-Ge harcamalarının ciddi şekilde arttığını anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu konuda gerçekten de iyi bir ivme yakaladık. 2014 yılında, tarihimizde ilk defa, Ar-Ge harcamalarının milli gelirimize oranı yüzde 1'i geçti. Bu artışta, özel sektöre verdiğimiz desteklerin önemli bir rolü bulunuyor. Şu anda ülkemizde, bir girişimci adayından tutun da en büyük holdinge kadar, Ar-Ge ve yenilikle ilgili her çalışmaya sağlanan ciddi destekler mevcut. Elbette bu alan çok dinamik bir alan. Bu nedenle, desteklerimizi sürekli güncelliyoruz. Ar-Ge ve yenilik ekosistemini sürekli güçlendiriyoruz. Ar-Ge Reform Paketini bu amaçla hayata geçirdik. Ar-Ge Reform Paketiyle hayata geçen yasal düzenlemelerin ikincil mevzuatını da geçtiğimiz günlerde yayınladık. Bugün sabah gerçekleştirdiğimiz bir organizasyonda, bu paketin ve ilgili yönetmeliklerin neler getirdiğini ilgili taraflarla bir kere daha paylaştık. Bundan sonra da daha nitelikli üretim yapılmasını sağlayacak çalışmalarımız devam edecek. Sınai Mülkiyet Kanun Tasarımız, komisyondan geçti, kanun şu anda bizde. İnşallah ekim veya kasım ayında mecliste yasalaşacak."

Şehir İçinde Kalmış Sanayi Siteleri Daha Uygun Yerlere Taşınacak

Özlü, şu anda Üretim Reform Paketi'nin hazırlık çalışmalarına devam ettiklerini, dün gece taslağı tamamladıklarını ve yakında görüşlere açacaklarını söyledi. Bu paketle üretimin ve üretenin önündeki birçok engeli daha kaldıracaklarını vurgulayan Özlü, bu paket kapsamında yeni üretim alanları ve sanayi parselleri oluşturacaklarını kaydetti.

Özlü, sanayicinin lojistik açıdan uygun yerlerde ve uygun şartlarda sanayi parseli bulmasını sağlayacaklarına işaret ederek, "Sanayi parsellerinin gayrimenkul sektörünün elinde bir yatırım aracı olarak görülmesine son vereceğiz. Sanayi parseli olan üretim yapacak, üretim yapmıyorsa, o parseli elinde tutamayacak." diye konuştu.

Mevcut organize sanayi bölgelerinin ve sanayi sitelerinin niteliğini de artıracaklarını aktaran Özlü, daha nitelikli, verimli ve çevre dostu üretim yapmayı sağlayacak olan Yeni Nesil OSB modellerini hayata geçireceklerini ifade etti. Özlü, özellikle şehir içinde kalmış sanayi sitelerinin daha uygun yerlere taşınmasını sağlamak için adımlar atacaklarının altını çizdi.

"Bir kürdan bile üretiyor olsanız, fabrikanızı robotlarla, sensörlerle, yapay zeka uygulamalarıyla donatacaksınız"
Özlü, yeni dönemde bakanlık olarak en öncelik verecekleri konuların başında dördüncü sanayi devriminin geldiğini söyledi.

İstanbul'daki sanayicilerin Türkiye'ye bu süreçte öncülük etmelerini beklediklerini belirten Özlü, yeni sanayi devrimini geriden takip etmek gibi bir lüksün asla olmadığını kaydetti.

Özlü, yeni sanayi devriminin temel olarak akıllı üretim sistemlerine dayandığını kaydederek, "Bu süreç zincirleme bir şekilde hem üretilen ürünleri hem de o ürünleri üretme biçimimizi değiştirecek." dedi.

Seri üretimin yerini neredeyse tamamen kişiselleştirilmiş bir üretim anlayışına terk edeceğini vurgulayan Özlü, bu süreçte bazı yeni sektör ve teknolojilerin öne çıkacağını, özellikle yapay zeka, bulut bilişim, büyük veri, otomasyon, robotik teknolojiler, nesnelerin interneti, 3-D yazıcılar ve sensörlerin öne çıkan yeni teknoloji alanları olacağını vurguladı.

Bakan Özlü, bu yeni teknolojilerden bütün sektörlerin hep birlikte etkileneceğini belirterek, "Yakın bir gelecekte, ürettiğiniz gömleğin de internete bağlanabilmesi, kullanıcının giyim tercihiyle ilgili bilgileri belirli data merkezleriyle paylaşabilmesi gerekecek." diye konuştu.

"Öyle bir dönem yaklaşıyor ki, ne üretirseniz üretin onu akıllı fabrikalarda üreteceksiniz." diyen Özlü, şunları da söyledi:
"Bir kürdan bile üretiyor olsanız, fabrikanızı robotlarla, sensörlerle, yapay zeka uygulamalarıyla donatacaksınız. Firmalarımızı ve insan kaynağımızı, işte bu yeni sürece şimdiden hazırlamamız önem taşıyor. Bu işin bizim için iki önemli ayağı bulunuyor. Birincisi bu yeni nesil teknolojilerin üretimidir. İkincisi ise, bu teknolojilerin yerli sanayimizde etkin şekilde kullanılmasıdır. Üretim yapan herkes, yakın gelecekte, fabrikasında 3-D yazıcıları kullanacak. Bu teknolojiyi kullanmadan üretim yapanlar, fiyatta veya kalitede, dünya ile rekabet edemez hale gelecek. Sanayicilerimizin öyle veya böyle kullanmak zorunda kalacakları bu yazıcıları, Türkiye'de milli imkanlarla üretmemiz çok büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, diğer sektörlerde yerli üretim yapsak bile, yerlilik oranımız yine çok düşük kalacak. Hatta belki de birçok sektörden çıkmak zorunda kalacağız. Emek yoğun sektörlerde dahi, gelişmiş ülkelerle rekabet edemez hale geleceğiz. Hep birlikte, bunun önüne geçmek durumundayız."

Dördüncü Sanayi Devrimiyle İlgili Özel Bir Çalışma Grubu Oluşturduk

Özlü, yarının ihtiyaçlarına şimdiden çözüm üretmek için çalışmalarına başladıklarını aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bakanlığımızda, dördüncü sanayi devrimiyle ilgili özel bir çalışma grubu oluşturduk. Bu çalışmalar sonucunda ortaya bir yol haritası çıkaracağız. Bu yol haritası biraz daha olgunlaşınca, sonuçlarını sizlerle de paylaşacağız. Hep birlikte, bu çalışmaya son halini verip, gerekli adımları süratle atacağız."

İSO Meclisi’nin ağustos  toplantısının açılışında konuşan Bahçıvan, düşük katma değerli geleneksel üretim yapısıyla küresel rekabette yer almanın mümkün olmadığına değinerek, “Ar-Ge, inovasyon, ürün geliştirme, tasarım ve tüm üretim süreçlerinde teknoloji içeriğinin yükseltilmesi, en çok odaklanmamız gereken konular olmalı. Yüksek teknolojili sanayi ürünlerinin ihracattaki payını, bugünkü bulunduğu yüzde 4 seviyesinden çok daha yükseğe çıkartmamız gerekiyor” ifadesini kullandı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Ar-Ge ve Üretim Reform Paketleri’ne değinen Bahçıvan, şunları söyledi:

“Ar-Ge merkezi teşvik sınırlamaları oluşturacakları nitelik ve değer bazında da değerlendirilmeli. Üretim Reform Paketi de yeni ekonomi hikayemize ışık tutacak... Yıl sonuna kadar 8 OSB’nin açılacak olması, sanayimizin dönüşümüne de büyük katkı yapacak. Yeni nesil OSB’lerin altyapısı, lojistik olanakları, arıtma ve geri çevrim tesisleriyle enerji olanakları kamu tarafından karşılanmalı. OSB’lerde teknoloji geliştirme ve mükemmeliyet merkezleri, eğitim kurumları, laboratuvarlar yer almalı, üniversite-sanayi işbirliği sağlanmalı.”

Derleme haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ'nin Kurulması Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Onayından Geçti!

$
0
0

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 6741 Sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi'nin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu onaylayarak, yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdiği bildirildi.

Kanuna göre Başbakanlığa bağlı, ana faaliyet konusu fonların kurulması ve yönetimi olan, sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi kurulacak. Şirket, bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihte ticaret siciline resen tescil olunacak.

Şirket, stratejik yatırım planında belirtilen hedeflerle likidite, yatırım, risk ve getiri tercihlerini dikkate alarak, yerli ve yabancı şirketlerin paylarının, Türkiye ve yurt dışında kurulan ihraççılara ait payların ve borçlanma araçlarının, kıymetli madenler ve emtiaya dayalı olarak ihraç edilen sermaye piyasası araçlarının fon katılma paylarının türev araçlarının, kira sertifikalarının, gayrimenkul sertifikalarının, özel tasarlanmış yabancı yatırım araçlarının ve diğer araçların alım satımını Türkiye Varlık Fonu adına gerçekleştirecek.

Kuruluş Sermayesi 50 Milyon Lira

Şirketin 50 milyon lira olan kuruluş sermayesi, Özelleştirme Fonu'ndan karşılanacak. Tamamı ödenmiş olan bu sermayeyi temsil eden paylar Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ait olacak ve şirketin hisse senetleri nama yazılı olacak.

Şirketin en az 5 kişiden oluşan yönetim kurulu, başkan ve üyeleri ile genel müdürü başbakan tarafından atanacak.

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile bağlı şirket veya iştirakleri ile fon ve bünyesinde kurulacak alt fonları kapsayan 3 yıllık stratejik yatırım planı yönetim kurulu tarafından hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunun onayı ile yürürlüğe girecek.

Türkiye Varlık Fonu'nun kaynakları, Özelleştirme Yüksek Kuruluncaözelleştirme kapsam ve programında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonu'ndan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından oluşacak. Gerçekleştirilen faaliyetler neticesinde elde edilen, tescile tabi olabilen diğer her türlü değer, ilgili siciline veya kütüğüne Türkiye Varlık Fonu adına tescil edilecek.

Bağımsız Denetçiler Denetleyecek

Şirket ve şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve kurulacak alt fonlar bağımsız denetime tabi olacak ve şirket, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uyacak.

Türkiye Varlık Fonu'nun mal varlığı güvence altına alınacak, Türkiye Varlık Fonu'nun mal varlığı, şirketin mal varlığından ayrılacak. Buna göre, Türkiye Varlık Fonu'nun mal varlığı ile şirkete yönetilmek üzere devredilen varlık ve haklar, şirketin mal varlığından ayrı olacak.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Merakla Beklenen G-20 Zirvesi Çin'de Gerçekleştirildi! Peki Neler Konuşuldu?

