Quantcast
Channel: Girişim Haber
Viewing all 7107 articles
Browse latest View live

25 Yaşında Bakterilere Karşı Antibiyotiklerden Daha Etkilisini Geliştirdi!

$
0
0

İlaçlara karşı dirençli bakteriler çok büyük bir problem. Hatta bunu gören Birleşmiş Milletler bu problemi Global bir Tehdit olarak açıklamış. Antibiyotiğe dirençli bakteriler günümüzde yılda yaklaşık 700000 insanın ölümüne neden oluyor, ancak hesaplamalara göre 2050 yılında bu rakam 10 milyona çıkacak.

Melbourne Üniversitesi'nde PhD öğrencisi olan 25 yaşındaki Shu Lam ise bakterilere karşı antibiyotik geliştirmek yerine çok daha etkili yıldız şeklinde bir polimer geliştirmiş. Şu an bu polimer 6 tane süper-bakteri karşısında denenmiş ve tümünde başarılı sonuçlar elde edilmiş.

PhD öğrencisi Shu Lam'ın Telegraph gazetesine verdiği açıklamada söylediğine göre bu polimer bakterilere yapışıyor ve bu bakteride strese neden oluyor. Strse giren bakteri zamanla kendi kendisini öldürüyor. Şu an oldukça yeni bir keşif olduğu için halen deney aşamasında olan bu polimer, bakterileri öldürdükten sonra yeni nesilde gelişen bakteriler bağışıklık da geliştiremiyor.

Günümüzde bakteriler karşısında kullanılan en aktif silah olan antibiyotikler bakterileri zehirleyerek öldürüyor. Bakteriler yanında sağlıklı hücreleri de etkileyen bu ilaçlarla karşılaştırıldığında Shu Lam’ın geliştirdiği polimerler sağlıklı hücreye hiç zarar vermiyor.

Peki değerli genç okurlarımız; siz kendi alanınızla ilgili neler geliştirmeyi üretmeyi düşünüyorsunuz?

superileri.com kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


5. Özel Sektör Ar-Ge Merkezleri Zirvesi Ankara'da Gerçekleştirildi!

$
0
0

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kongre Merkezi'nde düzenlenen "5. Özel Sektör Ar-Ge Merkezleri Zirvesi"nde başarılı Ar-Ge Merkezleri'ne ödüllerini Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile birlikte verdi.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, darbeyle başarılı olamayanlar, terörle hedeflerine ulaşamayanların bu sefer de ekonomi kartını devreye almaya karar verdiklerini belirterek, "Moody's'in not indirimini başka türlü izah etmek mümkün değil. Türkiye ekonomisi, böyle bir not indirimini kesinlikle hak etmiyor." dedi.

Bakan Özlü, Cumhurbaşkanı Külliyesi Beştepe Millet Cami Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "5. Özel Sektör Ar-Ge Merkezleri Zirvesi"nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin zor bir süreçten geçtiğini belirterek, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle amaçlarına ulaşamayanların terör kartını devreye soktuklarını ifade etti.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından terörle mücadele tarihinin en etkin dönemlerinden birini başlattıklarını dile getiren Özlü, Fırat Kalkanı Harekatı ile de DAEŞ'e karşı sınır ötesi bir operasyonun hayata geçirildiğine dikkati çekti. Bu manzaraya dışarıdan bakan herkesin ekonominin ciddi bir türbülansa girdiğini düşüneceğini ancak böyle olmadığını belirten Özlü, ekonominin de millet gibi dimdik ayakta durduğunu söyledi.

Özlü, darbeyle başarılı olamayanlar, terörle hedeflerine ulaşamayanların, bu sefer de ekonomi kartını devreye almaya karar verdiklerine işaret ederek, Moody's’in not indirimini başka türlü izah etmenin mümkün olmadığını kaydetti. Bu karar ile ilgili her türlü yorum yapılabileceğini ancak bunların hiçbirisinin ekonomik bir temeli, ekonomik bir gerekçesi olamayacağını bildirdi.

Türkiye ekonomisinin böyle bir not indirimini kesinlikle hak etmediğini dile getiren Özlü, şöyle konuştu:

"Birkaç ay içinde, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek için reformlar yapılmış, bireysel emeklilik sisteminde reform yapılmış, teşvik sisteminde yeniliklere gidilmiş, Ar-Ge altyapısı güçlendirilmiş, finansmana erişim kolaylaşmış, Türkiye Yatırım Fonu kurulmuş, yetmemiş, başta Rusya ve İsrail olmak üzere, ekonomide önemli yeri olan ülkelerle siyasi ilişkileri geliştirme yönünde önemli adımlar atılmış. Aslında bunları ve benzeri gerçekleri, karardan birkaç gün önce Moody’s de açıkladı. Ancak ne hikmetse çarşamba bunları söyleyen Moody's, cuma günü karar açıklanırken bir 'u' dönüşü yapıverdi. Bu nedenle bu kararın siyasi olduğuna inanıyoruz. Sormak lazım, ‘iki günde ne değişti?’ Tam olarak neyi hedeflediklerini bilemeyiz, ancak şunu biliyoruz ki hedeflerine ulaşamayacaklar.  Milletimizin, yerli ve yabancı yatırımcıların notu bizim için esastır. Dünkü Hazine ihalesindeki talebi gördünüz. Notu düşen bir ülkenin Hazine ihalesine talebin düşmesi beklenirdi ama öyle olmadı. Yatırımcılar Moody's'in notunu takmadı, adeta Moody's'in notunu kırdı."

"Yüksek Teknolojinin İhracattaki Payını Yüzde 15’e Çıkarmayı Hedefliyoruz"

Özlü, adımlarını Türkiye'yi hizaya sokmaya çalışanlara göre değil, millete göre attıklarını dile getirerek, yerli ve yabancı yatırımcıların önünü açacaklarının altını çizdi.

Teknoloji ve müşteri taleplerindeki değişimin hem tehdit hem de fırsat olduğuna dikkati çeken Özlü, bunun değişime ayak uyduramayanlar için tehdit, değişime yön verenler için fırsat anlamına geldiğini kaydetti.

Yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payını yüzde 4'ten yüzde 15’e doğru çıkarmayı hedeflediklerini bildiren Özlü, her sektörün 4. Sanayi Devrimi'ne hazırlıklı olması gerektiğinin altını çizdi. Özlü, reel sektör ve kamudan paydaşların katılımıyla bir platform oluşturacaklarını, 4. Sanayi Devrimi ile ilgili tüm politikaları ve politika araçlarını, bu platform aracılığıyla belirleyeceklerini söyledi.

Gelecek dönemde, başta TÜBİTAK’ın yeniden yapılandırılması ve Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısı'nın yasalaşması olmak üzere Türkiye'de teknoloji üretiminin önünü açacak reformlar gerçekleştireceklerini ifade eden Özlü, Ar-Ge harcamalarında özel sektörün payının sürekli arttığını, geçmişte yüzde 25 olan bu rakamın şimdi yüzde 50’lere yaklaştığını, ilerleyen dönemde bu oranı yüzde 70 seviyesine doğru çıkarmayı hedeflediklerini kaydetti.

Özlü, şu anda 272 Ar-Ge merkezinde 27 bin 500 nitelikli personel çalıştığına işaret ederek, "Bu Ar-Ge merkezlerimiz tarafından 4 bine yakın patent başvurusu yapıldı, bin 100’ün üzerinde patentin tescili alındı." dedi.

Özellikle Ar-Ge'de ticarileşmeye daha fazla odaklanacaklarını vurgulayan Özlü, "Yürütülen Ar-Ge projelerinin meyvelerini toplamaya başlayacağız. Milletimizin yüzünü güldüren, firmalarımıza sıçrama yaptıran yeni teknolojileri geliştireceğiz ve ticari ürüne dönüştüreceğiz. Bunu sağlamak için Ar-Ge merkezlerinin performansını yakından takip ediyoruz." diye konuştu.

Ar-Ge'de Birincilik Arçelik'in

En başarılı Ar-Ge merkezlerinin ödüllendirildiği törende birincilik ödülünü Arçelik AŞ adına Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Öztürk, ikincilik ödülünü Vestel AŞ adına Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, üçüncülük ödülünü de Kordsa Global Endüstriyel İplik ve Kord Bezi San. Tic. AŞ adına şirketin Üst Yöneticisi (CEO) Cenk Alper aldı.

Sektörel ödüllerde de gıda alanında Elvan Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ adına Grup Başkanı Hidayet Kadiroğluödülünü Bakan Özlü ve Ekonomi Bakanı Nihaz Zeybekci'nin elinden alırken, bankacılık ve finans sektöründe Kuveyt Türk Katılım Bankası AŞ, bilgisayar ve iletişim hizmetleri sektöründe Airties Kablosuz İletişim Sanayi ve Dış Ticaret AŞ, cam ve seramik ürünleri sektöründe Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Sanayi ve Ticaret AŞ, dayanıklı tüketim malları alanında Arçelik AŞ, elektronik sektöründe Vestel AŞ, metal ürünler alanında Norm Civata Sanayi ve Ticaret AŞ, iklimlendirme sektöründe Bosch Termoteknik Isıtma ve Klima Sanayi ve Ticaret AŞ, İlaç Sanovel İlaç San. Tic. AŞ, kimya sektöründe DYO Boya Fabrikaları Sanayi ve Ticaret AŞ, makine ve ekipman alanında Durmazlar Makine Sanayi ve Ticaret AŞ, otomotivde Tofaş Türk Otomobil Fabrikası AŞ, otomotiv yan sanayi sektöründe Teklas Kauçuk Sanayi ve Ticaret AŞ, savunma ve havacılık alanında Aselsan AŞ, tekstil ve hazır giyim sektöründe de Kordsa Global Endüstriyel İplik ve Kord Bezi Sanayi Ticaret AŞödüle layık görüldü.

Gösterge bileşenlerine göre ödüller alanında da ödül alanlar Ar-Ge personel istihdamında Aselsan, Ar-Ge harcama yoğunluğunda Kazlıçeşme Deri Ürünleri Araştırma Geliştirme Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, proje kapasitesinde Koç Sistem Bilgi ve İletişim Hizmetleri AŞ, işbirliği ve etkileşimde Netaş Telekomünikasyon AŞ, ticarileşmede FNSS Savunma Sistemleri AŞ, fikri mülkiyet yetkinliğinde Sanovel İlaç Sanayi Ticaret AŞ oldu. KOBİ Ar-Ge özel ödülünü de Triodor Araştırma Geliştirme Yazılım ve Bilişim Ticaret Limited Şirketi aldı.

Bakan Özlü Projelerini Sergileyen Ar-Ge firmalarını Gezdi

Özel sektör Ar-Ge firmaları, son dönemde yürüttükleri Ar-Ge çalışmalarını ve ortaya çıkan ürünleri ATO Congresium'da sergiledi. Bakan Özlü, Cumhurbaşkanı Külliyesi Beştepe Millet Cami Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Özel Sektör Ar-Ge Merkezleri Zirvesi Açılış Töreni'nin ardından Congresium'u ziyaret etti.

Özel sektör firmalarının stantlarını gezen Özlü, başta savunma ve otomotiv sanayisi olmak üzere çeşitli alanlarda yürütülen çalışmalara ilişkin bilgiler aldı.

sanayi.gov.tr kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Aile Şirketleri Bursa’da “Organizasyonlarda Kuşak Karması”nı Konuştular

$
0
0

Ülkemizdeki aile şirketlerinin kurumsallaşmasını ve kârlı sürdürülebilir büyümesini destekleyerek, ülkemiz ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla faaliyetlerini sürdüren TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Bursa temsilciliğinin düzenlediği ve Yönetim Danışmanı Evrim Kuran’ın sunduğu“Organizasyonlarda Kuşak Karması” konulu toplantıda, 21. Yüzyılın iş yaşamında değişenler ve iş dünyasında farklı kuşakların buluşması gündeme getirildi.

TAİDER, toplantılarında aile şirketlerindeki ihtiyaçların saptanması, sorunların çözümü, değerler yönetimi, güven ilişkisinin korunması, ailede uyuşmazlıkların etkin yönetimi, kurumsallaşma gibi aile şirketleri açısından önem taşıyan konuları gündeme taşıyor. Son olarak“Organizasyonlarda Kuşak Karması” başlıklı toplantıda TAİDERüyeleri, Bursa’dan ve ülkemizin önde gelen firmalarından temsilciler Bursa’da bir araya geldi.

150’ye yakın üye aile şirketi ile toplamda 450 üyesi olan TAİDER tarafından, Sheraton Otel’de düzenlenen ve toplantıda, Yönetim Danışmanı Evrim Kuranörneklerle önemli paylaşımlarda bulundu.