$
0
0

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, G20 Zirvesi'ne katılmak üzere Hangzhou'da bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ve birçok bugün bir araya geldi. Zirveye; Hükümet Başkanları Zirvesi'ne üye ülkeler ile davetli ülkelerin devlet ve hükümet başkanları ve uluslararası örgütlerin yöneticilerininde içerisinde bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.

Xi Jinping, Türkiye'nin geçen yıl G20 Antalya Zirvesi'ni başarıyla düzenlediğini hatırlattı ve Hangzhou Zirvesi'nin hazırlıkları için Türk tarafının Çin'le yoğun temaslarda bulunduğunu belirtti. İki tarafın ortak çabalarıyla Erdoğan'la daha önce vardığı fikir birliklerinin hayata geçirildiğini dile getiren Xi Jinping, Çin-Türkiye diplomatik ilişkilerinin kurulmasının 45. yıldönümü münasebetiyle ikili stratejik ortaklık ilişkilerinin daha ileri seviyeye taşınması için çaba göstereceklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Çin'le yatırım, enerji, uzay teknolojisi, tarım, turizm ve terörle mücadele gibi alanlarda işbirliğini derinleştirmenin yanı sıra, altyapı tesisleri inşası ve üçüncü piyasalarda ortaklık konusunda da işbirliği yapmak istediklerini söyledi.

İki lider, görüşmenin ardından enerji, gıda ürünlerinde kontrol ve karantina gibi alanlarda çeşitli işbirliği anlaşmalarının imzalanmasına tanıklık etti.

Bakan Şimşek: Çin Türkiye’yi Yatırım Üssü Olarak Kullanmalı

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine çok büyük önem verdiğini belirterek, “Türkiye aslında, bu büyük projenin, eski İpek Yolu'nun canlandırılmasına yönelik kendi üzerine düşeni yapmaya başladı. Dolayısıyla Orta Koridor dediğimiz bu koridor, aslında neredeyse hazır noktaya gelecek. Bunun için Çin ile biz tabii ticarette büyük açık veriyoruz. Bunu telafi edecek önemli hususlardan bir tanesi Çin'in Türkiye'yi bir yatırım üssü olarak kullanması” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte G20 Liderleri Zirvesi’ne katılmak için Hangzhou’da bulunan Mehmet Şimşek, Çin Uluslararası Radyosu’nun (CRI)sorularını yanıtlarken  “Asya Altyapı Yatırım Bankası'nın AAYB'nin varlığı, aslında bizim bu vizyonumuzla da örtüşüyor ve İpek Yolu'nun canlandırılması vizyonuyla da örtüşüyor. Bu nedenle dikkat ederseniz, Çin ile birçok konuda hemfikiriz, aslında aynı vizyonu paylaşıyoruz” diye konuştu..

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Çin Uluslararası Radyosu’nun (CRI)sorularına şu yanıtları verdi.

-Uluslararası örgütlerin verilerine göre, Çin G20'nin kapsamlı büyüme stratejisine en çok katkı yapan ülkelerden biri. Dolayısıyla Çin'in dünya ekonomisinin canlanmasına katkılarını ve G20 çerçevesinde oynadığı rolü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle ben Çin'i G20 dönem başkanlığı, bu kadar başarılı bir organizasyon için, mükemmel evsahipliği için tebrik etmek istiyorum. Dünya ekonomisi, küresel krizin üzerinden sekiz yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen, eski seviyelerine gelemedi, toparlanma oldukça zayıf. Küresel büyüme oldukça düşük. Ve dünya ekonomisine baktığımız zaman, nadir parlak, güçlü noktalardan bir tanesi Çin. Yani dünya ekonomisinde şu anda büyümeye en fazla katkı veren, dünya ekonomisinde lokomotif görevini, sürükleyici görevini gören şu anda Çin var büyük ölçekte. Onun için, bu anlamda hakikaten Çin'in bu başarısı olmasaydı, dünya ekonomisi çok daha zor bir dönemden geçiyor olacaktı. Çin'in özellikle altyapıya yoğunlaşması, özellikle inovasyon konusunu ön plana çıkartması, çünkü dünya ekonomisindeki en büyük sorunlardan bir tanesi de verimlilik düşüyor. Verimliliğin tekrar artırılması için yatırıma ihtiyaç var ve inovasyona ihtiyaç var. İki çok önemli bileşen. Dolayısıyla kapsayıcı büyüme, aslında hatırlarsanız, Türkiye'nin dönem başkanlığında ortaya koyulan konseptlerden bir tanesiydi. Yani, reformların uygulanması, yatırımların hızlandırılması ve büyümenin kapsayıcılık niteliğinin artırılması, bizim üç temamızdı. Tabii ki Çin'in dönem başkanlığında bu temaların önemli bir kısmı güçlendirilerek devam ettirildi. Bu çok önemli. Onun için Çin çok büyük bir başarı hikâyesi ve bu çerçevede hakikaten önemli katkıda bulunuyor ve bir anlamda dünya ekonomisinin daha da toparlanması, Çin'in dönem başkanlığında Hangzhou Eylem Planı'nın uygulanmasıyla inşallah yeniden bir toparlanma sürecine geçecek.

- G20 Hangzhou Zirvesi, dünya ekonomisinin toparlanması ve Türk ekonomisi için ne gibi bir anlam taşıyor?

Tabii burada bütün politika araçlarının, bütün politikaların aynı anda devreye konulması hususu çok vurgulanıyor. Bu çok önemli. Yani para politikası, zaten küresel krizden bu yana en genişleyici bir durumda. Maliye politikasının alanı ülkeden ülkeye değişiyor. İmkânı olanlar, daha çok kamu yatırımlarıyla ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Esas üzerinde durulması gereken husus, Çin dönem başkanlığında yapısal reformların uygulanmasının hızlandırılması. Bunun için bir ilkeler seti oluşturuldu, ondan sonra da ilerlemeyi, yani performansı ölçmek için birtakım endeksler oluşturuldu. Bu önemli. G20, bir anlamda informal bir platform. Yani istişari bir yapı. Fakat G20 düzeyinde alınan kararlar, uygulamaya konulan kararlar, tabii ki çok önemli. Şu nedenle, ülkeler eğer iyi bir yapıyla takip edilirse, kim ne sözü verdi, ne kadar performans ortaya koydu, bu İngilizcesiyle "peer pressure" dediğimiz, yani rakiplerin, 20 tane ülke var diyelim, bu 20 ülkenin performansını ortaya koyduğunuz zaman, hiç kimse kötü performans göstermek istemez. Şimdi ilk defa Çin'in dönem başkanlığında bu reformların uygulanmasına ilişkin bir takip sistemi, izleme sistemi ve performansı ölçme noktasında bir çerçeve çiziliyor. Bunu önemsiyoruz biz. Türkiye açısından da bu önemli. Çünkü Türkiye'nin de en önemli gündemi yapısal reformlardır. Türkiye, yapısal reformlarla büyümeyi tekrar daha yüksek bir patikaya oturtabilir. Küresel kriz sonrası döneme bakarsanız, yani 2010-2015 dönemine bakarsanız, Türkiye ortalama yüzde 5,2 büyüdü, ki bizim Ortadoğu coğrafyasındaki bütün sıkıntılara rağmen, içerideki bir sürü seçime rağmen. Yani Türkiye'deki birçok seçime, siyasi anlamdaki bazı iniş çıkışlara rağmen, Türkiye OECD ülkeleri arasında bu dönemde yüzde 5,2 ile en yüksek büyümeyi sağlamış ülkedir. Fakat bu büyümeyi sürdürebilmek için, daha yüksek bir patikada devam ettirebilmek için, yani dengeli, yüksek, sürdürülebilir büyüme için bizim de daha çok yapısal reforma ihtiyacımız var. İşte bu anlamda G20 çerçevesinde yapısal reformların uygulanmasına yönelik bu yeni plan, Türkiye'yi de olumlu etkileyecektir.

- G20 üyeleri dünya ekonomisi için yeni bir yol arıyor. Çin tarafından 2013'te öne sürülen Bir Kuşak-Bir Yol projesini sürdürülebilir kalkınma için bir çıkış noktası olarak görüyor musunuz? Ve bu kapsamda Türkiye'nin katkısı ne olacaktır?

Biz bu projeyi çok güçlü bir şekilde destekliyoruz. Çünkü Türkçede bir söz vardır: "Yol medeniyettir." Yani kalkınma, gelişme yolla birlikte başlar. Şimdi özellikle altyapının geliştirilmesi, mesafeleri kısaltmakla birlikte, insanları da iletişim anlamında, etkileşim anlamında yakınlaştırıyor. Dolayısıyla bizim tabirimizle eski İpek Yolu'nun yeniden canlandırılması, Türkiye'nin büyük önem atfettiği, 2015 yılında Türkiye'nin dönem başkanlığında Çin ile yaptığımız anlaşmalardan bir tanesi bu biliyorsunuz. Türkiye, aslında bu noktada Avrupa-Asya bağlantısında da çok kilit bir noktada. Dikkat ederseniz, biz ilk defa Boğaz'ın iki yakasını demiryoluyla, Marmaray'la birleştirdik. Şimdi üçüncü kez karayolu köprüsüyle, aslında orada demiryolu da var, yine birleştirdik. Şimdi biz Çin ile birlikte, Edirne'den, ki Türkiye'nin Avrupa kapısı, Kars'a kadar, ki Türkiye'nin Gürcistan'a açılan, yani Asya'ya açılan, o arada bu uzun mesafede hızlı demiryolu projesinin inşası var. Çin'in ciddi ilgisi var ve birlikte çalışacağımız mega projelerden bir tanesi bu. Mesela sabahleyin Sayın Cumhurbaşkanımız ile Çin Devlet Başkanı bir araya geldiler. Biz heyetler arası görüşmelerde bulunduk. Önemli başlıklardan bir tanesi de bu proje. Şimdi burada önemli olan, Avrupa ile Londra, biliyorsunuz bir tünelle Eurotunnel ile bağlanmış durumda. İstanbul'un Avrupa yakası ile Asya yakası da Marmaray ve köprülerle bağlanmış durumda. Yakında yeni tüneller devreye girecek. Yani yavaş yavaş Türkiye aslında, bu büyük projenin, eski İpek Yolu'nun canlandırılmasına yönelik kendi üzerine düşeni yapmaya başladı. Dolayısıyla Orta Koridor dediğimiz bu koridor, aslında neredeyse hazır noktaya gelecek. Bunun için Çin ile biz tabii ticarette büyük açık veriyoruz. Bunu telafi edecek önemli hususlardan bir tanesi Çin'in Türkiye'yi bir yatırım üssü olarak kullanması. Yani Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika ve hatta Avrupa'ya yönelik olarak... Çünkü Türkiye, AB'nin Gümrük Birliği'ne sahip. Aslında Çin imalatçılarının, Çin sanayi firmalarının, ticaret firmalarının Türkiye'yi bir üretim üssü, bir faaliyet üssü olarak görmesi hem Çin ile Türkiye ilişkilerini daha da güçlendirecek, hem de aslında cidden de aramızdaki ticareti ve yatırımları güçlü bir şekilde artıracak ve iki ülkenin menfaatine olan bir yaklaşım... Bunu mümkün kılmak için de bu bahsettiğimiz proje çerçevesinde, Türkiye üzerine düşen altyapı yatırımlarını yapmaya devam edecek.