Toplantının açılış konuşmasını yapan TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Sumer Tömek Bayındır, derneğin en özgün yönünün deneyim paylaşımı ve birbirinden öğrenme olduğunun altını çizerek Türkiye ekonomisinin lokomotifi aile şirketlerinin büyük çoğunluğunun ikinci nesilden üçüncü nesile geçiş aşamasında olması nedeniyle kritik bir dönemde olunduğunu belirtti. Bayındır, dernek misyonunun çok özel olması ve alanında Türkiye’deki tek dernek olarak aile şirketi üyelerinin ihtiyaçlarına doğrudan cevap verebilecek platformlar yaratmasının önemini vurguladı.

TAİDER Bursa Temsilcisi ve Gelecek Nesil Komitesi Eşbaşkanı Berna Kırcı Aşiroğlu TAİDER bünyesinde gerçekleştirilen etkinliklerle, gelecek nesil üyelerinin TAİDER’e ve şirketlerine karşı aidiyet duygularının arttığını belirtti. Gelecek Nesil Komitesi Eşbaşkanı Burak Darcan ise katıldıkları uluslararası gelecek nesil zirvesi hakkında bilgi verdi. Açılış konuşmalarından sonra oturuma başlayan Yönetim Danışmanı Evrim Kuran, iş yaşamında farklı nesillerin görev almasıyla, nesiller hakkında bilginin öneminin her geçen gün daha da arttığını belirerek, aile şirketlerinin gelişerek büyümesi için lider, idealist ve girişimci profillere ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

TAİDER hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.taider.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi aile şirketlerinde yöneticilik yapan okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Medya Yatırımlarında Yıl Sonuna Kadar %10 Büyüme Öngörülüyor!

$
0
0

Reklamcılar Derneğiüyesi medya ajanslarının verileriyle hazırlanan 2016'nın ilk yarısındaki reklam yatırımları açıklandı. Türkiye'de ilk 6 ayda toplam reklam yatırımı 3.662 milyon TL'yi buldu. Dijital mecralardaki (%22) yükselişte en büyük payı "mobil" aldı.

Reklamcılar Derneği, her 6 aylık dönem sonunda hazırladığı Türkiye’deki reklam yatırımları çalışmasının 2016 yılı ilk 6 ay sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre; 2016’nın ilk 6 ayına göre sektör %14 büyürken, reklam yatırımları toplamı 3.662 milyon TL’yi buldu. Yatırımların %53.2’sini televizyon, %14.75’ini basın, %22.07’sini dijital, % 6.42’sini açıkhava, % 2.27’sini radyo ve % 1.3’ünü ise sinema reklamları oluşturdu. 2016 yılı sonu için %10'luk bir büyüme öngörülüyor.

Radyo, Sinema ve Açıkhava Reklam yatırımları yükseldi

Bu yılın ilk yarısında en büyük artış radyo reklamlarında yaşandı. Radyo reklamlarına yapılan yatırım geçen yıl aynı dönemde 62.78 milyon TL iken 2016'nın ilk yarısında %32.46'lık bir artışla 83.16 milyon TL'ye yükseldi. Radyonun ardından dikkat çeken bir yükseliş de geçen yıl olduğu gibi sinema reklam yatırımlarında oldu. Geçtiğimiz yıl 41 milyon TL olan toplam sinema reklam yatırımı bu yıl 47.47 milyon TL’ye ulaşarak %15.69’luk bir artış sağladı. Toplam açıkhava reklam yatırımı ise, bir önceki yıla göre %9,66 oranında arttı.

Dijital Reklam Yatırımları Aynı Oranda Artmaya Devam Ediyor

Dijital reklam yatırımları büyümeyi istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. 2015 yılı ilk 6 ayında %22 artış gösteren reklam yatırımı bu yıl da aynı oranda artış gösterdi. 2016 yılı ilk 6 ayında dijital reklam yatırımı toplamda 808.21 milyon TL'ye ulaştı. Bu rakamlara display, mobil ve search de dahil. Dijital reklam yatırımlarındaki dağılım içinde mobil %41.78'lik artış ile en dikkat çeken reklam alanı oldu. Dağılımda ikinciği %11.54 ile search, üçüncülüğü ise % 9.11'lik pay ile display uygulamaları aldı.

Gazete ve Dergi Reklam Yatırımlarında Kısmi Düşüş

2016’nın ilk 6 ayında gazetelerin reklam yatırımından aldığı pay düşerken, net reklam gelirinde de %3.3’lük bir düşüş gerçekleşti. Gazetelerdeki düşüşü %2.37'lik oranla dergiler izledi. Toplam gazete reklamı yatırımı geçen yıl aynı dönemde 508.15 milyon TL iken bu yıl 491.32 milyon TL olarak gerçekleşti. Dergi reklam yatırımı ise geçtiğimiz yıl 50 milyon TL iken bu yılın ilk yarısında 48.82 milyon TL'ye geriledi.

Dünya Reklam Yatırımlarında %6.5 Büyüme Bekleniyor

2016 yılı sonunda tüm dünyada reklam yatırımlarının %6,5 büyümesi bekleniyor. Reklam yatırımının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranı açısından bakıldığında ise dünya ortalaması binde 75 civarındayken, bu oran Türkiye’de binde 30-35 olarak gerçekleşiyor. Ekonomik kriz yaşanan ülkelerin Reklam Yatırımı/GSYH oranının Türkiye’nin üstünde olduğu görülüyor. 2016 beklentisi ise bu oranın Türkiye için binde 35 olması yönünde.

Reklamcılar Derneği hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.rd.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi reklam sektöründe faaliyet gösteren ve çalışmalarında reklam ve pazarlama yatırımlarına önem veren girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Prensler ve Lordlar 7. Boğaziçi Zirvesi'nde Buluşacak!

$
0
0

Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) tarafından bu yıl Cumhurbaşkanlığı yüksek himayesinde düzenlenecek olan “Boğaziçi Zirvesi”nin 7’ncisi 29 Kasım – 1 Aralık tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilecek.

Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) tarafından bu yıl 7’ncisi düzenlenecek olan zirve, 6 yılın toplamında yaklaşık 10 bin konuşmacı ve izleyicisi olan devlet ve iş dünyasının önde gelen liderlerini ağırladı. İstanbul’da yapılacak olan “Boğaziçi Zirvesi” bu yıl 90 ülkeden devlet başkanı, başbakan, bakanlar ve iş insanlarını ağırlamaya hazırlanıyor. Bankacılık ve Finans, Telekomünikasyon ve IT, Enerji, İnşaat, Ulaştırma ve Savunma Sanayi sektörlerinde gerçekleştirilecek B2B görüşmelerle yeni iş fırsatlarının adresi olacak“Boğaziçi Zirvesi”, düzenlenecek 15 panelle de“Spor Endüstrisinin Geleceği”nden“Akıllı Şehirler ve Yönetimi”ne kadar birçok konuda katılımcıları bilgilendirecek.

İstanbul’da gerçekleştirilecek olan “Boğaziçi Zirvesi” için geçtiğimiz yılki zirveden beri 20 ülkede çalışmalar yaptıklarını belirten Uluslararası İş Birliği Platformu (UİP) Kurucusu Cengiz Özgencil, “Boğaziçi Zirvesi her geçen yıl güçlenerek büyüyen ve sadece bölgeye değil Dünya’ya hitap eden bir etkinlik. Bu yıl 7.’si düzenlenecek olan Boğaziçi Zirvesi, makro düzeydeki ekonomik ve sosyal sorunları çözmek için bugünün ve yarının liderleri için bir toplanma noktası haline geldi. Devlet, girişimciler, iş adamları, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleri özel bir odaklanmayla, mevcut sorunları, potansiyel çözüm ve gelecekteki fırsatları tartışmak için bir araya gelecek” dedi.

Prensler ve Lordlar da Bu Zirvede Buluşacak

Ülkelerine ve Dünya’ya yön veren insanların bu yılki zirvede buluşacağına değinen Özgencil, “Bu yıl geçtiğimiz yıllara göre zirve adına çok daha fazla zorlandığımız bir yıl oldu. Yurt dışında Türkiye adına yapılan bir kara propaganda vardı. Ve biz bu sene içerisinde gittiğimiz 12 ülkede öncelikle ülkemizin onların basın ve yayından takip ettikleri gibi olumsuz bir durumda olmadığını, Türkiye’de büyümenin hızla devam ettiğini ve bölgesinde güçlü bir ülke olduğunu anlattık. İngiltere’de Lordlar Kamarası’yla Suudi Arabistanlı prensler ve Suudi şirketlerin önde gelen CEO’ları ile gerçekleştirdiğimiz görüşmelerden istediğimiz sonuçları aldık. Prensleri ve Lordları geçmiş yıllarda olduğu gibi bu seneki zirvemizde de ağırlayacağız” dedi.

Suudi Arabistan’ın bu sene odak ülke olduğuna vurgu yapan Özgencil,“Zirve’nin bu seneki odak ülkesini petrol fiyatlarının düşmesiyle özel sektör yatırımlarına daha çok ağırlık vermeye başlayan Suudi Arabistan olarak belirledik. Bundan yaklaşık bir ay önce Suudi Arabistan’ın en etkili think tank kuruluşları İngiltere’de bir toplantı yaptı. 30 yıl sonra Suud sanayisinin nerede olacağını Cambridge Üniversitesi’nde tartıştırdı; üç gün süren bu toplantıyı Cambridge Üniversitesi davetlisi olarak biz de izledik. Bu seneki hedef ülkemiz Suudi Arabistan ve bu bizim KOBİ’lerimiz için büyük avantaj oluşturuyor. Suudi Arabistan yatırım yapmak için buraya geliyor” diye konuştu.

Zirve’ye katılacak olan isimlerin önemine de değinen Özgencil, "Arnavutluk devlet başkanı, Dağıstan devlet başkanı, Tacikistan devlet başkanı, Amerika, Rusya, Endonezya, Malezya, Japonya gibi birçok ülkeden bakan ve CEO düzeyinde katılımcılar bekliyoruz. Ayrıca TAG Org. Kurucusu Talal Abu Ghazaleh, Katar Eski Başbakan Yrd. Ve Enerji Bakanı Abdullah Bin Hamad Al Attiyah, Amerikan Enerji Bakanlığı Enerji Güvenliği Direktör Yrd. Carmine Difiglio, Salam International Bşk. Yrd.  Ürdün Hussam Abu Issa, Pakistan Eski Başbakanı Shaukat Aziz,  Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Fatih Birol, gibi önemli isimler katılacak" dedi.

Boğaziçi Zirvesi hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.bogazicizirvesi.org ve www.uipistanbul.org web adreslerini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

İhracatta Katma Değeri Yükseltmek İçin Özel Ürünlere Yönelmemiz Şart!

$
0
0

Katma değeri yüksek ihracatın yolunun özel ürünlerden geçtiğine vurgu yapanİstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zekeriya Mete, “Katma değeri yüksek ürün ihraç etmek istiyorsak ülkemize özgü ürünleri dünyaya duyurmalıyız” dedi.

İhracatçılar olarak Türkiye’deki birçok ürünün ön plana çıkarılmasıyla katma değerin artacağını belirten İstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zekeriya Mete“Şanlıurfa’nın Biberi, Rize’nin Çayı, Malatya’nın Kayısısı, Kars’ın Peyniri, Ordu’nun fındığı bunların hepsi birer özel ürün. Bu özel ürünlerimizin hepsi için ayrı ayrı Ar-Ge ve tanıtım faaliyetleri yapılmalı. Marka değeri olan yüksek katma değerli ürün ihracatı için bu çalışmaları yapmamız şart. Yoksa fındık örneğinde olduğu gibi yabanı firmalar bizden aldığı ürünleri katma değerli hale getirerek bizim ürünlerimiz üzerinden dünyadan para kazanmaya devam edecek.” diye konuştu.

Barter Sistemi İhracatı Yüzde 30 Arttırır

İhracatta barter sisteminin uygulanmasının ihracatı yüzde 30 seviyelerine kadar yükseleceğini savunan Zekeriya Mete, “Ülkemizin ihtiyacı olan ithal ürünleri ülkeye ihracatçılar olarak biz getirirsek, ticaretinde hızını artırmış oluruz. Türkiye’de ihracat yapan firmalara ithalat önceliğinin tanınması lazım” dedi. Bunun sektörel olarak ayrılabileceğini kaydeden Mete, “Tarımsal ürünleri bizim sektörümüzle ilgili ihracatını yaptıkları ürünleri ithalatına imtiyaz verebilirler. Bizim mal sattığımız ülkelerdeki ithalatçılar paralarını merkez bankasına yatırıyor ve buradan döviz olarak alıyorlar. Merkez Bankası’nda döviz olmadığı zaman onlar parayı yatırmış bile olsalar biz paramızı alamıyoruz. Paranın dönüşü ayları hatta yılları buluyor. Bu da ticareti yavaşlatıyor” dedi. Örnek olarak, Angola’nın ithalata ayda 50 bin dolardan fazla para yollayamadığını belirten Mete, “İhracat yaptığımız ülkeden ithalatı biz yapmalıyız. Bu ülke için riske giren insanın korunması lazım. Bu şekilde hem ithalatçı firmalarımızda ihracatçı firmalara dönüşebilir. Şu an bu sistemin gelmemesi için hiçbir sebep yok. Bu kararın çıkması için gereken güçlü irade şu an mevcut. Kısa vadede ihracatımıza katkısı çok büyük olacak. İhracat bir anda yüzde 30 civarında artış gösterebilir” diye konuştu.

Sektör Olarak 200’üzerinde Ülkeye İhracat Yapıyoruz

Gıda ihracatçıları olarak 200’ün üzerinde ülkeye ihracat yaptıklarını belirten Mete”Biz zaten gıda ihracatçısı olarak 200 üzeri ülkeye ihracat yapıyoruz, çok az da olsa satış yapmadığımız, girmediğimiz pazar kalmadı diyebiliriz. Şu anda bizim için önemli olan öncelik addettiğimiz pazarlarda ayağımızı sağlamlaştırmak, pazarda hak ettiğimiz yeri ve payı alabilmek.  Bu pazarlar şu an Güneydoğu Asya ve Güney Amerika kıtasındaki ülkelerdedir” dedi.

Rusya pazarının yeniden açılışını da değerlendiren Mete “Rusya pazarının açılmış olması bizi ve ihracatçılarımızı heyecanlandırdı. Rusya gerek nüfusu, gerek gıda sektöründe ithalatına bağımlı yapısıyla, gerekse de ülkemize yakınlığıyla avantajlı bir Pazar. Biz de Rusya’nın en büyük gıda fuarı olan Prodexpo fuarına milli katılım organizasyonu düzenlemek üzere çalışmalarımıza başladık. Rusya pazarının açılmasının etkisini Rusya’ya Türkiye geneli Hububat sektörü ihracatımızın geçen aya oranla bu ay ikiye katlanması ile görebiliriz” diye söyledi.

İstanbul Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.iib.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Sosyal Fayda Odaklı Girişim Hızlandırma Programı Başvurularınızı Bekliyor!

$
0
0

Sosyal etki odaklı düşünen girişimci ve kurumları bir araya getiren Impact Hub Istanbul, 5 gün sürecek Unreasonable Labs Türkiye hızlandırma programı için geri sayıyor. Son Başvuru Tarihi: 1 Ekim 2016.

1-5 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleşecek Unreasonable Labs için bir yandan proje başvuruları devam ederken, bir diğer yandan programa katkıda bulunacak farklı sektörlerden fikir önderleri ve deneyimli mentörler de belli olmaya başladı.

Impact Hub Istanbul Türkiye’de sosyal inovasyon eko-sisteminin gelişmesi ve zenginleşmesi için projeler ve programlar geliştirmeye devam ediyor. Bu amaç doğrultusunda 2016-2017 senesi için planlanan global programlardan Unreasonable Labs Sosyal Fayda Odaklı Girişim Hızlandırma Programı farklı alanlardan deneyimli mentörler ve fikir önderleri ile programa kabul edilen birey veya start-upları bir araya getirerek sosyal fayda odaklı, sürdürülebilir, nitelikli ürün ve servisler ortaya çıkarmayı amaçlıyor.

5 gün olarak planlanan Unreasonable Labs programı kısa ve yoğunlaştırılmış bir hızlandırma programı olmasına rağmen başlangıç ve/ya fikir aşamasında olan girişimlere ve girişimcilere ürün veya servislerini hedef kitleleri üzerinde test etme ve geri bildirim alarak, iş fikirlerini geliştirmeleri konusunda destek sağlayacak.

Fark yaratan sosyal fayda odaklı girişimcileri destekleme amacıyla kurulan Unreasonable Institute’un uluslararası bir insiyatifi olan Unreasonable Labs’i tamamlayan sosyal fayda odaklı girişimciler dünya çapındaki Unreasonable Institute ve network’ünün bir parçası olmaya da hak kazanacak.

Unreasonable Labs’in Türkiye ayağını ilk defa Impact Hub Istanbul, yaz başında 4. Levent Sanayi’de açılan yeni evinde gerçekleştiriyor.

Unreasonable Labs Türkiye’ye Katılmak İçin Ne Gerekiyor?

Hızlandırma programları iyi bir fikri olan fakat farklı nedenlerle fikirlerini ürünlere veya servislere çevirmekte zorlanan kişileri aktive ediyor. Fikirlerin birer ürün veya hizmet olarak son kullanıcıları ile buluşmasında bir köprü görevi görüyor. Bu programlar sayesinde daha çok fikir, birer başarı hikayesi olarak girişimcilik ekosistemine katılıyor ve sistem bu şekilde her geçen gün daha da zenginleşiyor. Farklı alanlarda uzman kişiler hızlandırma programları sayesinde değer katabilecekleri projeler ile daha etkin bir şekilde bir araya getiriliyor, kattıkları deneyim ve bilgileri ile daha etkili olabiliyor. Yatırımcılar açısından bakıldığında,  profesyonel bir yaklaşım ile ortaya çıkartılmış, sürdürülebilir ve nitelikli iş modelleri bulmak kolaylaşıyor.

Bu anlamda Impact Hub İstanbul, Unreasonable Labs Sosyal Fayda Odaklı Girişim Hızlandırma Programı başvurularını incelerken toplumsal veya son kullanıcı nezdinde bir problemi çözen, kurucusu veya fikir sahibinin bütün kalbiyle inandığı ve tutku ile çalıştığı ürün veya servisleri seçmeye özen gösteriyor.

Unutmayın, Unreasonable Labs Sosyal Fayda Odaklı Girişim Hızlandırma Programı'nın son başvuru tarihi 1 Ekim 2016!

Unreasonable Labs Sosyal Fayda Odaklı Girişim Hızlandırma Programı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.unreasonableinstitute.org web adresini ziyaret edebilir, başvuru işlemlerinizi ise 1 Ekim 2016 tarihine kadar buradan gerçekleştirebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

GE, İlk Akıllı Fabrika Yatırımını Türkiye’de Yapıyor!

$
0
0

Dünyanın öncü dijital endüstriyel firması olan General Electric (GE), Gebze’deki Güç Transformatörleri fabrikasını, akıllı fabrikaya dönüştürüyor. GE, dünyanın en büyük dijital endüstriyel firması olma vizyonuyla, ‘akıllı fabrika’ yatırımı için, dünyadaki 10 adet Güç Transformatörleri arasında ilk olarak Türkiye’de Gebze’de yer alan fabrikasını seçti.

Yerel inovasyonun güçlendirilmesini hedefleyen GE, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye bölgesinin en gelişmiş kapasite ve teknolojiye sahip test laboratuarını da Gebze’deki Güç Transformatörleri Fabrikası’nda faaliyete geçirdi.

Türkiye’de 50 yıldır üretim yapan GE Güç Transformatörleri fabrikası, 2020 yılına kadar 1 milyar dolar ihracat katkısı hedefliyor. Lokalizasyon ve yerel inovasyon çalışmaları ile Türkiye’nin ekonomik büyümesine katkı sağlayan General Electric (GE), Türkiye’de yer alan Gebze Güç Transformatörleri fabrikasını, bölgedeki ilk akıllı fabrikaya dönüştüreceğini duyurdu.

Türkiye’de 1948 yılından beri faaliyet gösteren GE, havacılık, ulaşım, enerji, sağlık gibi Türkiye ekonomisinin stratejik endüstrilerine gerçekleştirdiği yatırımlarına devam ediyor. Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, GE Şebeke Çözümleri Global CEO’su Reinaldo A. Garcia ve GE Güç Transformatörleri Ürün Grubu Küresel Genel Müdürü Hakan Karadoğan’ın katılımıyla yatırım duyurusunun gerçekleştirildiği törende, Güç Transformatörleri Fabrikası bünyesinde Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye bölgesinde yer alan en büyük test laboratuvarının açılışı da gerçekleştirildi. Ayrıca üretim kapasitesini de artıracak olan fabrikaya yapılan toplam yatırımın değeri 20 milyon doları buluyor.

50 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren GE Güç Transformatörleri Fabrikası, büyüklüğü ve kapsamı ile GE’nin dünya genelinde faaliyet gösteren diğer transformatör fabrikaları arasında en önemli yatırımlarından biri olma özelliği taşıyor. Toplam üretiminin yüzde 85’ini ihraç eden GE Güç Transformatörleri Fabrikası, 2015 yılında yaklaşık 250 milyon dolar ihracatla alanında Türkiye ihracat şampiyonu oldu.

GE, dünyanın en büyük dijital endüstriyel firması olma vizyonuyla, ‘akıllı fabrika’ yatırımı için, dünyadaki 10 adet Güç Transformatörleri arasında ilk olarak Türkiye’de Gebze’de yer alan fabrikasını seçti. Gebze’deki fabrika, üretimin dijitalleşmesi kapsamında ekipmanlarla bilgisayarların birbiriyle konuşabileceği ve Endüstriyel İnternet sayesinde gerçek zamanlı bilgilerin paylaşılabileceği üretim konseptinin bölgedeki ilk uygulaması olacak. Akıllı Fabrika’da optimum üretim sağlamak için tasarım, üretim, tedarik zinciri ve servis ağları da birbirine bağlanacak.

GE Güç Transformatörleri Fabrikası’nın akıllı fabrikaya dönüşmesi ile birlikte, transformatör üretim sürelerinde yüzde 25, stok seviyeleri ve maliyetlerinde yüzde 20 oranında azalma, üretim verimliliğinde yüzde 3 artış ve tam zamanında teslimatta yüzde 5 oranında artış gerçekleşmesi planlanıyor. Verimlilik artışının sonraki yıllarda yüzde30’lara varması bekleniyor.

Bölgenin En Gelişmiş Kapasite ve Teknolojiye Sahip Test Laboratuvarı Türkiye’de

Test laboratuvarı yatırımı, güç transformatörü üretiminde ve tesisin kapasite artışındaki en önemli etken olma özelliği taşıyor. GE açılışı yapılan yeni test laboratuvarıyla, hem üretim kapasitesini hem de üretebileceği transformatör gücü ve gerilimini artırıyor. Türkiye şebekesinde maksimum gerilim 380 kV olmasına rağmen, laboratuvarda kullanılan özel ekipmanlarla 800 kV’a kadar gerilime sahip transformatörler bu laboratuvarda yetkin mühendis ekibi ekibi tarafından test edilebiliyor.

Yerel Üretim ve İnovasyona Destek

Güç Transformatörleri Fabrikası Test Laboratuvarı açılış töreninde konuşan GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, GE’nin 68 yıldır Türkiye’de yerel üretimi, ihracatı ve istihdamı destekleyerek Türkiye ekonomisine yüksek katma değer sağladıklarının altını çizdi. Özsoy, “2012 yılından bu yana Türkiye’deki çalışan sayımızı üç kat artırdık. Bugün Türkiye’de 8 ayrı lokasyonda 2000’in üzerinde çalışanımız ile ülkemizin öncelikli iş alanlarına yönelik faaliyet göstermekten, yerel üretim, inovasyon, ihracat ve istihdama katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Geçen yıl faaliyete geçirdiğimiz GE Türkiye İnovasyon Merkezi ile yenilenebilir enerji, akıllı şebekeler, LED, sağlık ve yaşam bilimleri endüstrilerinde yerel inovasyonun gelişimine odaklandık. Bugün de Gebze güç transformatörleri fabrikasına yapacağımız yatırımlarla hem örnek bir akıllı fabrika oluşturacağız hem de endüstriye ve Türkiye ekonomisine olan katkımızı daha üst noktalara taşıyacağız” dedi.