- Siz de sıklıkla altyapı konusuna değindiniz. Türkiye, Çin öncülüğünde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası'nın (AAYB) kurucu üyeleri arasında yer alıyor. AAYB, bölgesel ekonomik işbirliği ve dünya ekonomisi için ne gibi bir anlam taşıyor? Çin'in bu bankanın kuruluşundaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben, tekrar Çin'i tebrik etmek istiyorum. Çünkü dünyada hiçbir alanda rekabet yoksa, verimlilik ve inovasyon olmuyor. Onun için bölgesel kalkınma bankaları anlamında da ne kadar çok çeşitlilik ve rekabet olursa, dünya ekonomisi için o kadar iyidir. Bu liderliği gösterdiği için ben tebrik ediyorum. İkincisi, Türkiye olarak biz başından itibaren ilgi duyduk, önemli hissedarlardan bir tanesi olduk. Bence bu finansmanın olması, yani AAYB, hem İpek Yolu bağlamında, hem de diğer çok taraflı bölgesel projelerin hayata geçmesi anlamında kritik bir öneme sahip. Bunun için biz doğrusu bu yeni yapıdan dolayı heyecanlıyız. Ümit ediyoruz ki hızlı bir şekilde, daha güçlü kaynaklarla bu bölgesel, küresel yatırımlara destek vermeye başlar. Bizim ülke olarak üç tane temel önceliğimiz var. Bunlardan bir tanesi, tabii ki insan kaynaklarının kalitesinin artırılması, yani eğitim; beşeri sermayenin kalitesinin artırılması. Diğeri Ar-Ge, yani özellikle katma değer zincirinde yukarı çıkmak için, teknoloji ve bilgi yoğun ürünler üretmek için Ar-Ge... Ama üçüncü en önemli önceliğimiz de altyapıdır. Altyapı, kalkınmanın en önemli bileşeni, verimliliği de artıran bileşenidir. O nedenle AAYB'nin varlığı, aslında bizim bu vizyonumuzla da örtüşüyor ve İpek Yolu'nun canlandırılması vizyonuyla da örtüşüyor. Bu nedenle dikkat ederseniz, Çin ile birçok konuda hemfikiriz, aslında aynı vizyonu paylaşıyoruz.

- 2016 G20 Zirvesi'nin ana teması, inovasyon, dinamizm, etkileşim ve kapsayıcılığa dayalı dünya ekonomisinin yaratılması. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce yapısal reform konusunda Çin'in deneyimleri diğer ülkelere yardımcı olabilir mi?

Kesinlikle bizim birbirimizden öğreneceğimiz, yani başarı hikâyelerinin ilham kaynağı olacağı bir dönemde yaşıyoruz. Bakın, bütün bu küresel ekonomideki çalkantılara rağmen, Çin bu süreci iyi yönetti. Şimdi, dengeli, sürdürülebilir, yüksek büyümeyi devam ettirebilmek için de özellikle inovasyon konusu ön planda. Kapsayıcılık da çok önemlidir. Dünyada gelir dağılımının çok adaletsiz olması, birçok kesimin bu gelişmeden hak ettiği payı alamaması, aslında dünya ekonomisinin bugün düşük büyüme tuzağında olmasının sebeplerinden bir tanesidir. Dolayısıyla Çin'in aslında geçen sene Türkiye ile birlikte kapsayıcılık hususuna vurgu yapması, yani gelişmekte olan ülkeler, az gelişmiş ülkeler ve gelişmiş ülkeler arasında yakın diyalog... Kadınların iş hayatına, iş gücüne güçlü katılımı... Genç işsizliğiyle mücadele... Mesela KOBİ düzeyindeki firmaların finansmana erişimi... Tüm bunlar, kapsayıcılık anlamında önemli alanlardır. Ve aslında, bunlar dengeli sürdürülebilir büyümenin de çok önemli bileşenleridir. Dünya, bu küresel kriz sonrası dönemde maalesef büyümede sıkıntı yaşarken, gelir dağılımında da daha büyük eşitsizliklerle karşı karşıya kaldı. Bu, sürdürülebilir bir yapı değildir. Bu, bakın korumacılığı gündeme getiriyor. Bu, dünyanın bazı bölgelerinde aşırı sağ, aşırı sol, popülist siyasi hareketleri güçlendiriyor. Şu anda Avrupa'da bu sıkıntıları yaşıyoruz biz. Dolayısıyla Çin'in yaklaşımı, aslında dünya barışına da dünya refahına da katkıda bulunabilecek bir çerçevedir. Biz, güçlü bir şekilde Çin'in G20 gündemini, G20 vizyonunu destekliyoruz.

- Küresel ekonominin idaresinde Çin ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin rollerinin artırılması açısından G20 Zirvesi'nin geçen sene Türkiye'de, bu sene de Çin'de yapılmasının getirileri ne olacaktır?

Dünyada tabii ki geçmişte kurgulanmış bir finansal mimari var, bir küresel sistem var. Ama son dönemlere baktığımız zaman, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler giderek dünya ekonomisinin ağırlığının buralara doğru kaydığı bir dönem yaşadık. Fakat, ilginç bir şey, söz hakkı ve temsil anlamında, gelişmekte olan ülkelerin bu ağırlıklarını yansıtacak bir mimari henüz eksik. IMF kota reformu önemli bir adımdı. Devamının gelmesi lazım. Neden? Çünkü ekonomideki bu yeni ağırlıkları yansıtacak şekilde temsil hakkı lazım, söz hakkı lazım. Dünyanın büyüme yükünü eğer Çin taşıyacaksa, Türkiye gibi, Rusya gibi, Hindistan gibi ülkeler daha güçlü bir rol oynayacaksa, bu ülkelerin global mimaride, global kurumlarda daha fazla temsil hakkına, daha fazla söz hakkına sahip olması gerekir. Bu doğal bir şey. Fakat tabii eski dünya direniyor. Direnmeye de devam edecek. Fakat G20 düzeyindeki bu tartışmaları önemli buluyorum. Zamanla bu direncin kırılacağını ve gerçekten de daha adaletli bir küresel modelin ekonomik anlamda da uygulamaya koyulabileceğine inanıyorum.

- CRI Türkçe'nin Türkiye'yi tanıtmak amacıyla açtığı WeChat hesabı Çinli izleyicilerden büyük ilgi görüyor. Son olarak, Çinliler için, bilhassa da Türkiye'ye hiç gitmemiş Çin vatandaşları için mesaj gönderebilir misiniz?

- Teşekkür ediyorum. Buradan bütün Çinli dostlarımıza "Ni Hao" diyorum. Türkiye, yılda 40 milyonun üzerinde turist çekerek, dünyada turizmde en büyük altıncı destinasyon. Tabii Çin'den gelen turist sayısı oldukça düşük. Türkiye, aslında Anadolu anlamında, inanılmaz bir kültürel miras üzerine oturuyor. Dünyanın en güzel kumu da denizi de güneşi de Ege'de ve Akdeniz sahillerinde... Bizim misafirperverliğimiz de Çin gibi meşhurdur. Mutfağımız da ayrıca fena değildir. Çin ile Türkiye gerçekten iki dost ülkedir. İlişkilerimiz de hızla gelişiyor. Birçok alanda da işbirliğimiz çok güçlü. Önümüzdeki dönemde inşallah inanıyorum ki Çin'den dünyaya giden 120 milyon turistten daha fazlası Türkiye'ye doğru da gelmeye başlar, çünkü gerçekten Türkiye'de de gerek tarih, gerek kültür ve gerekse genel anlamda keşfedilecek çok şey vardır. Türkiye, hem iş dünyasına açık hem de Çinli dostlarımıza misafirpervelik için de açık bir ülkedir. Kendilerini bekliyoruz. Çok teşekkür ediyorum.

B20 Zirvesi’nde Dünya İçin Umut Verici Sonuçlar

G20 Hangzhou Zirvesi kapsamında düzenlenen B20 Zirvesi, elde edilen birçok uzlaşı ve önemli neticeyle dün sona erdi. İki gün süren toplantılarda, iş çevresinden bin 100'den fazla lider ve yetkili dünya ekonomisinin karşılaştığı zorlukları ele aldı.

Zirve’de yayımlanan “2016 B20 Politika Tavsiye Raporu”nda finans, ticaret, yatırım, altyapı, KOBİ'lerin gelişmesi, istihdam ve yolsuzlukla mücadele gibi konulara dair 20 önemli tavsiye ve 76 somut tedbir yer aldı.

Girişimciliği ve inovasyonu teşvik edecek, yeşil finans ve yatırım piyasasını geliştirecek Elektronik Dünya Ticaret Platformu inisiyatifi ve SMART inovasyon inisiyatifi gibi öneriler de ilk kez rapora girdi. 2016 B20 Çin Başkanı Jiang Zengwei, zirveden verimli sonuçların çıktığını söyledi.

B20 Zirvesi'nde hazır bulunan temsilciler, uluslararası finans piyasalarında risklerin mevcut olduğu dönemde, küresel ekonominin büyüme modelinin yenilenmesi, ticarette korumacılığa karşı çıkılması, KOBİ'lerin gelişmesi ve küresel ekonominin sağlıklı gelişmesi gerektiği konusunda mutabık kaldı. 2017'de yapılması planlanan B20 Zirvesi'ne Almanya ev sahipliği yapacak.

Xi Jinping’ten BRICS İçin 4 Kritik Öneri

Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı BRICS liderleri gayrıresmi görüşmesinde işbirliğinin derinleştirilmesi amacıyla 4 önemli öneride bulundu.

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping beş ülkenin liderleriyle HangZhou’da bir araya geldi. Hindistan Başbakanı Nerandra Modi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma ve Brezilya Devlet Başkanı Michel Temer görüşmede hazır bulundu. Görüşmeye, BRICS dönem başkanlığını yürüten Hindistan Başbakanı Modi başkanlık etti.

Xi, görüşmede yaptığı konuşmada, günümüzde BRICS ülkelerinin bulunduğu küresel ortamın genel olarak istikrarlı olduğunu, ancak belli dalgalanmaların da ortaya çıktığını kaydetti. Xi, yeni şartlar altında karşılaşılan sorunlar ve meydan okumaların çözülmesi, dayanışmanın güçlendirilmesi, güven ve işbirliğinin derinleştirilmesi halinde BRICS ülkelerinin işbirliğinde yeni aşamalar katedeceklerini belirtti.