Törende konuşan GE Şebeke Çözümleri Global CEO’su Reinaldo A. Garcia ise şebeke çözümleri iş alanı olarak GE’nin dijital dönüşümüne ve insanların elektriğe erişimine katkılarının önemini vurguladı. İnsanların hayatını sürdürebilmesi için dünyamızın elektriğe ihtiyacı var. Müşterilerimiz, enerji piyasasında teknoloji konusunda öncülük yapmamızı bekliyor. GE’nin dünyadaki ilk akıllı güç transformatörü fabrikası olan Gebze’deki fabrikamızın, üretimde verimlilik açısından hem Türkiye’ye hem de dünyaya örnek olma özelliği taşıyacak olmasından gurur duyuyorum. Türkiye, hızlı hareket edip gerekli yatırımları yapar ve sanayide dijital dönüşümü gerçekleştirebilirse rekabette öne çıkacaktır.

Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Hedeflerine Katkı

GE Güç Transformatörleri Fabrikası, şu ana kadar ürettiği yüksek gerilim transformatörlerin yanı sıra orta gerilim transformatörler de üretecek. Bu gelişme Türkiye’nin rüzgar alanındaki yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmasına ivme kazandıracak.

GE Güç TransformatörleriÜrün Grubu Küresel Genel Müdürü Hakan Karadoğan da törende yaptığı konuşmada, üretim kapasitesini artıracak olan bu yeni test laboratuvarı ve orta gerilimde transformatör üretimi yatırımlarının yerel inovasyona katkısına dikkat çekerek, “Üretim kapasitemizin artmasıyla hizmet verdiğimiz ana pazarlardan artık çok daha fazla sipariş alabileceğiz. Ayrıca bu yatırım sektörün artan gerilim ve güç taleplerine paralel olarak daha büyük transformatörler üretmemiz için bize yeni pazarlar da açacak. İstihdam ve ihracat rakamlarımızı büyüterek, ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz” dedi.

Yetkin Mühendis Ekibi Dünyaya Teknoloji Geliştiriyor

Gebze’de yer alan fabrikanın en önemli özelliklerinden biri de buradaki Ar-Ge mühendisleri tarafından geliştirilen teknolojilerin GE’nin dünya genelinde bulunan güç transformatörleri fabrikalarına bilgi (know-how) olarak aktarılarak kullanılması. Yaklaşık 80 mühendisten oluşan Ar-Ge ekibi sayesinde tesis, özel transformatörlerin üretiminde GE’nin yetkinlik merkezi olarak konumlanıyor. Güç Transformatörleri Fabrikasında değişik atmosfer ve iklim şartları için farklı çözümler geliştiriyor.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


Dünya Ekonomik Forumu 2016-2017 Küresel Rekabetçilik Raporu’nu Açıkladı

$
0
0

İsviçre’de yerleşik olan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum), TÜSİAD – Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu REF ile çalışmalarını ortak yürüttüğü, 2016 -2017 Küresel Rekabetçilik Raporu’nun sonuçlarını kamuoyuna açıkladı.

Rekabet gücü sıralamasında yer alan 138 ülke arasında ilk üç sırayı bu sene de İsviçre, Singapur ve ABD aldı. Türkiye ise dört basamak gerileyerek 55. sırada yer aldı.

Rekabet gücünde ilk 10 sırayı paylaşan ülkeler sırasıyla şunlardır: İsviçre, Singapur, ABD, Hollanda, Almanya, İsveç, İngiltere, Japonya, Hong Kong, Finlandiya

    Temel Bulgular:

    • Uluslararası ticarette açıklığın azalması büyüme ve refahı tehdit ediyor.
    • Parasal genişleme, rekabet gücü yüksek olan ülkelerde rekabet gücünün düşük olduğu ülkelere göre büyümeye daha olumlu etkide bulundu.
    • Gelişmekte olan ekonomilerin öncelikleri değişiyor; güncellenmiş iş uygulamaları ve inovasyona yatırım, en az altyapı, beceriler ve etkin pazarlar kadar önemli hale geliyor.
    • İsviçre, Singapur ve A.B.D. dünyanın en rekabetçi ülkeleri olarak yerini korudu, Hindistan da 16 basamak tırmanarak yükselen ekonomiler arasında en üst sırada yer aldı.

    Avrupa ülkeleri ekonomileri sıralamada ilk 10’a hakim olmaya devam ederken, İspanya bir puan yükseliş göstererek 32. sıraya yükselmiş, İtalya bir puan düşerek 44. olmuş, Yunanistan ise 5 basamak geri giderek 86. sırada yer almış. Euro bölgesinin ikinci büyük ekonomisi olan Fransa bir basamak tırmanarak 21. olmuş.

    Çin (28.) bu yıl da yerini sabit tutarak BRICS ülkesi ekonomilerinin en yükseği olarak sıralamada yerini almış. Hindistan ise 16 basamak yükselerek 39. sıraya yerleşmiş. Hem Rusya hem de Güney Afrika iki sıra yükselerek sırasıyla 43. ve 47. olmuş, sadece Brezilya altı sıra düşerek 81. sırada yer almış.

    Türkiye Değerlendirmesi:

    Raporda Türkiye ile ilgili değerlendirmeye gelince; Türkiye’nin 2015 itibariyle satın alma gücü paritesine göre 733.6 milyar ABD dolarlık bir GSYİH büyüklüğüne, kişi başına düşen 9437.4 ABD dolarlık bir gelire, Türkiye’nin GSYİH’sinin dünya toplamında %1.40’lık bir paya sahip olduğu hatırlatılmakta.

    2016-2017 dönemi Küresel Rekabetçilik Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye 138 ülke arasında 55. sırada. (İlgili veriler Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünden önce toplanmış). Türkiye bir önceki yıl 140 ülke arasında 51., ondan önceki yılda ise 144 ülke arasında ise 45. sırada konumlanmıştı.

    Son iki yılda olduğu gibi Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin içinde bulunan bileşenler arasında en iyi performans 17. sırada yerini koruyan Pazar Büyüklüğü kaleminde gösterilmektedir. Son iki yılda en ağır düşüş Mali Piyasaların Gelişmişliği, İnovasyon, Kurumsal Yapılanma, Sağlık ve İlköğretim ve Mal Piyasalarının Etkinliği endekslerinde gerçekleşmiş.

    Geçtiğimiz yıllara göre en belirgin yükseliş ise Makroekonomik Ortam endeksinde gerçekleşmiş olup Altyapı, Yüksek öğretim ve İşbaşında Eğitim endekslerinde de 5 basamak artış meydana gelmiş.

    Raporda, komşu ülkelerin istikrarsız jeopolitik durumu ve göç baskıları (Suriyeli mültecilerin yüzde 56’sının Türkiye’de kayıtlı olduğu hatırlatılmakta.) göz önüne alındığında ülke ekonomisinin esnek olduğu vurgulanmış. Daha dinamik bir iş ortamı yaratmak için, mal piyasalarında etkinliğin artması gerektiği ve ülkenin küresel değer zincirlerinde yükselmesine yardımcı olması için, yenilik ekosistemini geliştirecek yatırımlara ihtiyaç olduğu belirtilmiş. Kamu kurumlarının daha etkin ve saydam olması için reformlara gereksinim olduğu da vurgulanmış.

    Aşağıdaki tablo, Küresel Rekabetçilik Endeksi’nin hesaplanmasında kullanılan ana bileşenlerde Türkiye’nin yerini gösteriyor.

     

    2016 - 2017 Küresel Rekabetçilik Raporu hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

    Haberimizi  tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Türkiye Ekonomisine Yönelik Siber Saldırılar Artışta!

    $
    0
    0

    CSC’nin Türkiye’de faaliyet gösteren 250 kurumun katılımı ile gerçekleştirdiği siber güvenlik araştırmasına göre, son beş yıllık dönemde siber saldırıların sayısında artış yaşandı. Sadece kötü niyetli yazılımlar ve bilgisayar korsanları değil, çalışanlar da farkında olmadan şirketlerinin siber güvenliklerini tehdit ediyor.

    CSC’nin“Türkiye’deki şirketlerin siber güvenlik yaklaşımı” konulu araştırmasına göre, ticari kuruluşların yüzde 47’si, 2011 yılından bu yana maruz kaldıkları siber saldırıların sayısında artış olduğu görüşünde birleşiyor. Şirketler, siber güvenliği tehdit eden temel risk faktörlerini kötü niyetli yazılımlar, hacker saldırıları ve kendi çalışanları olarak görüyor. 2016 yılının Temmuz ayında gerçekleşen araştırmaya, Türkiye’de faaliyet gösteren 250 kurum katıldı.

    Araştırmaya göre, Türkiye’deki şirketlerin dörtte üçünün halen uygulamakta olduğu bir siber güvenlik politikası bulunuyor. Bu kurumların yüzde 43’ü siber güvenlik politikalarını günlük, haftalık ve aylık bazda gözden geçiriyor ve revize ediyor. Olağanüstü durumlar yaşanmadıkça, standart revize süresinin 6 ay ile 1 yıl arasında olması gerektiğini belirten CSC Türkiye Genel Müdürü Alev Alp Esen, “Gözden geçirme ve revize periyotlarının standart süreden kısa olması, kurumun siber güvenliğe yönelik etkin bir yol haritasının bulunmadığı anlamına geliyor. Araştırmamıza katılan kurumların sadece yüzde 44’ünün standart süre aralığını belirtmesi, bu anlamda bir güvenlik bilincinin ülkemizde henüz tam olarak yerleşmediğini gösteriyor” dedi.

    Kurumların yüzde 23’ü siber güvenlik harcamaları için bütçe ayırmazken, toplam BT bütçesinin yüzde 11 ile 30 arasında bir kısmını siber güvenliğe ayıranların oranı yüzde 50’yi buluyor. Yüzde 10’luk bir kesim ise toplam BT bütçesinin yüzde 31’inden fazlasını siber güvenlik için harcadığını ifade ediyor.

    Finans ve Kamuda Farkındalık Yüksek

    Diğer sektörlere oranla siber saldırılar neticesinde maddi kayıplara daha açık olan finans sektöründe farkındalığın yüksek olduğunu belirten Esen, “Türkiye’de bankaların internet şubelerinin müşteri arayüzleri Avrupa ülkelerine kıyasla daha fazla dijitalleşmiş durumda. Bu da daha yüksek güvenlik gereksinimini beraberinde getiriyor. Türkiye’deki bankaların yurtdışındakilere göre siber güvenlik tehditlerine karşı daha iyi korunduğunu söyleyebiliyoruz. Vatandaşların çeşitli kişisel verilerine sahip olan kamu kurumları için de aynı durum geçerli. Finans ile birlikte, en çok hedefte olan kurumlar kamu sektöründen. Araştırmamıza katılan kamu kurumlarının yüzde 90’ından fazlasının bir siber güvenlik politikasına sahip olmasını da dikkate değer buluyoruz” diye konuştu.

    Çalışanlar da Bir Güvenlik Tehdidi

    Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 47’si, son beş yıl içerisinde karşı karşıya kaldıkları siber saldırıların sayısında artış olduğunu belirtiyor.

    Siber saldırıların başlıca kaynaklarında ise

    • kötü amaçlı yazılımlar yüzde 94 ile başı çekerken,
    • hacker’lar yüzde 68,
    • çalışanlar yüzde 42,
    • eski çalışanlar yüzde 33,
    • rakipler yüzde 28

    ile siber güvenliği tehdit eden diğer faktörler olarak sıralanıyor.

    Araştırmaya katılan kurumların yüzde 77’si, çalışanlarını siber güvenlik politikalarının bir parçası görürken, çalışanlar açısından en büyük riskler bilgi güvenliği ve verilerin sızdırılması olarak öne çıkıyor.

    Güvenlik teknolojisine ek olarak, çalışanların güvenlik politikalarının bir parçası olmalarının ve siber güvenlik konusunda eğitim almalarının da kritik olduğunu belirten Esen,“Bazı kurumlar, çalışanlarına eğitim verdikten sonra onları puanlama yoluna gidiyor. Bu sayede şirket içindeki siber güvenlik ölçümleri, etkili ve sürdürülebilir bir şekilde yapılandırılabiliyor” dedi.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Uluslararası Girişimcilik Merkezi, Girişimcilik Elçileri Arıyor!

    $
    0
    0

    Dünya genelinde kentler girişimciliğin gelişiminde öncü merkezler haline gelmeye başladı. Türkiye’de yenilik ekonomisinin gelişimini destekleyen Uluslararası Girişimcilik Merkezi, UGM Girişimcilik Elçileri ile kentlerin inovasyon odaklı girişimcilik ekosistemlerini güçlendirmek için harekete geçiyor.