Xi, BRICS kapsamında işbirliğinin derinleştirilmesi için 4 öneride bulundu:

  • Büyüme tarzında inovasyon;
  • Küresel yönetişimin mükemmelleştirilmesi;
  • Uluslararası adaletin korunması, barışçı ve istikrarlı bir kalkınma ortamı tesis edilmesi;
  • Uluslararası kalkınmada işbirliğinin geliştirilmesi, sürdürülebilir kalkınma yolunun devam ettirilmesi.

Görüşmeye katılan liderler, BRICS ülkelerinin ekonomik büyümesi için elverişli bir perspektif ve dinamizm bulunduğu, bu ülkelerin küresel ekonomik büyümede halen motor rolü oynadığı görüşündeler.

Liderler, BRICS ülkelerinin dışa açıklık, dayanışma, eşitlik, karşılıklı anlayış, kapsayıcılık ve karşılıklı yarara dayalı işbirliği ilkeleri doğrultusunda, stratejik ortaklık ilişkilerini güçlendirerek, uluslararası hukuk temelinde eşitlik ve adalete dayalı uluslararası düzen oluşturmaları gerektiğinde de hemfikir.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

KOBİ’ler, Endüstri 4.0’ın En Önemli Aktörü Olacak!

$
0
0

İnovasyon ve endüstriyel tasarım çözümleri şirketlerinden Alfanorm’un Başkanı, İnovasyon Düşünürü ve Tasarım Mimarı Ateş Öztan, Türkiye’nin Endüstri 4.0’a KOBİ’leri dahil ederek başlaması gerektiğini belirtti.

Endüstri 4.0 stratejisinin günümüz gelişmiş ekonomilerinin kendi aralarında sürdürmekte oldukları rekabete, gelişmekte olan ülkelerin de katılabileceğinin ortaya konması açısından, Türkiye’nin KOBİ’lerle fark yaratabileceğini ve böylece Endüstri 4.0’ın imalat sektöründe yükselen yeni ülkelere ve ekonomilerine önemli bir umut olacağını ifade etti.

KOBİ’lerin Endüstri 4.0’ın en önemli aktörü olması gerektiğinin altını çizen Öztan, Endüstri 4.0’a hazırlık sürecinde yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

1. Platformlar ve çalışma grupları kurulmalı

Endüstri 4.0 uygulamaları üzerine çalışan ve kar amacı gütmeyen bir konsorsiyum oluşturmalıdır. Ayrıca KOBİ’ler, tedarikçiler, teknoloji ve tasarım şirketleri, üniversiteler, devlet kurumları ve laboratuvarlardan oluşacak çalışma grupları, Endüstri 4.0 için gerekli olan çalışmaları bünyesinde gerçekleştirmelidir.

2. Odak sektörler belirlenmeli

Türkiye’nin 4.0 uygulamalarında öne çıkabilmesi için öncelikle odak sektörlerini tespit etmesi gerekiyor. Odak sektörlerin tespiti ve kamu tarafından teşvik ve koordinasyon sistemlerinin oluşturulmasıyla, ülke sanayinin dünya ile rekabet edebilirliği artırılabilecektir.

3. KOBİ’ler Ar-Ge çalışmalarına dahil edilmeli

Günümüzde pek çok KOBİ, sadece günün trendine uymak için Ar-Ge departmanlarını oluşturuyor ve 1-2 çalışanla Ar-Ge çalışması yaptığını düşünüyor. Bu yaklaşım sonuç vermemektedir. Endüstri 4.0’a hazırlanmak için, KOBİ’lerin start-up şirketleriyle çözüm ortağı olabilecekleri ortamlar yaratılmalıdır.

4. KOBİ’lere tasarım hizmetlerine ulaşım ve dahil olma ortamı yaratılmalı

KOBİ’ler ancak tasarım ekosistemine dahil olabilirlerse, özgün ve dolayısıyla katma değeri yüksek bir sisteme ürün üretebilir ve rekabetçi olabilirler. Burada da çözüm ortaklığı yöntemi teşvik edilmelidir.

5. Bilişim teknolojileri yakından takip edilmeli

Endüstri 4.0, geleneksel sanayiyi bilgisayarlaşma yönünde teşvik etme ve yüksek teknolojiyle donatma projesidir. Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler KOBİ’lerin de bu sistemlere ulaşımına imkan verecektir. KOBİ’lerin gelişmeleri takip etmeleri ve bu teknolojik imkanları tüm süreçlere entegre edebilmeleri için eğitilmeleri önem taşımaktadır.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Doğu ve Güneydoğu'da İl İl Teşvik Verilecek Sektörler Açıklandı!

$
0
0

Başbakan Binali Yıldırım, Hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin geliştirilmesi için yürüttüğü yatırım ve teşvik paketinin ayrıntılarını Diyarbakır'da açıkladı.

5 bölgede 23 ilde yapılacak yatırımlar için 8 merkez il belirlendi. Cazibe merkezi illerde 6 bin 220 dükkan restore edilecek. Yeni yatırımlarla işsizlik, düşük gelişmişlik seviyesi, düşük ihracat, yüksek göç oranı, mülteci sorunu olmak üzere 5 ana sorunun çözülmesi hedefleniyor. 

Ulaştırmaya Öncelik Verilecek

Edinilen bilgiye göre 62 milyarlık devlet yatırımlarının;

  • 19.3 milyarını Ulaştırma Bakanlığı; 
  • 17.6 milyarını Tarım Bakanlığı; 
  • 10 milyarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; 
  • 5.5 milyarını Sağlık Bakanlığı; 
  • 5.3 milyarını TOKİ; 
  • 4 milyarını Enerji Bakanlığı; 
  • 516 milyonunu Kalkınma Bakanlığı; 
  • 133 milyonunu da Aile Bakanlığı 

yapacak.

Program kapsamında bu yatırımlarla özel sektörün yatırımlarının da yüzde 60 artması hedefleniyor. Yani 80 milyar özel sektör yatırım oranına bu yatırımlar sayesinde ulaşılması hedefleniyor. 

Çalışma kapsamında Doğu ve Güneydoğu bölgeleri 5 bölgeye ayrıldı. İlk bölgede Kars merkez olmak üzere Ardahan, Iğdır, Ağrı illerinden oluştu. İkinci bölge, Van merkez olmak üzere Muş, Bitlis, Hakkari illerinden; üçüncü bölge, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin illeri merkez olmak üzere Batman, Siirt, Şırnak olmak üzere 6 ilden oluştu. Dördüncü bölge, Erzurum merkez olmak üzere Erzincan, Gümüşhane, Bayburt illerinden beşinci bölge de, Malatya ve Elazığ merkez iller olmak üzere Adıyaman, Tunceli, Bingöl illerinden oluşacak. Bu 23 ildeki 12.6 milyon vatandaş bu yatırımlardan yararlanacak. 

5 Ana Soruna Çözüm

Yapılacak yatırımlarla işsizlik, düşük gelişmişlik seviyesi, düşük ihracat, yüksek göç oranı, mülteci sorunu olmak üzere 5 ana sorunun çözülmesi hedefleniyor. 

Hangi İle Ne Yapılacak?

  • Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin’in merkez olduğu illerde; yapı malzemeleri üretimi, mobilya, hayvancılık, meyvecilik, ayakkabıcılık, hazır giyim, kuru gıda ve turizm teşvik edilecek.
  • Van merkezli illerde, tekstil, arıcılık, küçükbaş hayvancılık, meyvecilik, tıbbi ve aromatik bitkilere destek verilecek.
  • Kars merkezli illerde lojistik, hayvancılık, et-süt ürünleri, turizm, meyvecilik teşvik edilecek.
  • Malatya ve Elazığ merkezli illerde, konfeksiyon, yapı malzemesi, küçükbaş hayvancılık, arıcılık, meyvecilik desteklenecek.
  • Erzurum merkezli illerde doğaltaş işleme, seracılık, kış turizmi yatırımları teşvik edilecek.

Fabrikasını Taşıyana 1 Milyon Lira Destek

İstanbul ve İzmit gibi illerden emek yoğun sektörlerdeki fabrikalarını bu cazibe merkezlerine taşıyanlara 1 milyon lira taşınma desteği verilecek. Taşınan fabrikalara da 6. bölge teşvikleri verilecek. 

Haberimizi doğu ve güneydoğu bölgelerine yatırım yapmak isteyen tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

FinTech Istanbul “Küresel FinTech Merkezleri Federasyonu”na Katıldı

$
0
0

Dünyanın 23 önemli FinTech merkezinin üyeliği ile kurulan“Küresel FinTech Merkezleri Federasyonu” yıllık 40 milyar dolar yatırım alan finans teknolojileri merkezlerini tek çatı altında toplayacak.

Finansal teknolojileri ifade eden FinTech kavramı bankacılık ve finans sektöründe yükselen bir değer olmayı sürdürüyor. Pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke kendi FinTech organizasyonları ile hem yerel hem de küresel arenada söz sahibi olmak, vizyon belirlemek için çalışmalar gerçekleştiriyor. Türkiye’de de bu yıl Şubat ayında kurulan Türkiye’nin ilk ve tek FinTech organizasyonu olan FinTech Istanbul yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştirdiği önemli faaliyetlerle Türkiye’yi FinTech alanında temsil ediyor.

FinTech Istanbul Dünya FinTech Devleri Arasındaki Yerini Aldı

FinTech alanında son dönemlerde yaşanan en önemli gelişme Küresel FinTech Merkezleri Federasyonu’nun (Global FinTech Hubs Federation – GFHF) faaliyete başlaması olmuştu. Küresel FinTech Merkezleri Federasyonu, dünya üzerindeki farklı ülke ve şehirlerde faaliyet gösteren 23 FinTech organizasyonunun, bir çatı altında toplanarak güçlerini küresel arenada birleştirmek için attığı somut bir adımı temsil ediyor. GFHF görevini, küresel FinTech ekosisteminin gelişimi için bir birlik oluşturmak, bilgi ve deneyimlerin paylaşımını sağlamak ve FinTech merkezleri arasında iş birliği için köprüler kurmak olarak tanımlıyor. FinTech Istanbul, Küresel FinTech Federasyonu’ndaki yerini alarak bu önemli oluşuma katkı sağlayacak.

Türk FinTech Girişimleri Dünyaya Açılma İmkânı Bulacak

FinTech Istanbul kurucularından Prof. Dr. Selim Yazıcı atılan bu adımla ilgili olarak şu açıklamayı yapıyor: “Global FinTech Hubs Federation (GFHF), finansal teknolojiler alanında faaliyet gösteren oyuncuları bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. İngiltere, Kanada, Çin, Almanya, İsviçre gibi FinTech alanında öncü olan 20’den fazla merkezin içinde bulunduğu inisiyatif, ülkeler arasındaki sınırların ötesine geçen ve gelişmekte olan merkezleri de içine alacak ve açık bir platform olarak faaliyet göstererek sinerji oluşturacaktır. Gerçekleştirilecek konferans ve toplantılar yoluyla, gelişmiş ve gelişmekte olan merkezler arasında sağlanacak sinerji ve temel bilgi transferi, küresel anlamda FinTech pazarının da gelişmesinde faydalı olacaktır. FinTech İstanbul’un misyonu içinde bulunan uluslararası ağlara erişim, bu katılım sayesinde en üst düzeyde gerçekleşmiş oldu. Daha önce Innovate Finance, Holland Fintech, FinTech Headquarter ve Swiss FinTech gibi merkezler ile gerçekleştirilen görüşmeler olumlu sonuçlar verirken, bu tarz küresel bir yapının içinde bulunmak ülkemizin FinTech ekosisteminin gelişmesi için de önem taşımaktadır. FinTech İstanbul’un gerçekleştirmiş olduğu bu iş birliği ile FinTech alanındaki girişimlerin uluslararası bilinirlikleri de artacaktır.”