    Girişimcilikte öncü kentlerden biri olma potansiyeli taşıyan Adana, Antalya, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir veya Mersin’de yaşayan; kentinin yenilikçiliğin ticarileşebileceği, toplumsal değer ve sosyal fayda sağlayan, kapsayıcı ve yeşil işler için bir çekim merkezine dönüşebilmesi için hayata geçirilcek kapsamlı çalışmada öncülük etmek isteyen herkes UGM Girişimcilik Elçileri'nden birisi olabilir.

    Kentlerin girişimcilik potansiyelini ortaya çıkarıp; Yenilik, Yaratıcılık ve Girişimcilik, Endüstri 4.0 ve Dijital Dönüşüm, Yatırımcılık ve Mentörlük odağında gerçekleştirilecek eğitim, buluşma ve network toplantılarına ev sahipliği yapmak ve Türkiye ve uluslararası girişimcilik ekosisteminin öncü aktörleri ile tanışmak ve yaşadığın kentin küresel ekonomide rekabet gücünü destekleyici girişimcilik çalışmalarına imza atmasını istiyorsanız sizde UGM Girişimcilik Elçileri programına başvuruda bulunabilirsiniz.

    Eğitime Kimler Başvuru Yapabilir?

    • İstanbul, İzmir, Adana, Eskişehir, Mersin, Antalya veya Gaziantep’te yaşayan,
    • 01 – 06 Kasım 2016 tarihleri arasında gerçekleşecek eğitime eksiksiz katılabilecek,
    • Kentinin girişimcilik ekosistemini destekleme ve geliştirme motivasyonuna sahip,
    • 20 – 40 yaş aralığında veya değilseniz deneyimine güvenen,
    • Inovasyon ve girişimcilik konularında aktif rol alan,
    • Teknoloji, yenilik ve üretim süreçlerini takip etmekten hoşlanan ve pazarın geleceğini merak eden,
    • 2017 yılı boyunca UGM çalışmalarına destek vermeye hazır olanlar

    Son Başvuru Tarihi:19 Ekim 2016 Çarşamba saat 23:59.

    UGM Girişimcilik Elçileri programı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.habitatdernegi.org web adresini ziyaret edebilir, başvuru ile ilgili sorularınızı ise kenan@habitatdernegi.org mail adresi üzerinden yetkili kişiye yöneltebilirsiniz.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Londra’nın En Prestijli Elmas’ı, Bir Türk Şirketinin Oldu!

    $
    0
    0

    İstanbul merkezli Türk şirketi Adba International, Londra’da Customer Experience Champion Awards'da ödüle layık görüldü. Müşteri ilişkileri yönetimine getirdikleri yeni yaklaşımdan dolayı pek çok global şirketi geride bırakan Adba International "Diamond" ödülü kazandı. Ödülü, Adba International’ın iş dünyasına yönelik yayını The Brand Age’in Londra temsilcisi gazeteci Yasemin Bakan aldı.

    Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) alanında hizmet veren İstanbul merkezli Türk şirketi Adba International, Londra’da Clarabridge’nin‘Customer Experience Champion (CXC) Awards' yarışmasında en prestijli ödülü almayı başardı. Adba International, müşteri ilişkilerine getirdiği yeni yaklaşımdan dolayı yüzlerce şirketi geride bırakıp, Londra'da düzenlenen yarışmada CX Diamondödülüne sahip oldu. Ödülü şirketin Clarabridge yöneticilerinden Susan Ganeshan, Adba Internationl'ın iş dünyasına yönelik yayını The Brand Age Dergisi’nin Londra Temsilcisi  gazeteci Yasemin Bakan'a takdim ederken, ödülün verildiği The Brewery isimli salonda Londra iş dünyasının seçkin temsilcilerinden oluşan 1000’e yakın konut yer aldı.

    Büyük Fark Yarattılar

    Törende konuşan Ganeshan, Adba International'ın Türk Hava Yolları'na verdikleri hizmette, müşteri ilişkileri yönetimi alanında uyguladıkları yenilikle farklılık yarattıklarını, şirket karlılığını ve müşteri sadakatini artırmalarının ödülü almalarında etkili olduğunu belirtti.

    Yarışmaya katılmak için şirketlerde aranan kriterler arasında şirketin vizyon, strateji sahibi olması, işin yapılış biçimi ve başarılı sonucunu gösterebilmesi gerekiyor.

    Ödülü kazanmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Adba International Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Bayazıt da; "Türk Hava Yolları (THY) ile yapmış olduğumuz çalışmada ortalama yanıtlama süresini 10 dakika kadar düşürmemiz, çözüm odaklı yaklaşımımız ve müşteri memnuniyetindeki artış bu ödülü kazanmamızda büyük rol oynadı. Bu da Adba ekibinin ne kadar titiz ve verimli çalıştığının göstergesidir" dedi.

    Adba International hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.adbaint.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Türkiye’de Askeri Darbe Olmadı, Hadi Finansal Darbe Yapalım!

    $
    0
    0

    Eğitimci, Yazar, Yönetim Danışmanı, Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi olan Nevzat Erdağhocamız girişimcilik ve ekonomi odaklı makaleleri ile Girişim Haber'de okurlarımızla buluşacak. Nevzat Erdağ; profesyonel olarak çeşitli firmalarda muhasebe, finans ve dış ticaret departmanlarındaüst düzey yönetici olarak görev almış olup, vergi ve sosyal güvenlik alanında kamuda birçok çalışmalarda bulunmuştur. Türkiye’de vergi ve sosyal güvenlik alanında birçok kuruma danışmanlık ve eğitimler vermektedir. Halen, farklı sektörlerdeki firmaların Mali & Sosyal Güvenlik Danışmanlığı’nı ve Yönetim Danışmanlığı’nı yapmaktadır. Sevgili Nevzat Erdağ hocamıza Girişim Haber'e hoş geldiniz diyor, tüm değerli okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


    Türkiye’de Askeri Darbe Olmadı, Hadi Finansal Darbe Yapalım!

    Puanlamaları son derece tartışmalı ve sabıkası hayli kabarık olan “üç büyük derecelendirme şirketinin son zamanlarda yaptığı icraatlar da da bir farklılık veya iyileşme görünmemektedir. Moody’s’in Küresel Ülke Riskleri Birimi Kıdemli Müdürü Alastair Wilson, “Başarısız darbe girişiminin ekonomide yarattığı şok etkisi büyük ölçüde bertaraf edilmiş  dolayısıyla ekonomide darbe girişimi kaynaklı riskler ortadan kalkmıştır” açıklamasından iki gün sonraMoody’s not düşürdü. Görünümü ise durağana çevirdi. Moody’s’in açıklamasını aceleci ve politik buluyorum. 

    Son zamanlarda kredi derecelendirme kuruluşları tartışılır bir hale gelmişti. Moody’s’in bu açıklaması da bunu perçinliyor. Notumuzun düşülmesi için kamu borcu ve borçlanma yapısı gibi temel faktörlerde bozulmalar olması gerekiyor. TL’nin dirençli duruşunu kalıcı olarak kaybetmesine neden olacak gelişmeler gerekli. Bunların hiç birinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini görmeden böyle bir hareket adil olmaz. Daha ortada somut bir veri yokken, üstelik ABD ile son günlerdeki açıklama trafiği sonrasındaMoody’s’in böyle bir açıklama yapması, düşündürücü geliyor.

    Moodys’in almış olduğu not indirme kararı Türkiye ekonomisinin temel makro dinamikleri ile de hiçbir şekilde örtüşmemektedir.

    Türkiye’nin ekonomik dinamiklerine bakacak olursak; Dünya ekonomisinin yavaşladığı bir ortamda, kamu maliyesi son derece sağlam. Bütçede ilk 8 ayda fazla verilirken, AB tanımlı kamu borç stokunun GSYH’a oranı ise % 32,3 ile şimdiye kadarki en düşük seviyeye gerileyip 2016 yılının ilk yarısında Türk ekonomisi % 3,9 büyümüştür. Aynı dönemde Türk ekonomisi hem cari açığını düşürmüş hem de birçok Dünya ekonomisi bütçe açığı verirken bütçe fazlası vermiştir. İhracatta pek çok ülkeden iyi durumdayız. Büyümede bizimle aynı kulvardaki ülkelerden daha iyi durumdayız Moodys’in iddiasının aksine özel sektörümüz ve kamu kesiminin dış finansman koşullarında herhangi bozulma yaşanmamaktadır. Hal böyle iken, Moody’s tarafından alınan not indirimi kararının Türkiye’nin ekonomik gerçekleşmeleriyle bağdaşmamaktadır.

    Moody’s in not indirimi ekonomik, rasyonel ve objektif bir gerekçeye dayanmıyorsa gerçek sebebi nedir?

    Sadece Moody’s değil kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirme yönetimlerinde zafiyet, taraftarlık dikkati çekmektedir. Bunun başlıca nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkün;

    1. Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tesis edilen NRSRO bünyesinde yer alan ve “üç büyükler” olarak adlandırılan Moody’s, Standart & Poors (S&P) ve Fitch Ratings’dir. Küresel çapta kredi derecelendirmenin çoğunu yapan ve sektördeki pastanın en fazla payına sahip olan bu üç şirketin sermaye sahipleri aynı dolayısıyla “üç büyükler” küresel çapta oligopol bir yapı olarak faaliyet göstermektedir.
    2. Üç büyüklerin ana ortakları neredeyse birebir aynı. Bu ortaklar şirketlerde kontrolü elinde tutuyor. Halen, S&P şirketinin % 100 sahibi olarak gözüken dünyanın en büyük finans ve yayıncılık kuruluşlarından biri McGraw – Hill. Ancak McGraw- Hill’in ortaklık yapısına bakınca tanıdık isimler karşımıza çıkıyor. McGraw-Hill‘in büyük hissedarlarından sekizi Moody’s ile aynı. Moody’s ile S&P‘nin ortaklarının kesişim kümesinde Capital World Investors, Vanguard Group, State Street Global, BlackRock Institutional, T. Rowe Price Associates ve AllianceBernstein var.
    3. Bankalarla ve diğer mali kuruluşlarla ilgili notlar veren rating kuruluşları bu firmalar tarafından finanse edilmektedir. Hal böyle olunca derecelendirme kuruluşlarının objektif değerlendirme yapma kabiliyetleri azalmaktadır.
    4. Derecelendirme kuruluşlarının, kar amacı gütmeyen organizasyonlar olması gerektiğini savunan görüşler mevcut olsa da bunun günümüz iş dünyasında kabul edilebilirliği pek yoktur. Kredi derecelendirme kuruluşlarının menkul kıymet satışı üzerinden pay alma esasına göre iş yaptıklarını ve bunun doğru olmadığını ileri sürmektedir. Bunun sebebi menkul kıymet çok fazla miktarda satılırsa, derecelendirme kuruluşu daha fazla para alacağı için, bu değerlendirme kuruluşlarının yüksek not vererek yatırımcıyı aldatma ihtimali doğmaktadır. Nitekim pek çok ülkeye ve şirkete haksız notlar verilebilmektedir.
    5. Derecelendirme kurumları, yüksek matematik içeren objektif modeller kullandıklarını ifade etseler de bunların sonuçlarının yorumlanmasında buralarda çalışan uzmanların bilgilerine ve öngörülerine başvurularak yapılmaktadır. Ücret alan memurun patronunun isteği dışında objektif olabileceğini düşünmek saflık olur.
    6. Bu kurumların nasıl değerlendirme yaptıkları konusunda şüpheler mevcuttur. Uygulamış oldukları matematiksel modelleri açıklamamakta diretmeleri de bu şüpheleri arttırmaktadır. Uygulamada derecelendirme şirketleri derecelendirme sürecinde hangi faktörleri dikkate aldıklarını açıklamakta, ancak bu faktörlerin nihai karar veya değerlendirmeyi ne ölçüde etkilediğini işletme sırrı olarak kabul edip kamuoyuna açıklamaktan kaçınmaktadırlar. Örneğin karlılık, öz kaynaklarla finansman veya aktif yapısı gibi kriterlerin kullanıldığı bilinmekte, ancak bu kriterlerin değerlendirmedeki ağırlığı ve önemi gizli tutulmaktadır. Bu konuda derecelendirme şirketlerineyüklenmiş yasal bir açıklama zorunluluğu yoktur.
    7. Bu kurumlar krize girmiş birçok gelişmiş ülkenin; Portekiz, İspanya, İrlanda, İzlanda, Yunanistan, Japonya gibi ülkelerin krizden olumsuz etkilenmelerine rağmen uzun süre indirmemiş ve yatırım yapılabilir seviyede açıklamıştır. Hatta ülkemizin notunun neden artmadığı konusunda da Fitch Genel Müdürü Berker “Maaşlı bir çalışan olarak bankaya gittiğinizde ölçünüz sadece gelirinizdir. Ama tanınmış bir sanayici aileye mensupsanız kredi gücünüz daha geniştir. O nedenle zordaki ülkeleri, not açısından Türkiye ile kıyaslarken arkalarındaki Avrupa Birliği gücünü de unutmamak gerekiyor” diyerek bu adaletsizliği bir ölçüde kabul etmiştir.
    8. Kredi derecelendirme kuruluşlarının, kredi notu açıklama zamanlamaları kabul edilebilir değildir. Notların piyasalarda manipülasyon şüphesi yaratmaktadır. Notların ABD – Türkiye ilişkilerinde gerilim yükselince birden düşürülmesi dikkat çekicidir. Oysa kredi notları sürpriz bir şekilde değil, düzenli bir şekilde verilmesi gerekmektedir.