Katma Değerli Hizmet İhracı Fırsatı

FinTech Istanbul’un ana destekçisi olan Bankalararası Kart Merkezi’nin Genel Müdürü Dr. Soner Canko ise konu hakkında şunları söyledi:“Sınır Tanımayan FinTech’ler için önemli bir adım atıldı. Küreselleşmenin giderek hızlandığı günümüzde girişimciliğin, özellikle teknoloji girişimciliğinin sınırları internetin sınırsızlığı gibi bir şekil aldı. Böyle bir ortamda Finansal Teknolojilerin ve bu konudaki inovasyonların da sınır ötesi kabul görmesi çok normal bir durum olarak kabul edilmeli. Durum böyleyken her ülkede kendi halinde çalışmalar yapan FinTech merkezlerinin bir araya gelmesi önemli bir adım oldu. Artık girişimci, yatırımcı, düzenleyici ve diğer tüm paydaşlar için güçlü bir bilgi paylaşım omurgası kurulmuş oldu. Türkiye’nin de içinde yer aldığı bu yeni inisiyatifin ülkemizdeki tüm FinTech paydaşları için önemli fırsatlar getireceğine ve bu konuda katma değerli bilgi ve hizmet ihraç etme fırsatları yaratacağına eminim.”

FinTech Istanbul hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.fintechistanbul.org web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi bankacılık, finans ve finansal teknolojiler alanında faaliyet gösteren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Girişimci Dostu Ofis Modelleri İle İş Kurmak ve Yönetmek İşten Bile Değil

$
0
0

Son yıllarda ülkemizde giderek büyüyen sanal ofis ve hazır ofis sektörü; girişimcilere sunduğu düşük maliyetli ve yüksek kaliteli hizmet getirisiyle artık bir trend haline gelmiş durumda.

Minimum kira, maksimum verimlilik sağlayan ücretsiz operasyonel hizmetler, tam teknik donanım, profesyonel kurulum ve iş prestiji sağlayan merkezi adresler sayesinde size kalan tek şey işinizi veya girişiminizi pazarlamak ve satmak.

Deskmag.com verilerine göre dünyada coworking sektöründe, son 5 yıl içinde yaklaşık %300 artış görüldü. Türkiye’de de hızla büyümekte olan sektörde bugün küçüklü büyüklü yaklaşık 100 şirket bu alanda hizmet vermeye devam ediyor.

Çok lokasyonlu bir ofis girişimi olan eOfis sektörün öncülerinden olup 2011 yılında başladığı şubeleşme atılımını bugün de sürdürüyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Gaziantep’te her biri merkezi lokasyonlarda ve seçkin plazalarda olan 17 profesyonel ofis alanını yönetiyor. Farklı büyüklükte, çok çeşitli sektörlerden şirketlerin bu yeni ofis modellerine gösterdiği talep ve tüm dünyada yerleşen daha mobil ve özgür çalışma fikri, yenilikler ve gelişim yönünde sektöre itici bir güç olmaya devam ediyor.

Hazır Ofis, Sanal Ofis ve Coworking (Ortak Ofis)özellikle iş kurmak isteyen girişimci ve startupların, küçük işletmelerin ve yurtdışı temsilciliklerin tüm dünyada tercih ettiği çağın ofis modelleri olmakla birlikte, yaptığınız işe ve bütçenize göre tavsiye ediliyor.

Kendinize ait özel bir odada çalışmak istiyorsanız Hazır Ofis üyeliği, ‘Ofisim her yerde’ esnekliğiyle tüm eOfis lokasyonlarında çalışma masası kullanımı için Coworking, ofis kullanmıyorsunuz ama prestijli bir iş adresine ihtiyacınız varsa Sanal Ofis üyeliği gibi… Yatırım yok, aidat yok, stopaj yok. Yani risk yok. Esnek sözleşmeler ve kullandığın kadar öde sistemi ile iş insanlarına her türlü kolaylığı, profesyonel altyapı ve kurulumla birlikte sağlıyor. Ayrıca siz ofiste olmasanız da ofisiniz profesyonel bir ekip tarafından yönetilmeye, çağrılarınız ve posta kargolarınız karşılanıp aktarılmaya devam ediyor.

Yeni ofis modelleri iş kuranlar için ofis yönetmeye ayrılan işgücünü, zaman kaybını ve işletme giderlerini ortadan kaldırırken, profesyonel kurulum ve maliyetler ile de rekabette avantaj sağlıyor.

eOfis hakkında detaylı bilgi edinmek isterseniz www.eofis.com.tr web adresini ziyaret edebilir, 0212 465 62 22 nolu numara ve  eofis@eofis.com.trüzerinden eOfis yetkilileri ile iletişime geçebilirsiniz.

Haberimizi ofis ihtiyacı bulunan girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Robotlar İşinizi Elinizden Almaya Hazırlanıyor!

$
0
0

Gelecek trendlerini araştıran düşünce kuruluşu GelecekHane, robotların geleceğini ve hem günlük hayatı hem de iş dünyasını nasıl etkileyeceğini araştırdı. Robot teknolojisindeki gelişmeleri yakından takip eden uzman bir ekip tarafından hazırlanan rapor, robot teknolojilerinden yararlanabilmek için çarpıcı önerileri ve son gelişmeleri de kapsıyor. Robotların geleceğini ve geleceğin robotlarını gözler önüne seren çalışma, yakın gelecekte robotların insanların işlerini elinden alabilecek kadar ileri bir düzeye ulaşabileceğini anlatıyor.

Düşünce kuruluşu GelecekHane, robotların hayatımıza etkilerini ve gelecek robotları araştırdı ve ilgi çekici bir rapor hazırladı. Robotların günlük hayatta ve iş dünyasında nasıl etkileri olacağını ortaya koyan rapor, robotların gelişim süreci ile insan iş gücünün yerini alacağına, üretim ortamları, iş yerleri, okullar ve evlerimizde hayatımızın olağan bir parçası haline geleceğine vurgu yapıyor. Gelecekte daha da yaygınlaşması beklenen robotların gelişi ile günlük hayat ve iş dünyası geri dönüşü olmayan bir şekilde etkileneceğe benziyor. Örneğin, gelecekte fabrikalarda sadece robotların çalışacak olması ve insanların işlerini ellerinden alması dikkat çeken öngörüler arasında yer alıyor.

GelecekHane’nin kurucusu, fütürist Halil Aksu, teknolojik gelişimlerin ve ekonomik baskıların ilerleyen zamanlarda robotların çok hızlı yaygınlaşmasına sebep olacağını vurgulayarak “Günlük hayatımız ve iş dünyası robotların yaygınlaşması ile doğan süreçten geri dönüşü olmayan bir şekilde etkilenecektir. Bu nedenle, robotların gelişim sürecinin bir sonucu olarak herkes işinde ve hayatında yaşayacağı değişiklikleri gözden geçirmelidir. Zira robot ve ilgili teknolojilerde de bir patlama yaşanıyor. İş ve üretim süreçlerine entegre edilen robotlar, fabrikaların üretim kapasitesini artırıyor, günlük hayatımızda bize kolaylıklar sunuyor, çocuklarımızı eğitiyor ve sosyal hayatımızı değiştiriyor. İş yerinizdeki yemekhaneye teşhir amaçlı bir robot koysanız ve çalışanlarınızın tepkilerini gözlemleseniz, acaba tepkileri nasıl olurdu? Gelecek geçmişe benzemeyecek” diyor.

İş dünyasına da çağrıda bulunarak, yöneticileri“Robottan anlayan personeliniz var mı? Yapay zekâ uzmanınız var mı? Olmasını ister miydiniz? Arasanız, bulabilecek misiniz? Bulsanız, ona verebileceğiniz faydalı bir işiniz olacak mı?” gibi sorulara cevap bulmaya davet eden Aksu, raporda yer verilen ve gelecekte yaygınlaşacak robot türlerini de açıkladı.

Yakın gelecekte yaygınlaşması beklenen robot türleri:

  • Fabrikaların vazgeçilmezi haline gelen Endüstriyel Robotlar,
  • İnsana benzemesi nedeniyle çok ilgi gören Humanoid / Android Robotlar,
  • Hizmet sektörünü hızlandıran ve geliştiren Servis Robotları,
  • İş hayatında iletişimin hızlanmasını ve kolaylaşmasını sağlayan Tele-Görüntü Robotları,
  • Sosyal hayatımızı dönüştüren Sosyal Robotlar,
  • En popüler gelişmelerden biri olan Sürücüsüz Araçlar,
  • Bilgi işleme kapasitemizi ve hızımızı artıran Yazılım Robotları,
  • Askeri, tıp / medikal, cinsellik ve daha pek çok farklı alanda kullanılan diğer robotlar.

Peki Robotlarla Nasıl Bir Gelecek Bizi Bekliyor?

Robotlar insandan daha verimli, daha kaliteli ve daha ekonomik iş yapacağı kabul görüyor. Bundan dolayı zaman içinde, robotlar geliştikçe, insan iş gücünün yerini alacaklar. Peki insanlar ne yapacak? Mavi yakalıların perspektifi çok parlak değil. Yeni yetkinlikler edinerek, yeni meslekler kazanmaları ve geçimlerini sağlamaları gerekecek.

Öte yandan, robotlarla birlikte yaşamaya alışacağız. Öncelikle üretim ortamlarında, sonra iş yerlerimizde, sonra okullarda, hastanelerde, sonra evlerimizde de robotlar hayatımızın olağan bir parçası haline gelecek. Nasıl bugün bulaşık makinası, akıllı cep telefonu, otomobil hayatımızın ayrılmaz parçaları haline geldiyse, muhtelif robotlar da bu şekilde arkadaşlarımız, araçlarımız, oyuncaklarımız haline gelecekler.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Türkiye'deki Her 5 Km'den Toprak Örneği Alınıp Maden Zenginliği Tespit Edilecek!