    Bu kurumların kararlarının objektif olmadığı birçok vakada da tescillidir aslında bakın

    Spekülatif kararları dolayısı ile ABD Adalet Bakanlığı S&P’yi 5 Milyar Dolar ceza talebiyle mahkemeye verdi. S&P mahkemeye yaptığı savunma ise çok ilginçti.“ABD Anayasası’na göre herkes fikirlerini özgürce açıklayabilir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar da sadece bir görüştür. Bu durumda sadece görüşlerini açıkladıkları için cezalandırılmaları anayasaya aykırıdır.” Bu açıklama bile bu kurumların kararlarının objektif değil şirket yönetimlerinin çıkarları doğrultusunda siyasi, ekonomik gerekçelerle oluşabildiğini kanunlardaki boşluklardan istifade ederekte kendilerini koruduklarını göstermektedir.

    Kredi derecelendirme kuruluşları aslında önemli bir ihtiyacı yerine getirmek için ortaya çıkmış olsalar da modern dünyada bu gerekliliklerini yerine getiremedikleri ve kendilerine yöneltilen eleştirilerde de önemli haklılık paylarının bulunduğunu belirtmek yerinde olacaktır.

    Verdikleri notlar ve durum değerlendirme açıklamaları hala para ve sermaye piyasalarını ciddi şekilde etkilemekte, küresel döviz paritelerini ve borsa puanlarını sarsmaktadır. Puanlama enstrümanı ile finans piyasalarını yönlendirmeleri bu kuruluşlara uluslararası ilişkileri dolaylı biçimde etkileme imkanı vermektedir. Kredi notu ve genel görünüm seyri değiştirilen ülkenin uluslararası finans piyasalarındaki itibarı bu değişiklikten etkilenmektedir. Derecelendirme kuruluşlarının politik hesaplarla verdiği notlar, yabancı yatırım çekerek kalkınmayı hedefleyen devletlere zarar verebilmektedir. Bu nedenle son zamanlarda bazı ülkelerin kendi kurdukları derecelendirme kuruluşlarıyla ya da üç büyük kuruluş dışındaki kuruluşlarla çalışmaya başladığı gözlemlenmektedir. Geçtiğimiz Mart ayında önce Moody’s ardından S&P, Çin’in kredi notunu görünümünü negatife indirmiş, ardından Çin tarafından durumun yanlış değerlendirildiğine dair yoğun açıklamalar gelmişti. Rusya’nın da Moody’s, S&P ve Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşları hakkında siyasi davrandıkları gerekçesiyle olumsuz görüşleri bulunuyor. Bu nedenle hem Çin hem de Rusya kendi kredi derecelendirme kuruluşlarını kurdular. Bana göre aslında bu bize de bir örnektir önümüzdeki süreçte kendi kredi değerlendirme kurumumuzu kurmayı düşünmeliyiz.

    Bu aşamadan sonra ne olmalı?

    Böyle bir küresel ortamda Türkiye ekonomisi, makro ekonomik göstergelerini sağlam tutarak gücünü göstermiştir. Biz özellikle darbe girişiminden sonra tüm halkıyla, medyasıyla, iş dünyasıyla, tüm siyasi partileriyle demokrasisine ve ülkesine sahip çıkan bir milletin evlatları olarak, bu karara rağmen ülkemize ve ekonomimize güveniyoruz. Bu şoku da atlatarak yolumuza devam edeceğimize inanıyoruz. Ülkemize düşen, ekonomimiz için gerekli yapısal reformları kararlılıkla ve hızlı bir şekilde hayata geçirerek, tüm dünyaya en güzel cevabı vermek olmalıdır.


    Girişim Haber ailesi olarak sevgili Nevzat Erdağ hocamıza hoş geldiniz diyor, Girişim Haber'deki ilk makalesini siz değerli okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    TÜRKONFED: Kadın Güçlenirse, Toplum Güçlenir!

    $
    0
    0

    TÜRKONFED İDK Kadının Çok Yönlü Güçlendirilmesi Projesi’nin üçüncü toplantısı Samsun’da gerçekleştirildi. Toplantının açılışında konuşan TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Kadınların iş gücüne yüzde 3 katılımı Türkiye’nin büyümesine artı 1 puan etki etmektedir” dedi.

    Kadının işgücüne katılımı, sosyal ve toplumsal statüsünün yükseltilmesi, kadın girişimciliğinin geliştirilmesi ve İş dünyasında kadın konusuna odaklanan çalışmalarıyla da bilinen Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 2015 yılının Aralık ayında başlattığı“Kadının Çok Yönlü Güçlendirilmesi Projesi” toplantılarına Samsun’da devam etti. İş dünyasının kadın konusunu ele almak için bir araya geldiği, TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın (İDK) Komisyonu tarafından geliştirilen “Kadının Çok Yönlü Güçlendirilmesi Projesi”üçüncü toplantısı, Orta Karadeniz Sanayici ve İş Dernekleri Federasyonu (ORKASİFED) ve Samsun İş Kadınları Derneği (SAMİKAD) ev sahipliğinde düzenlendi.

    28 Eylül 2016 tarihinde Samsun Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi’nde yapılan toplantıya, AK Parti Samsun Milletvekili Ahmet Demircan, Samsun Vali Yardımcısı Hakan Kubalı, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı / İDK Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, ORKASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Emin Bahri Uğurlu ve SAMİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Münevver Uğurlu katıldı.

    Kadın erkek eşitsizliğinin bir toplum sorunu olduğunu söyleyen Samsun Vali Yardımcısı Hakan Kubalı, eşitliği sağlayacak ve mücadeleyi verecek olanların da kadınların kendisi olduğunu belirtti. Kubalı,“Kadınlar hem iş yaşamına katılmayı hem de eşitlik mücadelesini kendileri vereceklerdir” dedi.

    AK Parti Samsun Milletvekili Ahmet Demircan da Türkiye’de kadınları erkeklerin rakibi değil erkek ve kadını bütünleştirici olarak gördüklerini belirterek, “Güçlü millet, güçlü kadınlarla olur. Kadınlar sadece çocuk doğuran değil, toplumu inşa eden insanlardır” dedi.

    “Kadın Güçlenirse, Toplum Güçlenir”

    Toplantının açılışında konuşan TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu, kadınların iş hayatındaki varlığının, en önemli kalkınma göstergesi olduğunu hatırlattı. Türkiye’de erkeklerin iş gücüne katılımının yüzde 72, kadınların ise yüzde 32 seviyelerinde olduğunu belirten Kadooğlu, kadın istihdamı ve kadın girişimciliği oranlarının da ülkemize yakışmadığını söyledi.

    “Bu durum ülkemizin kalkınmasının önündeki en önemli engellerden biridir. Gelişmiş bir ekonomi ve gelişmiş bir demokrasi; iş dünyasında kadın istihdamının artırılmasına, kadına yönelik şiddetin son bulmasına, kadının toplumsal statüsünün yükseltilmesine bağlıdır” diyen Kadooğlu, şöyle devam etti:

    “Kadınların iş gücüne katılımı, sürdürülebilir kalkınmanın da en önemli unsurlarından biridir. Her alanda olduğu gibi, bu noktada da, bir kültürel ve zihinsel değişimin başlaması gerekmektedir. Kadının olmadığı yerde üretim olmaz, bereket olmaz, hukuk olmaz. Her şeyden önemlisi demokrasi olmaz. Kadının toplumsal statüsü ve iş dünyasına katılımı noktasında elbette birtakım olumlu gelişmeler yaşandı. Ancak bugünün dünyasında, ülkemizde, kadınların toplumdaki yeri, sağlığı ve statüsünü belirleyen göstergeler, özlenen, olması gereken seviyeye henüz ulaşamadı.”

    Bir kız çocuğunun eğitim almasının, sonraki kuşakların kurtarılmasını sağladığını vurgulayan Kadooğlu, “Bir kız çocuğuna verilen eğitim, bir sonraki kuşakta ekonomik kalkınma ve demokratik gelişimde önemli bir sıçrama yaratmaktadır. Kadınların iş gücüne yüzde 3 katılımı Türkiye’nin büyümesine artı 1 puan etki etmektedir” diyerek, “Kadın güçlenirse, toplum güçlenir” felsefesiyle, kadın odaklı istihdamın benimsenmesi noktasında Türkiye için çalışmaya ve Türkiye için üretmeye devam edeceklerinin altını çizdi.

    “Kadınlar Siyasette Yok Denecek Kadar Az”

    TÜRKONFED Başkan Yardımcısı & İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık da, ülkemizde kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranının yüzde 9,4 gibi düşük bir seviyede olduğuna vurgu yaptı. Prof. Açık, “Ülkemizdeki kadınların yüzde 75’i, kadınların siyasette daha fazla yer alması gerektiğini düşünmesine rağmen, 1 Kasım 2015 seçimlerine göre; Meclis’te kadın vekil oranı yüzde 15’tir (82 kadın vekil) ve kabinede sadece 1 kadın bakan vardır. Son yapılan (2014 yerel seçimleri) yerel seçim sonuçlarına göre ülkemizde; kadın belediye başkanı oranı yüzde 2.9 ve belediye meclis üyesi oranı yüzde 10.7’dir. Yerel seçimlerde kadınlara seçme seçilme hakkı (3 Nisan 1930 yılında verilmiştir) tanınmasının 87. yıldönümünde toplumun yarısını oluşturan kadınlar siyasette yok denecek kadar azdır” dedi.

    ORKASİFED Başkanı Emin Bahri Uğurlu ise Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişimi için istihdamın, üretimin, yatırımın ve verginin önemli kısmını gerçekleştiren iş insanları olarak sorumlulukları olduğunu söyledi. "Türkiye'nin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal, siyasi, hukuki sorunlarını da dile getirmeliyiz" diyen Uğurlu, görüşlerinin dikkate alınmasını beklemenin en doğal hakları olduğunu da sözlerine ekledi.

    Kadınların iş dünyasında daha fazla yer edinmesi için farkındalık faaliyetlerine devam ettiklerini aktaran SAMİKAD Başkanı Münevver Uğurlu da şunları söyledi. "Meslek edinmek arzusunda olan kadınlarımızı kurslara yönlendirmek; kendi işini kurmak isteyen kadınları üretime ve pazarlamaya yönlendirmek için çalışmalar yapıyoruz. Önce işin devamlılığını sağlamalı sonra kazanç peşinde koşmalıyız. İş fikrine önce kendimiz inanmalıyız, büyük hedefi küçük parçalara ayırarak yönetmeliyiz.”

    Açılış konuşmalarının ardından bölgenin başarılı iş kadını Aydıner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nur Aydıner Meral’e ödülü, Vali Yardımcısı Hakan Kubalı, TÜRKONFED Başkanı Tarkan Kadooğlu ve TÜRKONFED Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yasemin Açık tarafından takdim edildi. Yine bölgenin girişimci iş kadınlarından Nezahat Şahin de, katılımcılarla başarı öyküsünü paylaştı.

    Ödül töreninin ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Ardalı’nın moderatörlüğünde “Türkiye’de Karar Alma Mekanizmalarına Kadınların Katılımının Önemi” paneli düzenlendi.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Ankara Aralık Ayında Uluslararası Yatırımcıları Bir Araya Getiriyor!

    $
    0
    0

    Ankara Kalkınma Ajansı tarafından 5 yıldır gerçekleşecek TechAnkara Proje Pazarı ile HHB Expo ve Fides tarafından 2 yıldır düzenlenen, ISEF Uluslararası Girişimcilik Zirvesi ve Fuarı, girişimciliği güçlendirmek, yenilikçi ürün ve fikirlerin ticarileşmesi ve girişimciliğin bölgesel, ulusal ve uluslararası harekete dönüşmesini sağlamak amacı ile 7-8 Aralık 2016 tarihlerinde JW Marriott Hotel Ankara’da ortak bir çatı altında bir araya gelecek.