$
0
0

Yerli kaynakların keşfi ve ekonomiye kazandırılması için çok önemli bir proje başlatan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye’nin her 5 kilometresinden toprak örneği alıp yer altındaki maden zenginliğini tespit edecek.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, yerli kaynakların keşfi ve ülke ekonomisine kazandırılması için çok önemli bir projeyi hayata geçiriyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın talimatı ile ilk defa başlatılan çalışma kapsamında, Türkiye’nin her 5 kilometresinden örnek alınacak, buraların hangi maden açısından zengin olduğu belirlenecek. Ayrıca gökyüzünden görüntüleme ile topraklarımızın jeofizik röntgeni çekilecek.

Projeyle radyoaktif mineraller, kömür, petrol ve doğalgaz, endüstriyel hammadde ve metalik maden, jeotermal enerji aramaları ile çevre kirliliğinin araştırılması, tektonik hatların belirlenmesi hedefler arasında.

Bakanlık çalışmasına göre, Türkiye’nin her 5 km’sinden toprak, dere ve bitki tortusu alınacak. Hangi maden açısından zengin olduğu belirlenecek. Ayrıca gökyüzünden görüntüleme ile jeofizik röntgen çekilecek. Böylelikle tüm maden ve yer altı zenginliği araştırmaları için başvurulacak veri deposu oluşturulmuş olacak.

Lityum ve Uranyum

Türkiye’nin jeofizik ve jeokimya haritalarının çıkarılmasını amaçlayan çalışmayla hangi bölgede hangi madenlerin olma olasılığının daha yüksek olduğu ortaya koyulacak.

Albayrak’ın talimatı ile başlatılan çalışma kapsamında yıl sonuna kadar 200 adet, 2017’de 87 adet dere sedimanı örnek alım işi gerçekleştirilecek, böylece 2017 sonu itibarıyla jeokimya haritalarının yüzde 80’i tamamlanarak, sektörün hizmetine sunulacak ve maden aramacılığındaki en büyük eksikliklerden biri giderilmiş olacak.

Türkiye’nin ilk defa başvuracağı yöntem ile kuzeyden güneye, doğudan batıya her 5 km’sinde bir adet dere sedimanı, bitki ve sulardan numune alınıp; altın, bakır, kurşun, demir, molibden, nikel, lityum, uranyum gibi 57 elementin analizi yapılacak. O bölgedeki toprak zenginliğinin ne olduğu, yer altında hangi madenlerin olabileceği ortaya koyulacak.

Havadan Röntgen Çekilecek

Türkiye’nin büyük bir kısmının dağlık ve ormanlık oluşu, jeolojik ve jeofizik araştırmalarını zorlaştırırken, bu alanda istenen veriler bugüne kadar sağlanamadı. Daha önce tüm jelojik verileri karadan ölçümlerle toplamak büyük zaman ve ekonomik kayıplara yol açtığı için havadan jeofizik veri toplama kararı alındı. 2017-2018 yıllarında yapılacak çalışma ile Türkiye Jeofizik Anomali Haritası yenilenerek radyoaktif mineraller, kömür, petrol ve doğalgaz, endüstriyel hammadde ve metalik maden, jeotermal enerji aramaları ile çevre kirliliğinin araştırılması, tektonik hatların belirlenmesi, çevre jeofiziği ve iletken zonların araştırılması gibi tüm yerbilimleri konularında alt yapı bilgileri hazırlanacak.

Dünyadaki Maden Yataklarının %70’i Jeokimya Çalışmaları ile Bulundu

Jeokimya Haritaları dünyada maden aramacılığında uygulanan en yaygın yöntem olarak biliniyor. Dünyada bulunan maden yataklarının yüzde 70’inin jeokimya çalışmaları ile bulunduğu belirtiliyor. AB ülkeleri jeokimya haritalarını tamamladı.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Hollandalı Genç, Okyanusları Plastikten Temizleyen Proje Geliştirdi!

$
0
0

Hollandalı 22 yaşındaki genç, okyanusları plastikten temizlemeye yönelik proje geliştirdi. Hollandalı Boyan Slat, gerekli olan paranın 150 milyon euro olduğunu, petrol şirketlerince sağlanacak bilgi ve teknik birikime gereksinimi olduğunu söyledi.

Projesini gerçekleştirmek için bir de The Ocean Cleanup adında vakıf oluşturan Boyan Slat projesine mali ve teknik destek bulmak için katıldığı Norveç’in Stavanger kentinde düzenlenen Petrol Fuarı’nda petrol şirketlerinden büyük ilgi gördü.

Hollandalı Boyat Slat’a göre dünya okyanuslarının yüzeyindeki plastik artıklarını toplamak sadece bir kaç yıl içinde gerçekleşebilir. Slat’ın projesine göre 100 kilometre uzunluğundaki yüzer bariyerler okyanus yüzeyinde yüzen plastik atıklarını deniz akıntılarının yardımı ile toplayacak.

Araştırmacılar dünya denizlerinin üst kesimlerinde yüzen plastik atıklarının bir kaç milyon ton dolayında olduğunu tahmin ediyor.

The Ocean Cleanup Vakfı, çoğunluğu araştırmacı ve mühendis 100 dolayında gönüllüden oluşuyor. Vakıf, 15 kuruluş ve 3 bin dolayında yatırımcıdan aldığı destekle gerçekleştirdiği araştırma ve denemelerin sonucunda projenin ekonomik ve uygulanabilir olduğu konusunda 530 sayfalık bir rapor hazırladı.

Raporun ulaştığı sonuçlara göre okyanuslarda yüzen 1 kilogram plastik atığın temizlenme maliyeti 4 euro 53 cent olacak. Hollandalı 22 yaşındaki Boyan Slat 2013 yılında Intel Eye 50 tarafından dünyanın en çok gelecek vaat eden 20 girişimcisinden biri olarak tanımlanmıştı.

NTV kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

TİM ve Sabancı Üniversitesi, İnovasyon Odaklı Mentörlük Projesi’ni Hayata Geçirdi

$
0
0

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Sabancı Üniversitesi kuruluşu İnovent, firmaların sürdürülebilir katma değer yaratarak ihracatı artırması amacıyla İNOSUİT-İnovasyon Odaklı Mentörlük Projesi’ni hayata geçirdi.

TİM Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Burhanoğlu, ilk yıl 100 firmanın yol haritasının çizilerek gelişiminin izleneceği proje için “2023 hedeflerine ulaşma yolunda firmalardan çok güzel başarı hikayeleri çıkacak” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Sabancı Üniversitesi kuruluşu olan İnovent, “İNOSUİT-İnovasyon Odaklı Mentörlük” projesini hayata geçirdi. Proje ile firmaların inovasyon performansının sürdürülebilir katma değer yaratır hale getirilmesi ve ihracatın artırılması amaçlanıyor. İki gün süren çalıştaylar ile başlayan projede, ilk yıl 100 firmanın stratejik kaynaklara erişiminin kolaylaştırılması ve inovasyon yol haritalarının en güncel teknolojik trendlerle belirlenmesi sağlanacak. Çalıştaylara, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2015 yılı Girişimci ve Yenililikçi Üniversite Endeksi Sıralaması’ndaki ilk 50 üniversite arasından belirlenen 62 mentör davet edildi. Proje kapsamında 100 firmanın mentörlerle eşleştirilerek 11 ay boyunca inovasyon odaklı mentorluk desteği alması hedefleniyor. Projeye gelecek yıllarda katılacak firma sayısının artırılması planlanıyor.

TİM Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Burhanoğluçalıştayların açılış konuşmasında, üniversite-sanayi işbirliğinin ve inovasyonun katma değerli ihracat açısından önemine değindi. Ömer Burhanoğlu, “Ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmak, yüksek katma değerli üretimle gerçekleşecek. Bu çalışma sonucunda firmalarımızın çok güzel başarı hikayeleri ortaya çıkaracağına inanıyorum” dedi.

TİM Genel Sekreteri Dr. H. Bader Arslan da firmaların yenilikçi ürün oluşturulmasına ve inovatif yapınının bütün firmalarda olması gerektiğine dikkat çekti. Çalıştayda yüksek katmadeğer, inovasyon, Ar-Ge, tasarım ve markalaşma üzerinde Türkiye’nin önde gelen akademisyenleri bilgi ve deneyimlerini de paylaştı.

Firmaların Stratejik Kaynaklara Erişimi Kolaylaşacak

Proje kapsamında kısa sürede İnovasyon Yönetimi sistematiği oluşturulacak ve mentörlerin hazırlayacağı ortak bir dil ile firmaların İnovasyon yetkinlik ve kapasiteleri geliştirilecek. TİM’in halihazırda gerçekleştirdiği 2023 Ulusal İnovasyon Stratejisi, İnovaLİG, Türkiye İnovasyon Haftası ve 2023 İhracat Stratejisi faaliyetlerine ek olarak bu proje, firmaların stratejik kaynaklara erişimine kolaylık sağlayacak, inovasyon yol haritalarının en güncel teknolojik trendlerle belirlenmesini sağlayacak. Toplam 11 ay sürecek projenin altıncı ayında en iyi örnekler ve tecrübeler paylaşılacak, süreç sonunda başarı hikayelerinin olduğu bir kapanış hazırlanacak.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

TİDER: Yılda 214 Milyar TL’yi Çöpe Atıyoruz!

$
0
0

WorldFood Istanbul Gıda Fuarı kapsamındaki gıda bankacılığı panelinde konuşan TİDER (Temel İhtiyaç Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı H. Serhan Süzer, yoksulluk ve israfla ilgili çok çarpıcı rakamlara yer verdi. TÜİK’in verilerine göre, Türkiye’deki hanehalklarının yüzde 22,4’ünün yoksulluk sınırının altında yaşadığını hatırlatan Süzer, “Buna karşılık, yılda 1,7 milyar ekmeği, 18 milyon ton sebze meyveyi israf ediyoruz. Bu kaybın tahmini yıllık ekonomik değeri ise 214 milyar TL” dedi.

İnsanların temel ihtiyaçlarına adil ve eşit şekilde ulaşabilmesi için çalışmalar yürüten TİDER, WorldFood Istanbul Gıda Fuarı kapsamında gıda bankacılığı üzerine bir panel düzenledi.“Açlık ve Yoksullukla Mücadelede Önemli Bir Araç: Gıda Bankacılığı” konulu panele TİDER Yönetim Kurulu Başkanı H. Serhan Süzer’in yanı sıra, Barilla Türkiye Kurumsal İletişim ve Dış İlişkilerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Dr. A. Hakan Göker,CHEP Türkiye Genel Müdürü Şafak Aktekin ve FEBA - Avrupa Gıda Bankaları Federasyonu Proje Yöneticisi Yeşim Pekdüz-Broet katıldı.