    TechAnkara Proje Pazarı 2016 ve 2.si düzenlenecek olan Uluslararası Girişimcilik Zirvesi ve Fuarı ISEF 2016 etkinliğine, yurt içi ve yurt dışından yoğun bir katılım beklendiğini belirten Fides Yönetim Kurulu Başkanı Nurdan Türeci Akova; “Kamu kurum ve kuruluşları, teknoloji firmaları, AR-GE ve ÜR-GE firmaları, bilişim firmaları, girişimciler, KOBİ’ler, pazarlama ve dış ticaret firmaları medya şirketleri, reklam ajansları gibi 5.000’in üzerinde ziyaretçi hedefleniyor. Etkinliğe katılacak olan Avrupa, İskandinav Ülkeleri, Amerika, Balkan Ülkeleri, Ortadoğu Ülkeleri, Asya ve Afrika ülkelerinden gelecek yatırımcı firma heyetleri fuar katılımcıları ile buluşacak yeni iş birlikleri kuracak” dedi.

    ODTÜ Teknokent’in Zirvesinin“Çözüm Ortağı”, AIESEC “Gençlik Partneri” olduğu ISEF kapsamında her yıl Dünyanın farklı ülkelerinde düzenlenen Youth Speak’in de gerçekleşeceğini söyleyen Nurdan Türeci Akova; “Her yıl farklı bir ülkede gerçekleşen forum ISEF Zirvesi şemsiyesi altında gençlerin becerilerinin artırılması ve iş gücüne katılımlarının hızlandırılması politikası çerçevesinde genç istihdamı ve girişimciliği destekleyecek” diye konuştu.

    Yeni İş Birlikleri Kapıda

    TechAnkara Proje Pazarı 2016 ve ISEF 2016, üniversiteler, teknoloji geliştirme bölgeleri ve Ar-Ge merkezleri gibi bilim ve teknoloji alanında faaliyet gösteren tüm paydaşlar arasındaki işbirliği ve koordinasyonun arttırılmasını sağlayacağının altını çizen Akova;“Ankara’yı ulusal ve uluslararası bir teknoloji merkezi haline getirmeyi hedefleyen bu zirveler, bölgeyi bilim, teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon’da ileri noktaya taşıyacak. Girişimci ve araştırmacıların, finansmana daha kolay erişmeleri, yeni iş olanaklarına kavuşmaları, kamu-üniversite-sanayi işbirliği alanında daha yüksek başarı ve bölgeye çekilecek yeni yatırımlar sayesinde ileri teknoloji alanlarında iş yapabilme fırsatları, etkinlik esnasında verimli B2B görüşmelerin ve işbirliği ağları ortamının sağlanmasıyla projeleri katma değere dönüştürerek, işbirliklerinin doğmasına katkıda bulunacak” açıklamalarında bulundu.

    TechAnkara Proje Pazarı 2016 ve ISEF 2016 hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.ankaraprojepazari.com ve www.isefsummit.com web adreslerini ziyaret edebilirsiniz.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.


    İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, Finans Dünyasından Üretim İçin Destek İstedi!

    $
    0
    0

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, finans dünyasıyla reel sektör arasında üretimi destekleyecek yakınlaşmanın halen kurulamadığına dikkat çekerek “Üretim odaklı yeni ekonomi hikayemizde üzerine titrememiz gereken sektör sanayi olmalı. Sürdürülebilir büyüme için özel sektör yatırım finansmanına uygun maliyetle erişebilmeli” dedi.

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin eylül ayı olağan toplantısı, “Üretimi ve Reel Kesimi Destekleyen Bir Finans Vizyonunun, Yeni Ekonomi Hikayesi ve Sanayimiz Açısından Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya konuk olarak katıldı.

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, konuşmasında Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı dışındaki diğer asli amacı olan finansal istikrarın reel kesim için taşıdığı öneme dikkat çekti. Bugüne kadar kurtarıcı olarak görülen Merkez Bankaları’nın aldıkları tedbirlerin küresel ekonomiyi düzlüğe çıkartmakta yeterli olmadığını vurgulayan Bahçıvan, “Tek çözüm; uzun zamandır ısrarla dile getirdiğimiz üretim ekonomisine dayalı bir yaklaşımın yeniden ön plana çıkmasıdır. Üretim ekonomisine hak ettiği yeri yeniden kazandırmak için birinci koşul, finans ayağının sağlam olmasıdır. Küresel boyutta baktığımızda bütün çabalara rağmen finans dünyasıyla reel sektör arasında üretimi destekleyecek yakınlaşma maalesef kurulabilmiş değil. Büyümeye yine en büyük desteği imalat sanayi veriyor. Üretim odaklı yeni ekonomi hikayemizde; üzerine titrememiz gereken sektör de sanayimiz olmalıdır. Ekonomik büyümemizi sürdürmemiz için, özel sektör yatırım finansmanına uygun maliyetle erişebilmelidir” dedi.

    Tüm Bankalar Faiz Oranlarını Düşürmeli

    Merkez Bankası’nın temkinli ve istikrarlı faiz indirim politikasının üretim ekonomisine geçişin desteklenmesi açısından teşvik edici olduğuna dikkat çeken Bahçıvan,“Tüm bankaların da piyasa dengelerini gözeten bir hassasiyetle yapılan bu indirimleri takip ederek faiz oranlarını düşürmelerini bekliyoruz. Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesine rağmen kredi hacminin artmaması düşündürücüdür. İşin özü şu: Bankalarımız kredi vermekte çekimser davranınca haliyle krediler de zayıf seyrediyor. Zorunlu karşılık oranlarındaki indirimler de ekonomik aktörlerin borçlanma maliyetlerini düşürerek ekonomik aktiviteyi olumlu etkiledi. Bu indirimler bankaların kredi olarak açabileceği likidite miktarının artmasına yardımcı olurken, sanayi kuruluşlarının da bu olanaktan azami ölçüde faydalanmasına imkan sağlanması en büyük dileğimizdir.”

    Merkez Bankası Kalkınma Bankası’na Re-Finansman Sağlamalı

    Yapısal reformlar içinde ilk defa İSO’nun gündeme getirdiği yeni nesil Kalkınma Bankacılığı konusunda Hükümetin attığı adımlardan memnun olduklarını belirten Bahçıvan, “Bu konuda Merkez Bankamız da önemli bir rol oynayabilir. Önümüzde iyi bir örnek var: Eximbank. İhracatı desteklemek için Merkez Bankası ile Eximbank arasında re-finansman ilişkisi son yıllarda başarı ile uygulanmaktadır. Benzer bir model izlenerek, Merkez Bankası'nın Kalkınma Bankası'nın uzun vadeli kredilerine de re-finansman sağlaması, sanayi için büyük katkı sağlayacaktır. Bunun örnekleri dünyada var. Kore’de merkez bankasının kalkınma bankasını tahvil alımı yoluyla desteklediğini görüyoruz” dedi.

    Bankalar 5-10 Yıl Vadeli Tahvil İhracına Teşvik Edilmeli

    Bankacılık sisteminin uzun vadeli fon yaratamamasının önemli bir yapısal sorun olduğunu söyleyen Bahçıvan,“Sistemin uzun vadeli fon yaratabilmesi için mutlaka ve mutlaka bir çalışma yapılması gerekiyor. Örneğin, bankalar 5-10 yıl vadeli tahvil ihracına teşvik edilmelidir. Son zamanlarda uygulama başarısını takdirle izlediğimiz BES birikimleri başta olmak üzere uzun vadeli kurumsal tasarruflar, bu tahvillere yatırım yapmalıdır. Bankalar da uzun vadeli tahvil ihracı ile elde ettiği kaynakları, sanayinin uzun vadeli finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanmalıdır. Bu mekanizmanın özendirilmesi için vergi ve karşılıklar gibi unsurlar da etkin şekilde uygulanmalıdır” dedi.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    2015’te Dünyada Yenilenebilir Enerjiye 286 Milyar Dolar Yatırıldı

    $
    0
    0

    Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan ‘Düzensiz Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Sistemlerine Entegrasyonu 2016’ başlıklı raporda, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının büyük bir ivme kazandığına dikkat çekiliyor. Rapora göre, geçen yıl tüm dünyada yenilenebilir enerji yatırımları için 286 milyar dolar harcandı.

    Hidroenerji dahil, yenilenebilir enerji artık toplam kurulu enerji üretim kapasitesinin yüzde 30’unu, toplam elektrik üretiminin ise yüzde 23’ünü oluşturuyor. Dünya Enerji Konseyi’nin eylül ayında açıkladığı rapora göre, son 10 yılda rüzgar ve güneş enerjisi yıllık bazda, sırasıyla yüzde 23 ve yüzde 50 artış kaydederek büyük bir ivme kazandı. Buna rağmen bu iki yenilenebilir enerji kaynağının küresel elektrik üretimindeki payı hala sadece yüzde 4 seviyesinde.

    Dünya Enerji Konseyi ve CESI S.p.A ortaklığıyla hazırlanan‘Düzensiz Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Sistemlerine Entegrasyonu 2016’ başlıklı rapor yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımları her geçen yıl arttığını ortaya koyuyor.

    Rapor, dünya çapındaki kurulu rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin yaklaşık yüzde 90’ını oluşturan 32 ülkeye ilişkin durum incelemeleri baz alınarak kaleme alındı. Buna göre 2015’te 154GW yenilenebilir enerji kapasitesi için yapılan toplam 286 milyar dolar yatırım (yüzde 76’sı rüzgar ve PV olmak üzere), toplam 97GW kapasiteye sahip konvansiyonel enerjiye yapılan yatırıma büyük fark attı.

    Çalışma, 9-13 Ekim tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek 23. Dünya Enerji Kongresi’ndeki oturumlarda da ele alınacak. Küresel enerji harmanında yenilenebilir enerji kaynaklarının yeri ve bu kaynakların düşük karbon ekonomisine geçişi nasıl hızlandırabileceği kongrenin ilk gününde tartışılacak önemli başlıklardan biri olacak.

    Enerjide Büyük Değişim Sürecine Girildi

    Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei,“Yenilenebilir enerji yatırımlarının geliştirilmesi ve bu enerji kaynaklarının elektrik sistemlerine etkin bir şekilde entegrasyonu, temelde doğru piyasa planlaması ve düzenleme çalışmalarına bağlı. Ayrıca olası tıkanıklıkların önünü almak için sağlam bir bölgesel planlama yapılması da çok önemli. Enerjide büyük bir değişim dönemine çoktan girildi bile. Teknik ve ekonomik açıdan güçlü ve istikrarlı politikalar hazırlanmalı. Bu politikalar şeffaf karbon fiyatlandırma mekanizmasıyla desteklenmeli. Bu geçişi yürütmek bizleri COP21’de belirlenen iklim hedeflerine bir adım daha yaklaştıracaktır” diye konuştu.

    Frei sözlerini şöyle sürdürdü:“Teknolojik gelişmeler ve maliyetlerin azalması, sermaye harcamalarının (CAPEX) yanı sıra düzensiz yenilenebilir enerjilerin operasyon ve bakım (O&M) masraflarını da kısıyor. Elde edilen son verilere göre, rüzgar enerjisi için en düşük tarife US$28/MWh’la Fas’ta, güneş enerjisinde ise en düşük tarife US$30/MWh değerle Dubai’de. Son derece düşük olan bu tarifeleri, genellikle farklı rüzgar ve güneş yükleme faktörüne ve farklı yerel maliyetlere sahip olduğu için her yerde görmek pek mümkün değil. Ancak genelde de maliyetlerin azalmakta olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa kıtasında rüzgar ve güneş yükleme faktörleri yüzde 50’ye kadar daha az olduğu için, yerel maliyetler de önemli ölçüde artıyor.”

    Yenilenebilir Yatırımları Yasal Düzenlemelerle Teşvik Edilebilir

    Yenilenebilir Enerji Kaynakları'nın Elektrik Sistemlerine Entegrasyonu Bilgi Ağı Başkanı Alessandro Clerici ise şunları kaydetti: “Regülasyon ve düzenlemeler de dahil olmak üzere hazırlanacak uygun politikalar ve teknolojinin kullanımı değişken kaynağa sahip yenilenebilir enerjilerin hem gelişiminde hem de bunların elektrik sistemlerine etkin biçimde entegrasyonunda önemli rol oynuyor. Yasal çözümler, etkili ve ekonomik teknoloji çözümlerini tamamlıyor. Bir ülkede hangi yöntemin işe yaradığı, o ülkenin kendine has şartlarına ve yasal düzenlemelerin ne kadar iyi kotarılabildiğine bağlı. Sistem tasarımına dönük bütünsel ve uzun vadeli yaklaşım, düzensiz enerji kaynaklarının entegrasyonunda kilit öneme sahip. Yatırımı teşvik etmek için güvenilir ve şeffaf maliyet analizi, ülkenin kaynakları veya coğrafi konumundan bağımsız olarak arz güvenliğinin sağlanması ve dirençli bir enerji sektörü, bu sürecin vazgeçilmezlerinden.”