Yılda 1,7 Milyar Ekmek İsraf Ediliyor

TİDER’in ilkini 2015 yılında Maltepe Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın iş birliği ile açtığı Destek Market fikrinin ortaya çıkışında, insan onuruna yakışır yardım yaklaşımı ilkesi ile hareket ettiklerini belirten H. Serhan Süzer, konuşmasını çok çarpıcı rakamlar ile sürdürdü. “TÜİK’in verilerine göre, Türkiye’deki hanehalklarının yüzde 22,4’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor ancak buna karşın israf önlenemiyor. Yılda 1,7 milyar ekmeği, 18 milyon ton sebze meyveyi çöpe atıyoruz. Bu kaybın tahmini yıllık ekonomik değeri ise 214 milyar TL” diyen Süzer, israfın büyüklüğünü gözler önüne serdi.

TİDER tarafından hayata geçirilen, gıda, hijyen, temizlik, giysi gibi temel ihtiyaçlara erişimi ücretsiz olarak sağlayan proje hakkında bilgi veren H. Serhan Süzer, henüz bir yıl önce açılmasına rağmen Maltepe’de dört binden fazla ailenin Destek Market’ten yararlandığını söyledi. Destek Market’in işbirliğine dayalı bir kalkınma modeli olduğunun altını çizen Süzer, tedarikçi, üretici firmalar ve bireysel katkılarla temin edilen ürünlerin maddi tutarının bir milyon TL’yi geçtiğini belirtti. Proje kapsamında profesyonel İK hizmeti verildiğini ve bugüne kadar Maltepe’de yaşayan 42 kişinin istihdam edildiğini ifade eden TİDER Yönetim Kurulu Başkanı Süzer, bu modeli tüm Türkiye’ye yaymayı hedeflediklerini söyledi.

Avrupa’da da Durum Farklı Değil

TİDER’in ev sahipliğinde gerçekleşen panelin konuşmacıları arasında yer alan FEBA Proje Yöneticisi Yeşim Pekdüz-Broet ise, Avrupa’da gıda bankacılığı ve özel sektörün katılımı hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Avrupa Komisyonu bünyesindeki Eurostat’ın 2015 verilerini aktaran Broet, yoksulluğun Avrupa’da son yıllarda büyük artış gösterdiğini söyledi. Broet’in panelde paylaştığı istatistiklere göre, Avrupa’da 2010 yılında 118 milyon kişi yoksulluk ve sosyal haklardan yararlanama riski ile karşı karşıyayken, bu rakam 2014 yılında 123 milyon kişiye ulaştı. 123 milyon kişinin 48 milyonu ise, ihtiyacı olan beslenmeye ancak iki günde bir ulaşabiliyor. Avrupa’da her yıl 88 milyon ton yiyeceğin israf edildiğini belirten Yeşim Pekdüz-Broet, FEBA üyesi 23 ülkede yer alan 271 gıda bankasının desteğiyle yoksulluk mücadelesini sürdürdüklerinin altını çizdi.

Vergi Avantajı Sağlıyor

Paneli takip eden çok sayıda katılımcıya, gıda bankacılığını desteklemeleri çağrısında bulunan TİDER Yönetim Kurulu Başkanı H. Serhan Süzer ve Yeşim Pekdüz-Broet, konunun kurumsal sosyal sorumluluk açısından önemine değindi. Süzer ayrıca, temel ihtiyaçlara erişime, istihdama ve israfı önlemeye katkı verilirken, vergi avantajı sağlandığının da altını çizdi.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

2016 Yılı TÜBİTAK Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Açıklandı!

$
0
0

2016 yılı TÜBİTAK Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri ile TÜBİTAK-TWAS Teşvik Ödülüne ilişkin değerlendirme çalışmaları sonuçlandı. TÜBİTAK Bilim Kurulu, 2016 yılında 3 Bilim Ödülü, 1 Özel Ödül ve 4 Teşvik Ödülü verilmesini kararlaştırdı. 2016 yılında Hizmet Ödülü ve TÜBİTAK-TWAS Teşvik Ödülü verilmedi.

Ülkemizde yaptığı çalışmalarla bilime uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunmuş hayattaki bilim insanlarına verilmekte olan Bilim Ödülü için 2016 yılı ödül miktarı 50.000 TL, altın plaket ve ödül beratından oluşuyor. Bilim Ödülü sahiplerine ayrıca araştırma desteği de veriliyor.

Bilim Ödülü eşdeğeri olarak oluşturulmuş bulunan Özel Ödül, yurtdışında yaptığı çalışmalarıyla bilime uluslararası düzeyde katkıda bulunmuş, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, hayattaki bilim insanlarına veriliyor. Özel Ödül için 2016 yılı ödül miktarı 50.000 TL, altın plaket ve ödül beratından oluşuyor. 

Hizmet Ödülü, Ülkemizdeki bilim ve teknolojinin gelişmesine üstün hizmette bulunmuş kişilere veriliyor. Hizmet Ödülü için hayatta olma koşulu bulunmuyor. Hizmet Ödülü için 2016 yılı ödül miktarı 30.000 TL, altın plaket ve ödül beratından oluşuyor. 

Teşvik Ödülü, yaptığı çalışmalarla bilime gelecekte uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunabilecek niteliklere sahip olduğunu kanıtlamış, ödülün verildiği yılın ilk gününde 40 yaşını geçmemiş hayattaki bilim insanlarına veriliyor. Teşvik Ödülü için 2016 yılı ödül miktarı 20.000 TL, gümüş plaket ve ödül beratından oluşuyor.

2016 Yılı Bilim, Özel ve Teşvik Ödüllerini Kazananlar Listesi

 Kategoriler  Kazanan İsimÖdül Kazanan Çalışmaları
Bilim Ödülü  Temel Bilimler

Prof. Dr. Oğuz Gülseren

  • Anabilim Dalı: Fizik / Yoğun Madde Fiziği
  • Araştırma Alanları: Nanobilim, Hesaplamalı yoğun madde fiziği 
  • Görev Yeri: Bilkent Üniversitesi, Fizik Bölümü
“Nanobilim ve yoğun madde fiziği alanında nanoteller, karbon nanotüpler ve boya duyarlı güneş pilleri konularındaki konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Bilim Ödülü verilmiştir.
Mühendislik Bilimleri

Doç. Dr. Erkan Yüce

  • Anabilim Dalı: Elektronik 
  • Araştırma Alanı: Mikro-elektronik Devreler 
  • Görev Yeri: Pamukkale Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği  
“Elektronik alanında Mikro-elektronik Devre konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Bilim Ödülü verilmiştir.
Sosyal Bilimler

Prof. Dr. Metin Heper

  • Anabilim Dalı: Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi
  • Araştırma Alanları: Türkiye’de: devlet geleneği, demokrasi, laiklik/sekülarizm ve din, etnik sorunlar, asker-sivil ilişkileri, siyasal liderler, siyasal partiler,  çıkar grupları ve sivil toplum 
  • Görev Yeri: Bilkent Üniversitesi
"Siyaset Bilimi alanında genel olarak Türkiye’nin Siyasal Hayatı konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Bilim Ödülü verilmiştir.
Özel ÖdülTemel Bilimler

Prof. Dr. Kemal Kazan

  • Anabilim Dalı: Bitki Genetiği ve Moleküler Biyolojisi 
  • Araştırma Alanları: Bitki savunma hormonlarının mikroplara dayanıklılık sağlamadaki rollerinin moleküler düzeyde belirlenmesi; Fusarium hastalıkları 
  • Görev Yeri: Commonwealth Scientific and Industrial Research Organisation (CSIRO)
“Bitki genetiği ve moleküler biyolojisi alanında bitki bağışıklığının moleküler düzeyde tanımlanması ve bitki hastalıklarına çözümler bulunması konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Özel Ödül verilmiştir.
Teşvik Ödülü   Temel Bilimler 

Doç. Dr. Emre Onur Kahya

  • Anabilim Dalı: Fizik 
  • Araştırma Alanları: Kuantum Alan Teorileri, Kozmoloji, Gravitasyon 
  • Görev Yeri: İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Mühendisliği Bölümü
“Kozmoloji alanında kozmik enflasyon sürecinde kuantum etkileri konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Teşvik Ödülü verilmiştir.

Doç. Dr. Adem Tekin

  • Anabilim Dalı: Kimya / Hesaplamalı Bilim ve Mühendislik 
  • Araştırma Alanları: Teorik Kimya, Hesaplamalı Malzeme Tasarımı, Küresel Eniyileme 
  • Görev Yeri: İstanbul Teknik Üniversitesi, Bilişim Enstitüsü
 “Teorik kimya ve hesaplamalı enerji malzemeleri tasarımı alanında kuvvet alanı geliştirme ve yeni hidrojen depolayabilen malzemeler konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Teşvik Ödülü verilmiştir.
 Sosyal Bilimler

Doç. Dr. İlke Öztekin Gillam

  • Anabilim Dalı: Deneysel Psikoloji 
  • Araştırma Alanları: Bilişsel Psikoloji, Bilişsel Nörobilim 
  • Görev Yeri: Koç Üniversitesi, Psikoloji Bölümü
 “Deneysel Psikoloji ve Bilişsel Sinirbilim alanında bellekte temsil, bilişsel kontrol ve bellek süreçlerinin modellenmesi konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Teşvik Ödülü verilmiştir.
Sağlık Bilimleri

Doç. Dr. Serdar Durdağı

  • Anabilim Dalı: Biyofizik 
  • Araştırma Alanları: Biyolojik sistemlerin hesaplamalı (computational) ve tıbbi kimya uygulamaları 
  • Görev Yeri: Bahçeşehir Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı
 “Medisinal Kimya ve Moleküler Biyoloji alanında protein bağlanma dinamiklerinin simülasyon ve analizine yönelik olarak sanal tarama, modellerin ve algoritmaların geliştirilmesi, proteinlerin üç boyutlu yapılarının tahminine yönelik olarak model ve programlama kodlarının geliştirilmesi, protein/ilaç ve protein/protein etkileşimlerinin analizi, proteinlerin bağlanma bölgelerinin tanımlanması ve yeni protokollerde uygulanmak amacıyla küçük organik moleküllerin kimyasal tasarımı konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle Teşvik Ödülü verilmiştir.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Dijital Dünyanın Fikir Önderi Kadınları Buluşuyor!

$
0
0

Dijital içerik üreten ve dijitalde kurumsal kariyer yapan kadınları bir araya getiren Dijital Topuklar 1. Dijital Kadın Zirvesi, 1 Kasım’da The Marmara Taksim’de gerçekleştirilecek.

Dijital dünyada tanınan, hedef kitlesi tarafından dikkatle takip edilen ve çoğu zaman örnek alınan kadınlar, Dijital Topuklar Zirvesi’nde bir araya geliyor. Türkiye’nin öne çıkan kadın bloggerları Elif Doğan (blogcuanne.com) ve Perihan Gürer (uykusuzanneler.com) öncülüğünde düzenlenecek zirve, kadınların dijital alanda daha da güçlenmelerini ve deneyimlerini birbirleriyle paylaşmalarını amaçlıyor.