    ‘Düzensiz Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Sistemlerine Entegrasyonu 2016’ raporunda ayrıca düzensiz yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik sistemlerine başarıyla entegre edilmesi için atılması gereken adımlar sıralanıyor.

    Düzensiz yenilenebilir enerji kaynaklarının sürdürülebilir entegrasyonunu sağlamak için en önemli tavsiyeler şunlar:

    • Karar vericiler, Trilemma Endeksi’nde belirlenen hedeflere uygun şekilde, net olarak belirlenmiş CO2 emisyon düzenlemeleri de dahil olmak üzere, piyasa kurallarını belirleyerek daha sürdürülebilir bir enerji sistemi kurulumunu sağlamalı.
    • Sadece enerji temelli piyasalar, yüksek oranda düzensiz yenilenebilir enerji kaynakları içeren sistemlerde güvenilir arz sağlama konusunda genellikle yetersiz kalıyor. Kapasite pazarına geçiş bu arz güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olabilir.
    • Hava tahmin metotları, daha isabetli sonuçlar elde etmek ve rüzgar-güneş enerjisinin sürekli değişimini daha iyi yönetebilmek için geliştirilmeli.

    Düzensiz yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel olarak artan önemi göz önüne alındığında, endüstri ve karar vericiler sorunları çözerek, büyümenin devam etmesini sağlamalı.

    Düzensiz Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Sistemlerine Entegrasyonu 2016 raporunun özetine buradan ulaşabilirsiniz.

    23. Dünya Enerji Kongresi hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.wec2016istanbul.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

    Haberimizi yenilenebilir enerji sektörüne yatırım yapan/yapmayı düşünen okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Girişimcinin Dışarıdan Üçüncü Gözle Bakması Neden Önemlidir?

    $
    0
    0

    Bugün birçok girişimcimizin temel bakışı “Başarılı olmak için güzel, kaliteli ve tasarım içeriği yüksek ürünler yapalım, bunları reklamla destekleyip satışı gerçekleştirelim” dir.

    Bu bakış açısında süreç içerisinde satış yapabilmek için vade ve iskonto en önemli silahlar haline gelmekte ve bu durumda da kar etmek ve büyümek haliyle mümkün olmamaktadır. Bugün ülkemizde küçük büyük birçok firma bu bakış içinde yani “içeriden” bakış açısı oysa artık istisnasız her şirkete gerekli olan, dışarıdan yani 3. gözle bakış açısı. İçeriden bakış her türlü firmayı başarısızlığa götüren bakış açısıdır.

    Neden 3. Gözle Dışarıdan Şirketimize Bakmalıyız?

    Ticaretin esas itibarı ile  tek bir amacı vardır: yeni müşteri bulmak ve mevcut müşterileri elde tutmak ve sonucunda da para kazanmak. Gerisi teferruattır.

    “Ben sıfırdan başladım ya da babamdan ufak bir yer kaldı, ama çalışıp çabalayıp dev bir eser yarattım”  içeriden bakışlı bir kültüre sahip her firmada bu veya buna benzer bir yaklaşımı görmek mümkün.

    Oysa bunlardan:

    •   Son 5 yıl içindeki büyüme oranlarınız nedir?,
    •   Yeni ürettiğiniz değerler nelerdir? ,
    •   Müşterilerinizin tercihlerinde ne gibi değişiklikler oluyor?,
    •   Müşterileriniz çalıştığınız sektörün ürün veya hizmetlerinden ne tür farklılıklar bekliyorlar?,
    •   Yeni ortaya çıkmaya başlayan müşteri ihtiyaçları nelerdir?
    •   Vergi Risklerim nelerdir?

    gibi sorular sorsanız birçoğundan bu sayılanların olmadığını görürsünüz eğer sizinde işletmeniz bu sorulara cevap veremiyorsa o zaman sizinde oturup artık “dışarıdan yani üçüncü gözle” stratejik bakış açısı üretmeniz gerekmektedir.

    Müşteri ihtiyaçları ve beklentileri radikal bir şekilde değişiyor ve siz bunları fark etmiyorsanız, verimlilik bakış açınız bu durumda sizi iyiye değil kötüye götürür.

    Dışarıdan yani 3. gözle bakış açısında her şeyden önce şirketinizin dışına çıkacaksınız. Müşterilerin beklentilerini, “hangi tür, yeni ürün, yeni hizmet veya yeni iş modeliyle karşılayabilir miyim?” sorularının yanıtlarını arayacaksınız. Bulduğunuz yenilikçi yanıta da, biliyorsunuz inovasyon deniliyor. Bu yaklaşımda işiniz ile ilgili her şeyi müşterinin gözünden görmeye çalışacaksınız.

    Onların değişen beklentilerini anladıktan sonra müşterileriniz için yepyeni değer önerileri geliştireceksiniz. Girişiminiz ister küçük firma olsun, ister ise Türkiye’nin en büyük firması hiç fark etmez. Artık stratejik yaklaşımınız bu olmak zorunda.

    Amazon.comşirketinin kurucusu ve başkanı Jeff Bezos diyor ki,

    “Şirket olarak bizim hangi alanlarda güçlü ve iyi olduğumuzu sorgulamak ve bu temel yeteneklerimizle daha neler yapabiliriz diye sorgulamak yerine, öncelikle müşterilerimiz kim diye sorarak işe başlamalısınız. Ardından da bu müşterilerin istediği ama bir türlü bulamadığı yeni faydaları/değerleri onlara sunmalıyız. Bu yeni konularda becerimiz yoksa bile bu becerileri geliştirmeye odaklanmalıyız. Önce müşterinizi tanıyın, sonra istediği ve bir türlü bulamadığı yenilikleri onlara sunun. Bunları beceremezseniz bile usanmadan çabalayın”.

    Ama girişimciler ve yöneticiler arasındaki en genel yaklaşım, şirket hangi konularda iyi ve güçlüyse o konular üzerine odaklanmak oluyor. Bu bir anlamda doğru bir yaklaşım olabilir ama dünya değişip globalleşirken, şirketinizin artık yepyeni alanlarda beceri ve yetenekler geliştirmesinden başka bir seçeneğiniz olamaz.

    Şirketinize “dışarıdan yani 3. gözle” bakış açısı oluşturup stratejilerinizi bu yönde yapacaksınız yada klasik süreçleri sizde girişiminizde yaşayacaksınız.

    Girişiminize dışarıdan üçüncü gözle bakışı kendiniz tek başınıza yapamıyorsanız bu konuda işinin ehli bir yönetim danışmanı ile çalışmanız gerekir.

    Unutmayın ki her girişimci aynı zamanda bir yöneticidir ve bir yönetici Girişimci Hem İşine Hem de İşletmesine Hakim Olmalı makalemde de dediğim gibi girişimcinin işine hakim olması dışarı çıkması da aslında yetmez, girişimci işletmesine de hakim olmalı işletmenin fonksiyonlarından finans, muhasebe ve yönetim fonksiyonlarının girişimci tarafından doğru bilinip uygulanması gerekmektedir. Yani girişimcinin sadece işine hakim olması dışarı çıkıp müşterinin beklentisini bilmesi başarı için yeterli değildir. işletmesine de hakim olması hızla değişen Türkiye’miz de ticari sistemin, vergi, sosyal güvenlik kurumlarının getirdiklerini ve risklerini doğru algılayıp işletmesine de hakim olması işletmesine dışarıdan üçüncü gözle bakması başarısı için artık olmazsa olmazıdır.

    Geleceğin Şehirleri Proje Pazarı İstanbul’da Düzenlendi!

    $
    0
    0

    Avrupa Birliği tarafından finanse edilen“Türkiye için Ufuk2020” Projesi kapsamında TÜBİTAK, 30 Eylül 2016 tarihinde İstanbul Intercontinental Otel’de uluslararası katılımlı “Geleceğin Şehirleri (Cities of the Future)” Proje Pazarı etkinliğini düzenledi.

    Uluslararası Proje Pazarı Etkinliği 300’e yakın Avrupalı ve Türk araştırmacı ve özel sektör temsilcisini

    • Doğa Temelli Yöntemlerle Akıllı ve Sürdürülebilir Şehirler,
    • Akıllı Kentler ve Toplumlar,
    • Döngüsel Ekonomi,
    • Enerji Verimli Yapılar,
    • Avrupa Yeşil Araçlar Girişimi,
    • Geleceğin Fabrikaları

    alanlarına yönelik proje ortaklıkları geliştirmek ve birebir görüşmeler sağlamak için bir araya getirdi.

    “Geleceğin Şehirleri” Proje Pazarı etkinliği sayesinde Türk akademisyenler, özel sektör temsilcileri, belediyeler ve diğer kamu kurumları ile Sivil Toplum Kuruluşları, fikirleri ve uzmanlık alanları doğrultusunda Avrupa’dan katılımcılarla Ufuk 2020 Programı kapsamında iş birliği yapma fırsatı yakaladı. 25 farklı ülkeden katılımcılar, Türkiye’den araştırmacı/kurum temsilcileri ile sürdürülebilir iş birliği ve projelere katılım fırsatlarının değerlendirilmesi konularında birebir görüşmeler gerçekleştirdi.

    Etkinlik, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin’in, Türkiye’nin Ufuk2020 Programı’ndaki potansiyeli, başarısı ve ulusal düzeyde TÜBİTAK tarafından yürütülmekte olan ödül ve destek programları hakkında gerçekleştirdiği ayrıntılı açılış ve hoşgeldiniz sunumu ile başladı. Devamında ise Merkezi Finans ve İhale Birimi Direktörü Emine Döğer ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkan Vekili Gabriel Munuera Vınals birer açılış konuşması yaptı.

    TÜBİTAK kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    ISIF'17 2-4 Mart 2017 Tarihleri Arasında İstanbul'da Kapılarını Açıyor!

    $
    0
    0

    Ülkemizin buluş yapma faaliyetlerinin özendirilmesi, teknolojik gelişimine katkı sağlaması, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin ulusal ve uluslararası katılımcılarla buluşturulması ve üretilen teknik bilginin ticarileştirilerek toplumun yararına sunulması amacıyla kurgulanan ülkemizin tek uluslararası buluş fuarı olan İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı’nın ikincisi ISIF’17, 02-04 Mart 2017 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek.

    23 ülkeden 324 buluşun katılımı ile 03-06 Mart 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen ISIF’16’da olduğu gibi ISIF’17’de de; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Onursal Himayeleri, Uluslararası Buluşçular Dernekleri Federasyonu (IFIA)’nun Uluslararası Himayeleri, Türk Patent Enstitüsü’nün ev sahipliği, Anadolu Buluşlar & Buluşçular Derneği (ABDER)’nin ana organizasyonu, Avrupa Patent Ofisi (EPO) ve Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO)’nın uluslararası destekleri devam edecek.

    Hedef kitlesini uluslararası ve ulusal; bireysel buluşçular, Ar-Ge merkezleri, üretici ve ticari firmalar, sanayiciler, girişimciler, özel araştırmacılar, danışmanlar, patent ofisleri, özel veya devlet destekli araştırma enstitüleri, bilim parkları, teknoloji geliştirme bölgeleri, teknoloji transfer ofisleri, üniversiteler, laboratuarlar, fikri ve sınai mülkiyet hakları ile ilgili kurum ve kuruluşlar, melek yatırımcılar, risk sermayesi grupları, inovasyon teşvikçileri, patent vekilleri, buluş dernekleri, ilgili kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu ISIF’17, içeriğindeki B2B görüşmeler, çalıştaylar ve paneller ile ekosistemin güçlü bir destekleyicisi olmaya devam edecek. ISIF’17ödülleri ise teknik yeniliklerin dünya çapında bilinirliğine katkı sağlayacak.

    ISIF’17 hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.istanbul-inventions.org web adresini ziyaret edebilir, ISIF’16 ile ilgili sonuç raporunu ise buradan inceleyebilirsiniz.

    Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

    Viewing all 7107 articles
    Browse latest View live