Ünlüler ve Dijitalde Ünlenenler Bu Zirvede

Dijital Topuklar Zirvesi’nde, dijital dünyada fikir önderi olan kadınların başarılarının sırrından dijital sektörde para kazanmanın etik boyutuna, sosyal medyadaki linç kültüründen dijital yerliler ve dijital göçmenler (yani dijitalin içine doğan nesil ile sonradan öğrenen nesil) arasındaki iletişim ve etkileşime kadar birçok farklı konu ele alınacak; Türkiye’de dijital dünyanın aktif kullanıcılarının söz alacağı zirvede oturum konukları arasında, Ayşe Arman, Leyla Alaton, Refika Birgül, Ayça Şen, Elif Tanrıverdi, Meriç Küçük ve Merve Özkaynak gibi isimler de bulunacak.

Dijital yayıncılık sektörünün üç sac ayağından ikisi olan markalar ve ajansların da katılım göstereceği zirvede,’influencer marketing’ konusu tartışılacak; kanaat önderleri ve içerik üreticilerinin, marka ve ajanslarla etkileşimleri masaya yatırılacak.

Zirve kapsamında kadın blog yazarlarının daha geniş kitlelere tanıtılmasını sağlamak için bir de fırsat sunulacak. “Benim Hikayem” başlığı altında kendi öyküsünü paylaşacak blog yazarları arasında en çok ilgi gören hikayeler, yazarların kendi sesleriyle, canlı olarak zirve kapsamında katılımcılara sunulacak.

The Marmara Taksim’in mekân sponsoru olduğu zirve 1 Kasım 2016 tarihinde gerçekleştirilecek.

Uzmanlık şartı aranmadan herkesin izleyebileceği Dijital Topuklar Zirvesi hakkında daha detaylı bilgi ve katılım için www.dijitaltopuklar.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi dijital içerikler üreten ve dijitalde kurumsal kariyer yapan veya yapmayı düşünen kadın okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Girişimleriniz Rölantide Sevdikleriniz Ön Planda Olsun, Hayırlı Bayramlar!

$
0
0

Yaptığı girişimler / çalışmalar / üretimler / tüketimler ile, aldığı kararlar ile ülkemize (yerli tüm zenginliklerimize) değer katan girişimcilerimizin, sanayicilerimizin, yatırımcılarımızın, devlet yetkililerimizin, Ülkemiz Girişimcilik Ekosistemindeki herkesin, kısacası tüm okurlarımızın Mübarek Kurban Bayramını en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz.

Bayramdan sonra da haberlerimizle yine karşınızda olmaya tüm heyecanımızla devam edeceğiz.

İş modeli gereği bayram boyunca çalışmak durumunda olup hayatımızı kolaylaştıran herkese teşekkür ediyor, çalışmak zorunda olmayan tüm girişimcilerimize "bayram boyunca girişimleriniz rölantide; büyükleriniz, aileniz ve sevdikleriniz ön planda olsun" diyoruz. Hayırlı Bayramlar!

Türkiye İnsansız Hava Aracında "Dünya Markası!

$
0
0

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Türkiye'nin insansız hava aracı (İHA) tasarlanması ve üretilmesi konusunda dünyanın sayılı 4-5 ülkesinden biri haline geldiğini belirterek, "Amacımız, 3,5-4 ton civarında silahlı İHA yapmak ve bunu daha güçlü silah ve kameralarla donatmak." dedi.

Özlü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) savunma sanayisine yönelik projeleri hakkında açıklamalarda bulundu.

TÜBİTAK'ın savunma sanayinde mayın dedektöründen uyduya, çok geniş spektrumda proje geliştirdiğini anlatan Özlü, "Örneğin Göktürk 2 Uydusu halen envanterde kullanımda ve 2,5 metre çözünürlüğe kadar görüntüleri aktarıyor." diye konuştu. Özlü, TÜBİTAK Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsünde (SAGE) geliştirilen ürünler hakkında da bilgi verdi.

Haberin tamamı için:http://www.sanayi.gov.tr/NewsDetails.aspx?newsID=23992&lng=tr

Sanayi Bakanlığı kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Bakan Faruk Özlü: Türkiye, Yatırımcılar İçin Cennet Olacak!

$
0
0

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Ar-Ge ve Üretim Reform Paketlerinin yatırımcıya getirdiği avantajları değerlendirdi. Ekonomide inovasyon ve Ar-Ge'ye dayalı büyüme modelinin gerçekleştirilebilmesi için büyük önem taşıyan Ar-Ge Reform Paketi Yasası'nın, Meclisten geçtiğini anımsatan Özlü, söz konusu yasayla araştırma, geliştirme merkezlerine ve araştırma, geliştirme yapmak isteyenlere önemli destek ve teşvikler sunduklarını söyledi.

Asgari Ücretin 2 Katına Yakın Ücret Desteği

Yasalaşan paketin, Türkiye'de Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinin desteklenmesinde yeni bir dönemi başlatacağına işaret eden Özlü, "Asgari ücretin iki katına yakın bir ücret desteği veriyoruz. Ar-Ge merkezinde çalışanlara, doktora yapma imkanı getirdik. Teknopark ve Ar-Ge merkezlerinde kullanılacak teçhizatın yurt dışından getirilmesi halinde, bunların gümrük ve ithalat vergilerini biz ödüyoruz." diye konuştu.

Özlü, Üretim Reform Paketi hakkında da bilgi verdi. Söz konusu paketle de sanayicinin önündeki engelleri kaldırmak ve daha çok desteklemek istediklerinin altını çizen Özlü, "Üretim Reform Paketinde son aşamaya gelindi. Nitelikli teknolojik organize sanayi bölgelerinin kurulmasının önünü açacağız. Devlet olarak bütün işlemleri bizim yürüttüğümüz, tamamladığımız ve sanayicinin gelip kazmayı vurduğu, temelini attığı bir modele geçmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Yatırımcıya Hazır Sanayi Parseli Üreteceğiz

Halihazırda yatırım yapmak isteyen sanayicilerin, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu, teşvik araştırması gibi birçok prosedürle karşı karşıya kalacağını belirten Bakan Özlü, "Bütün bunları bizim bakanlığımız yerine getirecek. Yurt içi ve yurt dışından gelecek yatırımcılar sanayi parseli bulmakta zorlanmayacaklar, onlara hazır sanayi parseli üreteceğiz. Yasalaşan Ar-Ge Reform Paketi'nin ardından, Üretim Reform Paketi'nin de Meclisten geçmesi halinde Türkiye, yatırımcılar ve yüksek teknolojili ürün geliştirmek isteyenler için bir cennet olacak." değerlendirmesini yaptı.

Özlü, Türkiye'de şehir merkezine yakın birçok noktada organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleri bulunduğunu ifade ederek, paket kapsamında yapılacak düzenlemeyle buraların makul uzaklıklarda şehrin dışına taşınacağını kaydetti. Yeteri kadar büyüklükte dükkanlardan oluşan yeni siteler kurmayı hedeflediklerini belirten Özlü, şu anda organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerinin varolduğu kıymetli arazileri de yerel yönetimlerin değerlendirmesini istediklerini söyledi.

Haksız Kazanç Engellenecek

Organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerini, çalışma alanlarına göre kategorize edeceklerini aktaran Özlü, özel sektör tarafından "özel endüstri bölgesi" kurulmasının da önünü açacaklarını vurguladı. Parsel birim fiyatlarına üst limit getireceklerine değinen Özlü, böylece bu alanlardan haksız kazanç elde edilmesini engelleyeceklerini kaydetti. Özlü, ayrıca paketin organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerinde yer alan parsel veya dükkanlardan, emlak vergisi alınmamasını öngördüğünü kaydetti.

Dünya kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Yeraltı Kaynaklarının Tüm Bilgileri Milli Maden Veri Bankasında Depolanacak!

$
0
0

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın‘Yerli Kaynakları Ekonomiye Kazandırma’ hamlesi milli maden veri bankası ile taçlanıyor. Maden arama ve araştırma faaliyetleri esnasında üretilen her türlü sondaj karotu, kırıntı örnekleri,  jeolojik örnekler ve bu örneklere ait tüm analiz, harita ve diğer bilgiler maden veri bankası olarak tanımlanan Karot Bilgi Bankası’nda depolanacak.

Tüm veriler yeni kurulacak bağımsız değerlendirme kurumu tarafından uluslararası standartlara uygun şekilde raporlanacak. Böylece Türkiye’deki madenler ile ilgili bilgiye ulaşma kolaylığı sağlanmış olacak. Böylece aynı bölgede tekrar arama ve sondaj faaliyetlerinin önüne geçilecek. Bu da yatırımcıları büyük bir maliyetten kurtarırken, hazır veriler adeta teşvik rolü üstlenecek. Uzun süredir raporlama için yurt dışına aktarılan kaynaklarda ülke ekonomisine kalacak.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Meclis’ten geçirerek yasalaştırdığı ve hazırlıkları son aşamasına gelen iki ayaklı sistem şu şekilde çalışacak:

1-  UMREK (Ulusal Madenlerde Rezerv ve Kaynak Raporlama Sistemi): UMREK ile bir maden sahasında yapılan maden arama ve işletme faaliyetlerine ait (Sondaj, analiz, test vb) ulusal standartlara uygun bir maden raporlama standardı geliştirilecek. Dünyada belli ülkeler bu alanda raporlama yapıyor. Raporlama sonuncunda ortaya çıkan sonuç yatırımcı için kesin veri sayılıyor. Ortaya koyulan raporun da kurum için bağlayıcılığı oluyor. Türkiye’de yatırım yapmak isteyen firmalar, Avustralya, Kanada, Şili, AB, Rusya, Güney Afrika ve ABD’li bu kurumlardan rezerv raporlarını alarak yatırımlarını şekillendiriyor. Bağımsız Kurul tarafından hazırlanacak bu raporlar finans kurumları, bankalar tarafından kabul edilecek.

2- Türkiye Yerbilimleri Veri  ve Karot Bilgi Bankası (TÜVEK): Maden arama ve araştırma faaliyetleri esnasında üretilen her türlü sondaj karotu, kırıntı örnekleri,  jeolojik örnekler ve bu örneklere ait tüm analiz, harita ve diğer bilgiler modern arşiv ve bilgisayarla donatılmış Karot Bilgi Bankası’nda saklanacak. Türkiye’de herhangi bir yer maden yatırımı yapmak isteyen bir firma öncelikle o bölgede sondaj yapıyor. Özel yada kamu tarafından yapılmış her sondajın numunesi bankada saklanacak.

Maden Borsasının Alt Yapısı Kuruluyor

Umrek ile mühendislere gerekli eğitimler verilerek raporlama yapmaları sağlanacak. UMREK’in kurulması ile mühendislere yeni iş imkanı, yatırımcılara doğru bilgi ve maden sektörünün gelişmesine imkan sağlanacak. Ayrıca Türkiye’de maden borsasının kurulmasının alt yapısı kurulmuş olacak.

GazeteVatan kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Viewing all 7107 articles
Browse latest View live